İçerik değiştir



- - - - -

Mâûn Suresi Tokatlıyor


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 12 yanıt verildi

#1 waranko

waranko

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 760 Mesaj

Gönderim zamanı 28.09.2009 - 17:32


Kamunun hakkını yiyenlerin dini olmaz, olamaz. Hatta namazlı niyazlı olsalar da onların dini imanı olmaz.

Evet, Kur'an aynen böyle diyor.

Ne var ki, Kur'an'ın böyle dediğini Müslümanlar öğrenmesin diye elli bin şeytanlık sergileyenler Kur'an'ın bu hayat veren söyleminin üstünü örtüyorlar, örttüler.

Dinciler dini babalrının çifliği gibi parsellemiş istediğine istediği kadar veriyor.

Halk bunlara asıl dinsiz imansız sizsiniz deyinceye kadar bu ülkenin iflah olması mümkün değil.

Bugünkü camiler, İslam'ın mabedi olarak değil Allah ile Aldatanların seçim bürosu propoganda ofisi oldukça istersenz her sokağa böyle sözde cami yapın. Ahlaki çöküş kaçınılmazdır. ve Ahlak çökmüştür.

Ünlü Mercümek, Yimpaş, Kombassan, İhlas, Jet-Pa, Avrupa'daki Türkleri camide kandırıp soyma olayları bunların öne çıkanları. Üstü henüz açılmamış daha neler var!

Bakın Kur'an ne diyor. Yaşar Nuri Öztürkün Kaleminden okuyun. Eleştirilerinizi yapın herkez kucağındaki taşı döküp kurtulsun.

Buyurun Okuyun.




MAUN SÜRESİ TOKATLIYOR.



Bu başlıkla bir yazıyı ilk kez 1999 yılında yazmıştım.



Mâûn Suresi o günden beri Türkiye'yi tokatlamayı sürdürdü.



Mâûn Suresi bir yandan, hakka saygısını yitiren Türkiye'yi, bir yandan da Allah ile aldatarak soyanları tokatlamaktadır.



Mâûn Suresi daha çok tokat vuracaktır bu ülkeye, çok.



Göreceksiniz.



Önce o kısa, fakat muhteşem mesajlar barındıran sureyi, geleneksel anlam kaydırmalarından arındırarak verelim:



"1 Gördün mü o, dini yalan sayanı?

2 İşte odur yetimi itip kakan;

3 Yoksulu doyurmayı özendirmez o.

4 Vay haline o namaz kılanların/dua edenlerin ki,

5 Namazlarından/dualarından gaflet içindedir onlar!

6 Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar.

7 Ve onlar, kamu hakkının yerine ulaşmasına/zekâta/ yardıma/iyiliğe engel olurlar.”





Allah ile aldatanlara en ağır tokatlardan biri Kur'an'ın Mâûn Suresi'nden gelmektedir. Allah ile aldatanlar o surenin Arapça telaffuzunu her yerde, hem de 'namaz suresi' diye öğretirler ama ne anlama geldiğini, ne demek istediğini asla öğretmezler. Çünkü o suredeki muhteşem mesajın bilinmesi halinde 'Allah ile aldatanların din üzerinden dünyalık toplamaya yönelik oyunları' tarumar olur.

Deniz Feneri adlı büyük dinci talan münasebetiyle, Mâûn Suresi'ndeki mucize mesajı Türk milletine bir kez daha ve eskisinden daha ayrıntılı olarak tanıtacağız.



Kur'an'ın en büyük mucizelerinden biri bu surede saklı.



Bu sure, din adı ve maskesi altında dinsizlik yapanları tokatlıyor. Bu mucizeler mucizesi surede cevaplanan hayatî sorular şunlardır:



Din adı altında dinsizlik nasıl yapılır?



Bu maskeli ve sinsi dinsizliğin belirtileri nelerdir?



Din adı altındaki dinsizliğin kullandığı en önemli maske nedir?



