Ben de seni seviyorum....................
Bunu söyleyebilmek ne büyük mutluluktur bazıları için..Oysa Müjgan bir kere bile söyleyemedi..Ne kısa süren evliliğinde eşinden,ne alkolik babasından, ne de hiç göremediği annesinden ''seni seviyorum'' gelmemişti Müjgan ın kulaklarına..
Kalbindeki sevgi kapılarını kapayalı çok da olmamıştı zaten..Taze bir mühür vardı kalbindeki sevgi odasında...O bomboş ve öylesine koccaman odada....Saf bir içtenlikle sarılıp sarmalayacak bir evladı da olmamıştı....Kader....
Eşi ise bir tek gün bile sıcacık bakmamıştı Müjgan ın yüzüne..Hoş sıcak olmayan bir şekilde baktığı da olmamıştı ya pek..Onu suçlar,ona kızardı kocası..Erkekliği ile alakalı sorununu Müjgan ın omuzlarına yüklemişti...Yaptığı yemekten tut,yıkayıp ütülediği gömleğe dek vuruyordu kocası kinini Müjgan a...
Neyse ki fazla uzun sürmedi bu kuru yıllar...Kocasının ölümünün ardında baba ocağına da dönmedi ,çünkü döneceği bir ocak yoktu artık...Tembel,içki düşkünü babası çalışmadan geçen yılları boyunca evi satıp parasıyla geçirmişti kalan serseri hayatını...Kimi kimsesi de yoktu hısmım,akrabam diyebileceği...Yalnız kalmıştı şu dünyada Müjgan..Bir kaç komşu,bir de pavyonda çalışan Aysel adında bir arkadaşa sahipti ,kocasından kalan emekli maaşı ile tek serveti...
Yokuşlu dar sokakların birinde otururdu Müjgan...Elinde sabahtan akşama dek sayısını bilmeden içtiği sigarası ile balkonun kenarından bakardı mahalleye..Kimse bilmezdi geceleri yüreğini sıkan elin,içini yakan ateşin sebebini..Yüzü çoğunlukla asık,kaşları çatık bakardı Müjgan...Bazen,çok ender olarak güldüğü zaman ise kocaman kara gözlerinin nasıl da ışıl ışıl parladığını,içindeki neşenin güzel yüzüne nasıl vurduğunu ancak Aysel görürdü..Aysel bilirdi yalnız içindeki Müjgan ı...Nasıl sevgiye,mutluluğa aç olduğunu..
Arada bir indikleri sahilde gece ise yıldızların ,gündüz ise güneşin vurduğu,küçük çırpıntılı dalgalarda parlayan ışıltılara tebessümle bakardı Müjgan...İşte o anlarda mutlu olurdu en çok...Küçük çırpıntıların yansıttığı ışıltılarda..........
Tek arkadaşı olduğu halde içindeki sıkıntıyı Aysel e bile anlatmazken,arkadaşı bilirdi yine de,Müjgan ın kahredici sıkınıtısını...Hiç konuşulmamış,hiç paylaşılmamış olmasına rağmen yine de bilirdi Aysel...
Bazı gecelerde Müjgan evinin arkasındaki bahçede oturur,radyosunun sesini açar hüzünlü şarkılar dinlerdi radyodan sanki çivi çiviyi söker dercesine...İki duble rakı içer sabaha karşı Aysel in işten gelmesini beklerdi...Tahta masasındaki, kenarı kırık,ama atmaya kıyamadığı cam vazosunun içinde,bahçesinden kopardığı iki gül olurdu..İki kırmızı gül....Tabakta ise yine bahçesindeki şeftali ağacından kopardığı ,dilimlenmiş bir şeftali...Pembe çiçek desenli örtüsünü özenle yayardı masaya böyle gecelerde...Belki de üstüne giydiği,ince beline oturan pembe çiçekli elbisesine uyum sağladığı için severdi bu örtüyü..
Bu mesaj matahari tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 24.08.2009 - 05:17