Peygamberimizin Mâûn Suresi ile ilgili fiilî ve sözlü yorumlarının üstü nasıl örtüldü?



'Peygamberimizin sünneti' diyerek Arap örflerini Türk halkına dayatanlar, Mâûn Suresi ile ilgili hayatî ve gerçek sünnetleri asırlardır nasıl devre dışı bıraktılar?



Türkyi Diyanet İşleri Başkanlığı, Mâûn Suresi ile ilgili sünnetleri ortaya koyduğumuzda nasıl panikledi ve Diyanet'in o zaman başında bulunan 'sarığı bembeyaz, zihniyeti kapkara' kişi hangi oyunları çevirdi? Bizim kitaplarımıza nasıl sansür ve ambargo uyguladı?



Kur'an neden, "Takva veya dindarlık Tanrı ile insan arasında bir değer ölçüsüdür ama insanlar arasında bir değer ölçüsü asla değildir!" diyor?



Müslüman toplumları çürütüp çökertecek iki büyük bela hangileridir?



Mâûn Suresi'nin akla getirdiği temel sorular bunlardır.



Biz yıllardır şunu gözlemlemekteyiz:



Türkiye'de Allah ile aldatmanın yarattığı kriz fa­tu­ralarının böy­le­si­ne ka­ba­rık ol­ma­sı­nın ar­ka­sın­da Mâûn Su­re­si ih­lal­le­ri var. Ya­ni, Allah'ı ve dini paravan yaparak çal­ma-çırp­ma, hak­sız­lık, hır­sız­lık, dü­zen­baz­lık, riyakârlık, kitlelerin sömürülüp soyulması, ka­mu imkânlarının yağ­ma­lan­ma­sıy­la ka­mu gö­rev­le­ri­nin sav­sak­lan­ma­sı…



Ayrıntıları yarın vereceğiz, sevgili okuyucular.

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK

#2 duygusuz

duygusuz

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Üyeler
  • 8.004 Mesaj
  • Konum:niko
  • İlgi Alanları:güzel ve iyi olan her şey

Gönderim zamanı 29.09.2009 - 20:39

arada doğru seyler de söylüyomuş hoca yaşar, şaşırdım şimdi ;P



(haklı, ne diyeyim)

............................şşşşt sessiz ol!.................................


#3 waranko

waranko

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 760 Mesaj

Gönderim zamanı 30.09.2009 - 12:01

Şaşıracak bir durum yok. Şaşırmak isteyen her zaman şaşırır.

Kişiler hakkında ön yargıları bir tarafa bırakmalıyız.

Yaşar Nuri Öztürk eğitimi ve Donanımıyla Dünyada Bir elin Parmağı kadar gösterilen İlahiyatçılarının içinde gösteilmektedir.


Ben Size Yaşar Hocanın defalarca söylediği şu söylemi hatırlatayım.
''Dindar insanlarımızın bu gerçeği göz ardı etmemelerini, geleceğimiz bakımından hayatî önemde görmekte ve gereğini yapmayı bir onur borcu bilmekteyiz''.

#4 waranko

waranko

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 760 Mesaj

Gönderim zamanı 08.10.2009 - 15:20

Mâûn Suresi'nde neler var?


Mâûn Su­re­si, iki zulme savaş açıyor:

1. Kamu malları talanı yani ğulûl,

2. Riyakârlık yani göründüğü gibi olmamak veya olduğu gibi görünmemek.



Ðulûl, Kur'an dilinin aşılmamış ustası Isfahanlı Râgıb (ölm. 502/1108) tarafından, ölümsüz eseri 'el-Müfredât'ta, 'hıyanetin zırha büründürülmesi, kılıflanması' diye tanımlanmıştır. (Ayrıca bk. Fîrûzâbâdî, el-Kaamûs)



Demek oluyor ki, ğulûl suçu işlemek kadar bu suçu işleyenleri 'zırhlamak, kılıflamak' yani korumak da suçtur. Nitekim, Mâûn Suresi, suçu tanıtırken, 'kamu hak ve imkânlarının yerine ulaşmasına engel olurlar' demekte, kamu malının bizzat gasp veya talanını şart koşmamaktadır.



Yani aktif ğulûl ne ise pasif ğulûl de odur. Birileri bizzat çalıp zimmete geçirir, birileri de çalanları koruyup savunur. Onlara zırh ve kalkan olur. Onların yakalanmaması, yargı önüne çıkarılmaması için bin türlü oyun sergiler. Esasen, ğulûl türü suçlar bu iki unsur birleşmeden işlenemez. Aktif aşırıcıların pasif koruyucuları mutlaka olacaktır. Bu koruyucular, genellikle, yönetim mevkilerinde olanlardır.



Kur'an araştırmalarının olmazsa olmaz kaynaklarından biri sayılan Isfahanlı Râgıb, andığımız anıt eserinde, ğulûl sözcüğünün geçtiği şu hayatî ilkeyi de Peygamberimizin dilinden nakletmektedir:



"Kamu emanetlerine hıyanet ve kamu haklarından hırsızlık olmayacaktır." (Hadis için ayrıca bak. İbn Hanbel, Müsned, 4/325; Ebu Davud, cihad bahsi: 2766 numaralı hadis)



Bir Kur'an terimi olarak ğulûl, 'kamu emanetlerine hıyanet, kamuya ait hakları talan etmek' demek.



Kur'an, ğulûl sözcüğünü fiil halinde üç kez kullandığı ayetinde şöyle diyor:



“Bir peygamberin emanete hıyanet etmesi/kamu malından aşırması olacak şey değildir. Her kim hıyanet edip kamu malından bir şey aşırırsa, aşırdığını kıyamet günü yüklenip getirir. Sonra her benliğe; kazandığı tam olarak ödenir. Hiç birine zulmedilmez.” (Âli İmran, 161)



Mâûn Suresi, ğulûl suçu işleyenlerin din açısından durumlarını hükme bağlayan bir suredir. Bu kısa ama sarsıcı surede insanlığa şunlar söyleniyor:



1. Di­nin inkârı, bir söz me­se­le­si de­ğil­dir, bir fi­il ve dav­ra­nış me­se­le­si­dir. Di­ni söz­le ik­rar eden­ler, hat­ta öven­ler, hat­ta onun sa­vu­nu­cu­lu­ğu­nu ya­pan­lar bi­le ba­zı fi­il­le­ri yü­zün­den o di­ni inkâr eden­ler ara­sı­na gi­re­bi­lir.



2. En bü­yük ve en yı­kı­cı din inkârı olan bu 'ya­lan­la­ma' şek­li­nin be­lir­ti­le­ri ana başlıklar halinde iki­dir: Bi­rin­ci­si, ka­mu hak ve imkânlarının, ait ol­duk­la­rı ye­re ulaş­ma­sı­na en­gel ol­mak; ikin­ci­si de, iba­det­le­ri şov ara­cı ya­pa­rak di­ne riyakârlığı sok­mak.



Ka­mu hak ve imkânlarının ye­ri­ne ulaş­ma­sı­na en­gel ol­ma­nın da bi­ri ak­tif en­gel­le­me, bi­ri de pa­sif en­gel­le­me ol­mak üze­re iki tü­rü var­dır. Ak­tif en­gel­le­me­de, ka­mu ma­lı ça­lı­nır-çır­pı­lır, çar­çur edi­lir veya bu­na en­gel ola­cak mev­zu­at dü­zen­le­me­le­ri ya­pıl­maz. Pa­sif en­gel­le­me ise ğulûl suçlarına se­yir­ci kal­mak su­re­tiy­le ser­gi­le­nir.



Bugünkü hükûmetin (AKP'nin) başındaki zat, bu yolların ikisini birden kullanmaktadır.



Tür­ki­ye'de ka­mu hak ve imkânlarının ta­la­nında da bu iki yol birlikte iş­le­til­mek­te­dir.



İba­det­le­rin (su­rede na­maz örnek gösterilmiştir) gösteri ara­cı ya­pıl­ma­sı su­re­tiy­le di­ne ri­ya­nın so­kul­ma­sı­na ge­lin­ce, son çey­rek asır­da bu­nun gös­ter­ge­si sa­yı­la­cak tab­lo­lar so­kak­la­ra dökülmüş, ek­ran­la­ra yansımıştır. En bü­yük gös­ter­ge­le­rin­den bi­ri de, ticarî camilerin (alt­la­rın­da ve­ya yan­la­rın­da dü­zi­ne­ler­le iş­ye­ri ve dükkânın sı­ra­lan­dı­ğı söz­de ca­mi­ler) her yıl yüzlerle ifa­de edi­le­cek ar­tı­şı­dır.



Türk halkı şu­nu bilmelidir:



Hz. Pey­gam­ber, bu tür bir cami ar­tı­şı­nın, üm­me­ti için bir fe­la­ket ha­ber­ci­si ol­du­ğu­nu açıkça söy­le­miş­tir. Bu ticarî camilerde İs­lam'ın te­mel ka­bul­le­ri­ne gö­re iba­det ya­pı­la­ma­ya­ca­ğı­nı da bu hal­k bilmelidir.



Mâûn Su­re­si'ni bir kez da­ha ha­tır­lar, din­den Kur'an'ın an­la­dı­ğı­nı an­lar ve olay­la­ra vah­yin göz­lü­ğüy­le ba­kar­sak, Tür­ki­ye'de din ve İs­lam adı­na bü­yük öl­çü­de dindışılık ser­gi­len­di­ği­ni söy­le­ye­bi­li­riz. Bu maskeli dindışılığın baş tah­rik­çi­le­ri, hat­ta bir an­lam­da ko­ru­yu­cu­la­rı ne ya­zık ki, 'muhafazakâr, sağcı, mukaddesatçı, maneviyatçı' yaftalarıyla halkı kandıran si­ya­set­çi­ler­dir.



Bugünkü AKP iktidarı bunların ‘tam saltanat' devrini temsil ediyor. Eğer halk bun­la­ra “Benim vekilim” diyorsa, bir iman borcu olarak söyleyelim ki, bu halk da Allah'ın elinden kurtulamaz.



Mâûn Su­re­si'nin to­ka­tı­na müs­ta­hak olan grup­la­rın ikin­ci­si, iş ve ser­vet çev­re­le­ri­dir. Bun­lar Mâûn Su­re­si'nin hem ak­tif hem de pa­sif ih­lal­ci­le­ri­dir.



Türkiye'de son birkaç yıl içinde sermaye, karşı devrimci-dinci odaklar lehine el değiştirdiği için iş ve servet çevreleri artık Allah ile aldatma zulmünün de failleri arasına katılmış bulunuyor.



Mâûn Su­re­si'nin üçün­cü sı­ra­da­ki ih­lal­ci­le­ri da­ha çok pa­sif ih­lal­de bu­lu­nan ay­dın­lar­dır. On­lar da az ve­ya çok Mâûn to­ka­tı yi­ye­cek­ler­dir. Esas gö­rev­le­ri 'uya­rı' olan bu in­san­la­rın ne ya­zık ki bü­yük bir kıs­mı bir­çok ih­la­le ya se­yir­ci kalmakta ya­hut biz­zat ka­tılmaktadır.



Mâûn to­ka­tı­nın en ağır­la­rın­dan bi­ri­ni ye­dik­le­ri hal­de, kut­sal mas­ke­ler ar­ka­sı­na sak­lan­dık­la­rı için faz­la di­le düş­me­yen­ler ise, İs­lam dı­şı bir tâbirle 'din adam­la­rı' di­ye anı­lan züm­re­dir. Bun­la­rın is­tis­na­la­rı elbette ki epeycedir ama bu istisnalar ku­ra­lı bo­za­ma­mak­ta­dır.



'Din adam­la­rı' de­nen züm­re­nin (bü­yük kıs­mı ay­nı za­man­da si­ya­sal ve eko­no­mik din ti­ca­re­ti­nin içinde­dir) Mâûn to­ka­tı yi­yen­le­ri hem sap­mak hem de baş­kaları­nın sap­ma­sı­na se­bep ol­mak su­çun­dan hü­küm gi­ye­cek­ler­dir. Çün­kü bun­lar Mâûn Su­re­si'nin ge­re­ği­ni yap­ma­mak­la kal­ma­mış, ya­pıl­ma­sı­na gi­den yo­lun iş­le­me­si­ne de en­gel ol­muş­lar­dır.



Ben bun­la­ra, 'çif­te kav­rul­muş müc­rim­ler' di­yo­rum.



Yaklaşık 450 milyar dolar borcun Türkiye'ye vur­du­ğu to­ka­tın, esa­sı ba­kı­mından bir Mâûn to­ka­tı ol­du­ğu­nu ar­tık an­la­mak ve temel belanın, din üzerinden yenen ‘haram lokma' belası olduğunu iti­raf etmek zorundayız.

Bu yazdıklarımı okuyan birçok insanın alaylı bir tebessümle şöyle dediğini duyar gibiyim:

Güzel söylüyorsun, Hoca! Söylemesi senden, kulak ardı etmek bizden. Tıpkı yıllardan beri olduğu gibi…

Öyle de olsa, yine söylemesi bizden…

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK

Bu mesaj waranko tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 08.10.2009 - 15:21


#5 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 08.10.2009 - 18:59

Saydınız mı bir makalede çeşitli yerlerde ve değişik manalarda kaç kere "Allah ile Aldatmak" cümlesi kurmuş Yaşar Hoca. : )

Ben Saydım Yedi

Son çıkan kitaplarından birinin ismi ne ? "Allah ile Aldatmak" : )

Gelellim Maun suresine.

Surenin gerek Dinayetin gerekse diğer islami sitelerdeki mealerine baktım hiç birinde "Kamunun hakkını yiyenler" gibi bir ibare bulamadım.

Hoca bir parti lideri olarak hem muhalefet, hem reklam hemde dışavurumla hedef saptırarak bir taşla bir kaç kuş vurmuş sanki : )

Neden se hoca kitabının reklamını yapmak için Maun suresini çanak olarak kullanmış gibi geldi bana hatta aklımdan hoca maun suresi ile dışavurum yaparak hedef saptırmış gibi de geldi ve beynimden" Allah ile Kazanmak" ta bu olsa gerek cümlesi geçti ne deyim : )

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#6 Hammurabi

Hammurabi

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 1.804 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Di li Geçmiş zaman. hani şu uğruna cihan değen var ya...
  • İlgi Alanları:İlgilenmeye değecek HERŞEY.

Gönderim zamanı 08.10.2009 - 20:00

kimseye önyarı yapmayacam tamam ama be kardeşim adam çıplak namaz kılınır dedi ben bu adamın neyine saygı duyayım sayılı ilahiyatçılarından mış ben böyle bir sıralama görmedim olsa olsa o listenin başında da zekeriya beyaz vardır bu gibi ziyan insanlar ılımlı islam denilen bişey çıkardılar kaç sendir bu milletin başına bela diye sanki islam ılımsız da ılımlısını çıkardılar bu konuda wale ye katılıyorum vardır bir bildiği çok bilen zat ı muhteremin (y.Nuri Öztürk)...
Beni övücü sözleri bırakınız geleceğe dair planları konuşalım.
(Mustafa Kemal ATATÜRK)

#7 REBEL

REBEL

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Üyeler
  • 6.906 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan

Gönderim zamanı 08.10.2009 - 20:01

MAUN SÜRESİ TOKATLIYOR.


Herşeyden ziyade : Kur'anı-ı Kerim'de geçen bir sureyi 'tokatlıyor' diye kullanmak ne kadar cahilce, o sure ya da ayetler yardımcı olmak, yol göstermek, ders vermek içindir. Tokatlamak için değil !
Tokatlanmak için yaşar nuri okuyun o gayet iyi tokatlıyor insanları.

...


#8 Hammurabi

Hammurabi

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 1.804 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Di li Geçmiş zaman. hani şu uğruna cihan değen var ya...
  • İlgi Alanları:İlgilenmeye değecek HERŞEY.

Gönderim zamanı 08.10.2009 - 20:02

kendi kendini tokatlıyor merak etme rebel.
Beni övücü sözleri bırakınız geleceğe dair planları konuşalım.
(Mustafa Kemal ATATÜRK)

#9 _RomantizmA_

_RomantizmA_

    Pembeler içinde uçuk MAVİ

  • Üyeler
  • 3.232 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:VatanToprağı
  • İlgi Alanları:sonsuzluk; ölüm...

Gönderim zamanı 08.10.2009 - 22:45

Dün "duman grubu"na ayetleri kullanamaz diye böğürenler bugün yaşar beyi büyük ilahıyatçı diye bağırlarına bassınlar... :mad1:




[Bebeğim Öldü]

Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…



#10 tarkan

tarkan

    Zaman buldukça takılır

  • Üyeler
  • 163 Mesaj

Gönderim zamanı 09.10.2009 - 00:11

REBEL

İslam dünyasına bak görürsün. Allahın sopası yok ki. Hem de evire çevire tokatlıyor. Öyle böyle de değil! Anlayana sivri sinek saz misali. Adamlar biz de dahil olmak üzere İsalm dünyasının kanını emiyor da emiyor. REBEL,Hammurabi, RomantizmA,ACIMADI Kİ diyor. YETMEDİYSE KALKMAK YOK SÜRÜNMEYE DEVAM.

#11 Hammurabi

Hammurabi

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 1.804 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Di li Geçmiş zaman. hani şu uğruna cihan değen var ya...
  • İlgi Alanları:İlgilenmeye değecek HERŞEY.

Gönderim zamanı 09.10.2009 - 00:15

sen beni ne kadar tanıyorsun da direk yargılıyorsun :) somut bir stratejin yoksa bir hedefin yoksa bir amacın yoksa en öenmlis bir çözüm önerin yoksa gerisi baykal vari konuşmaktır benim gözümde arkadaşım beni biraz daha tanımaya çalış gine devam ederiz belki bir gün merak etme gerçekten çok acıyor ama ben ağlamıyorum sadece çözüm bulmaya çalışıyorum.
Beni övücü sözleri bırakınız geleceğe dair planları konuşalım.
(Mustafa Kemal ATATÜRK)

#12 REBEL

REBEL

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Üyeler
  • 6.906 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan

Gönderim zamanı 09.10.2009 - 09:38

tarkan

Kurdunu da al gel, bize doğru yolu göster. Tokatlana tokatlana yoldan çıktık biz. Doğruya ac'ız.
Kur'an okuyabiliyoruz çok şükür. Arapçasını da Türkçesini de. Sizin ya da yaşar nurinin zırvalarına, yanlış tercümelerine ihtiyacımız yok.

...


#13 waranko

waranko

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 760 Mesaj

Gönderim zamanı 09.10.2009 - 17:15

Surenin gerek Dinayetin gerekse diğer islami sitelerdeki mealerine baktım hiç birinde "Kamunun hakkını yiyenler" gibi bir ibare bulamadım



Mâûn Su­re­si, iki zulme savaş açıyor:

1. Kamu malları talanı yani ğulûl,

2. Riyakârlık yani göründüğü gibi olmamak veya olduğu gibi görünmemek.

Sevgili WaLe

Gulül hakkında önceki yazıda bilgi veriliyordu fakat yetersiz olmuş.

Makaleden aşağıda bir alıntıyı dikkatinze buraya ekliyorum

“Bir peygamberin emanete hıyanet etmesi/kamu malından aşırması olacak şey değildir. Her kim hıyanet edip kamu malından bir şey aşırırsa, aşırdığını kıyamet günü yüklenip getirir. Sonra her benliğe; kazandığı tam olarak ödenir. Hiç birine zulmedilmez.” (Âli İmran, 161)


Konuya daha iyi hakim olmanız bakımından bu konu ile ilgili olarak ekleme yapacağım.

Ben yorum yazmadan iki bölüm halinde Yaşar Hocanın makalesini ekleyeceğim.

Buyurun okumak isteyen okusun okumayanlar lütfen yorum yapmasın...



Eğer ümmetim kamu malından çalma günahını işlemese karşılarına ebediyen düşman dikilemez.” (Heytemî, ez-Zevâcir, 2/140)


Önce şunu soralım:



Siz hiç, başlığın altına koyduğumuz hadisi, ‘Peygamber ve sünnet' edebiyatıyla ortalığı velveleye verenlerin gündeme getirdiklerini gördünüz, duydunuz mu?



Ben, camide ve tekkede büyüyen bir insanım, bu hadisi, kendi araştırmalarımla tespit ettiğim güne kadar ne gördüm ne de duydum.



Vurgunların en büyükleri Allah ile aldatmak oyunuyla gerçekleştirilen ‘yüzde doksan dokuz buçuğu Müslüman' (!) bir ülkede bu hadisin 24 saat gündem olması gerekmez miydi?



Akıl ve gerçek İslam penceresinden bakarsanız, elbette gerekirdi!



Ama bu ve benzeri Peygamber buyrukları asla gündem yapılmamıştır. Tam aksine, üstü örtülen bu hadisi ve dayandığı olayı gündeme getirdiğimde, başta iki katrilyonla finanse ettiğimiz Diyanet olmak üzere bütün ‘ulemamız' karşı çıkmıştı. “Böyle bir şey yok, bu onun kendi yorumudur” diye bağırıp çağırdı, halkı aleyhimize kışkırttılar.



Sonra, kaynakları özgün metinleriyle önlerine koyduğumuzda ise hiçbir şey olmamış gibi, sessiz sadasız köşelerine çekilip yan yattılar. Bize teşekkür etmek, hiç değilse bir helallik almak nezaketini gösteremediler.



Evet, aynen böyle yaptılar.



Eğer böyle yapmasalardı, Türkiye bugün Avrupa mahkemelerinde ‘din üzerinden asrın en büyük soygununu yapanların ülkesi' olarak yargılanmazdı.



Ben, ne diyeyim!



Ben görevimi çok erkenden ve çok onurlu bir biçimde yaptım.



Türkiye'yi yönetenlerle onları o mevkilere getirenler ve savunanlar utansın!



Ðulûlün ne demek olduğunu dün göstermiştik.



Kamunun, milletin, halkın olması gereken mal ve imkânları çeşitli oyunlarla ele geçirmek, soymak, talan etmek veya bu imkânların gitmesi gereken yerlere gitmesini bir biçimde engellemek demektir ğulûl.



Umarım, Türk halkı bu tanımı ve aşağıda vereceğimiz bilgileri iyi not eder ve ileride, kendisini Allah ile aldatıp soyanlara karşı bir savunma ve susturma belgesi olarak değerlendirir.



İslam'ın en güvenli kaynaklarından alarak halkımızın bilgisine sunduğumuz aşağıdaki olay, kamu hakkı yemenin nelere mal olacağını göstermesi bakımından ürperticidir.



Tarihin en büyük ğulûl mücrimleri arasına girmiş bulunan ve buna rağmen hâlâ afra tafra ile gürültü kopararak suçu örtbas etmek isteyen ve böylece soydukları halkı bir de ‘eşek' yerine koymaya kalkan ‘Deniz Feneri Mücrimleri' ile onların yakasına yapışmayı bırakıp onlara avukatlık yapanlara ithaf olunur.



Hayber seferi dönüşü idi. Hz. Peygamber'in hizmetindeki bir sahabî yolda pusu kurmuş olan putperest kabilelerden birilerinin attığı okla öldü. Oradakiler ağlayıp feryat ederek şöyle demeye başladılar:



“Şehitliği mübarek olsun! Peygamber'in hizmetinde iken şehit olmak ne büyük mutluluk!”



Feryatları ve ağıtları bir süre dinleyen Hz. Peygamber şöyle buyurdu:



“O, asla şehit olmadı. Allah'a yemin ederim ki, halkın malından zimmetine geçirdiği bir gömlek, ateşten bir çarşaf gibi onu sarmaktadır.”



Bunu duyan sahabîler feryat etmeye başladılar. Hatta bir sahabî, kamu malından aşırdığı iki takunya tasmasını getirip şöyle seslendi:



“Alın bunları, bunlar ateşten iki bukağı.” ...

Daha geniş olarak okumak isterseniz aşagıdaki adresten okutablirsiniz.

http://www.haberturk...zi.aspx?ID=2672

...

Din sınıfı veya halkı soyanlar sınıfı ;

KUR'AN, din sınıfının en büyük kötülüğü olarak bu sınıfın, "halkın malını-mülkünü çeşitli oyunlarla tıka basa yemeleri" olduğunu söylüyor.
Kur'an'a göre, bu talan, "Sizi Allah'a götüreceğiz" vaadiyle kandırılarak yapılmaktadır.
Yine Kur'an'a göre, talan bittikten sonra halkın elinde kalan şudur:
Allah'ın yolundan daha da uzaklaşmış olmak.
Din sınıfı, işte böylesine vicdansız ve zalim bir sınıftır.
Din sınıfı, tarih boyunca, bir "gulûl mücrimleri sınıfı" yani kamunun haklarını çalıp çırpma sınıfı olagelmiştir.
Kur'ansal bir terim olan "gulûl"ün halkın haklarını, mallarını çeşitli oyunlarla ele geçirmek olduğunu biliyoruz.
Kur'an, din sınıfının, "halkı Allah ile aldatarak soyan mücrimler sınıfı" olduğu gerçeğini çok açık, sade ama etkileyici bir biçimde ve bir uyarı şeklinde ifadeye koymaktadır:
"Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıka basa yerler de insanları Allah'ın yolundan usandırarak vazgeçirirler/insanları Allah yoluna karşı konuma getirirler/insanları, su yolunu kesmiş zehirli yılanlar gibi ürkütürler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula!" (Tevbe, 34)
Demek ki din sınıfı olursa halk, bu sınıf tarafından "Sizi Allah'a götüreceğiz" diye kandırılacak, buna inanan halkın elinde avucunda ne varsa soyulacak, sonunda da Allah'a gitmeyi bekleyen halk Allah'tan daha da uzaklaşmış olacak.
Hatta belki de dine-imana düşman kesilecek.
Veya karmaşa ve bunalımlar içinde ruhsal dengelerini yitirecektir.
Türkiye'de dinciliğin açtığı yıkım, toplumda bu üç belanın üçünü de yayıp yerleştirmiştir.
Din sınıfı bununla da yetinmez; dokunulmazlık ve despotizmini bir sadizme dönüştürür ve kendisini Allah'ın yetkileriyle donanmış ilan eder. Hatta "yedek Tanrı" (tâbir, Kur'an'ındır) ilan eder.
Aldatılan halk, ne yazık ki bunu da kabul edecektir. Kur'an bu tarihsel gerçeği de ifadeye koymaktadır:
"Allah'ın yanında, hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem'in oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka! Onların ortak koştuklarından arınmıştır O!" (Tevbe, 31)

Bu mesaj waranko tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 09.10.2009 - 18:25






Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli