İçerik değiştir



- - - - -

Gdo ( Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar )


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 10 yanıt verildi

#1 elma

elma

    venus at her mirror

  • Kurucular
  • 6.785 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:bulutlarda

Gönderim zamanı 31.01.2006 - 00:15


GDO lar

Bir canlıya genellikle farklı türlerden olmak üzere “transgen/ler” olarak adlandırılan bir veya daha çok genin aktarımı ve eklenmesiyle elde edilen yeni canlı “Genetik olarak değiştirilmiş (modifiye) organizma (GDO)” veya bu şekildeki uygulamalarla elde edilen ürün ise “Genetik Olarak Değiştirilmiş (modifiye) Ürün” veya “transgenik organizma/ürün” olarak tanımlanıyor

GDO suni olarak dışarıdan yerleştirilmiş gen veya genler içeriyor. Bu suni gen/genler başka bitkilerden alınabileceği gibi, virüs, bakteri ya da hayvanlardan da alınabiliyor. Soya fasulyesi, buğday, pirinç, mısır, tütün ve pamuk gibi ürünler, bu çalışmalarda kullanılıyorlar Transgenik ürünlerle ilgili değişimler üç temel grupta gerçekleştiriliyor:

Geniş aktarımlar; bir canlı aleminden bir başkasına yapılan aktarımlar (örn; bakteriden bitkiye).

Kapalı aktarımlar; Aynı canlı alemi içinde, bir türden diğerine (örn; bir bitki türünden diğerine) yapılan aktarımlar.

Dönüştürme; Gen esasen söz konusu türde mevcut olmasına karşın, dizilimlerinin değiştirilerek belirli bir modele dönüştürülmesi çalışmalarıdır. (örn; E.coli bakterisinden bu tarz değiştirmeyle geliştirilen arttırılmış/yavaşlatılmış fonksiyonlara sahip yeni bir organizma).

GDO'nun kapsamı içine genetik olarak değiştirilmiş bütün organizmalar giriyor. Yani, bu durumda gen transplantı söz konusu. Burada kastedilen GDO'nun tarifi: "Modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilmiş yeni bir genetik materyal kombinasyonuna sahip olan herhangi canlı.

GDO'ların tarım alanında kullanılış biçimine "Yeşil gen tekniği", tıp alanında kullanış biçimine ise "Kırmızı gen tekniği"deniyor.

Bu tekniklerin kullanılması gen mühendisliğinin işi. Gen mühendisliği esasında bir kesme, yapıştırma ve çoğaltma işlemi. Aktarılacak gen önce, bulunduğu canlının DNA'sından kesilerek çıkarılıyor. Sonra vektör adı verilen bir taşıyıcı virüs ile bu gen, DNA molekülüne yapıştırılıyor.


devamı sonra....
:P
"This desert flower
No sweet perfume that would torture you more than this..."

#2 elma

elma

    venus at her mirror

  • Kurucular
  • 6.785 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:bulutlarda

Gönderim zamanı 01.02.2006 - 00:51

GENETİK MÜHENDİSLİÐİ

Genetik mühendisliği: DNA üzerinde yapılan tüm işleri kapsar. DNA dan gen çıkarılması, gen aktarılması, genlerinin sırasının belirlenmesi, gen işlevlerinin değiştirilmesi…Yani gen mühendisliğinin temelini DNA molekülü oluşturur.

Başka bir canlıdan izole edilen geni, kendi bünyesine alan canlı rekombinant canlı, bu canlının DNA sı rekombinant DNA, bu işi yapmak için kullanılan yöntemlere rekombinant DNA teknolojisi denir.
Yani rekombinant DNA demek: farklı biyolojik kaynaklardan elde edilen dna moleküllerinin birleşmesinden oluşan yapıdır!
Rekombinant DNA elde etmenin ilk aşaması, istediğimiz geni, canlının DNA sından çıkarabilmektir. Bu işlem için kullanılan iki çeşit enzim vardır:


1.Endonükleaz enzimleri: bunlara, daha kolay anlamak için makas enzimler de diyebiliriz. Çünkü bunlar DNA molekülü üzerinde bir makas gibi çalışırlar ve istediğimiz genin bulunduğu bölgeyi DNA dan keserler.

2.DNA Ligaz: bu enzim endonükleazların yaptığı işin tam tersini yapar. İki DNA parçası arasonda fosfat bağları oluşturarak bu parçaların birbirine bağlanmasını sağlarlar. Bu enzimede yapıştırıcı enzim diyebiliriz


Dolayısıyla rekombinasyon için kullanılan enzimler bir çeşit kes-yapıştır mekanizması oluştururlar. Genler istenilen canlıdan endonükleazlarla kesilir ve başka bir canlının DNA sına ligazla yapıştırılırlar.

"This desert flower
No sweet perfume that would torture you more than this..."

#3 elma

elma

    venus at her mirror

  • Kurucular
  • 6.785 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:bulutlarda

Gönderim zamanı 02.02.2006 - 15:49

1. YEŞİL GEN TEKNİÐİ

Yeşil gen teknikleri ile bitkilerin tüm doğal programları değiştiriliyor. Onların genomuna (bitkiyi oluşturan genlerin bütünü) müdahale ediliyor. Genleri taşıyanlar kromozomlar. doğrudan müdahale ile bitkiye yabancı olan (istenilen özelliği taşıyan) bir gen, bu bitkinin bir kromozomuna yerleştiriliyor.Bu işlemin en çok vurgulanan yararları: zararlı böceklere, zararlı mikroorganizmalara (bakteri, mantar), yabani otlara karşı dayanıklılık, bitkinin raf ve depolama ömrünün uzatılması. Örneğin bir mısır kromozomuna böcek öldüren bir organizmanın geni sokuluyor. Mısır tüm gelişme ve büyüme döneminde, artık bu böcek ilacı yerine geçen bakteriyi bünyesinde taşımaya başlıyor. Tahıldaki böcek ilacı kolay kolay kaybolmuyor, ilaç asma kurdu denen asalak böceklere ulaşıyor. Ancak aynı zamanda böcek ilaçları, gıda zinciri içinde yoğunlaşıp birikiyor. İnsan bu zincirin en ucundaki organizma olarak bu süreçten doğal olarak etkileniyor.



:P
"This desert flower
No sweet perfume that would torture you more than this..."

#4 elma

elma

    venus at her mirror

  • Kurucular
  • 6.785 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:bulutlarda

Gönderim zamanı 05.02.2006 - 20:22

2. KIRMIZI GEN TEKNİÐİ

Gen aktarımı yoluyla hastalıkların tedavi edileceği yolunda birçok araştırmalar yapılıyor ama henüz sağlık alanında bu konuda elle tutulur bir gelişme yok. Çünkü, insanın genetik yapısı çok karmaşık. Kırmızı gen teknikleri sürecinin gerçek mağdurları ise transgenik hayvanlar. Çabuk büyüyen, fazla süt veren inekler yetiştirme gibi hedeflere ulaşma sürecinde , pek çok hayvan laboratuvarlarda telef ediliyor.. Fakat, bu gen yapısı bilinmeden yapılıyor. Araştırmacılar genlerin en fazla yüzde 5'ini tanıdıklarını bildiriyorlar. Geride kalan genlerin ne işe yaradığı henüz bilinmiyor. Bilinmeyen yüzde 95 oranındaki genleri "çöp genler" diye adlandırıyorlar.

:D

GDO nun KULLANIM ALANLARI

Gen mühendisliğinin araştırma alanı çok geniş, sadece klonlanmış koyunlardan ibaret değil. Kavak ağaçlarındaki lignin maddesinin kolay çözünmesini sağlayarak kavakların kağıt üretiminde daha uygun hale getirilmesi, olumsuz çevre koşullarına uyum sağlayan bitkiler üretmek, metal kirliliğine dayanıklı bitkiler yetiştirmek amacı ile kullanılıyor. Genetik değiştirme çalışmaları mısır, pamuk, patates vb. ürünlerde zararlılara dayanıklılık; soya, pamuk, mısır, kolza,çeltik vb. ürünlerde yabani ot ilaçlarına dayanıklılık; patates, çeltik, mısırda viral bitki
hastalıklarına dayanıklılık; ayçiçeği, soya, yerfıstığı vb. ürünlerde bitkisel yağ kalitesinin artırılması; domates, çilek vb. ürünlerde olgunlaşmanın geciktirilmesi (raf ömrünün uzatılması), domateste aromanın artırılmasına yönelik olarak kullanılıyor.
Ayrıca genetik değiştirme çalışmaları ineklerde süt üretimini yüzde 10-15 oranında artıran bir doğal hormonun bir formunu üretmekte, yüzde 60 daha sert peynir yapımını sağlayacak peynir mayası için gıda enzimlerinin üretiminde, besin değeri yüksek gıda üretimi (örn; A vitamini ve demir içeriği yüksek çeltik üretiminde) gibi alanlarda da sürdürülüyor.
Genetiği değiştirilmiş hayvanların gıda amaçlı kullanımında, et verimlerinin arttırılması (balık dışında), büyüme hormonu üretimini teşvik eden genin aktarımı, koyunların yün verimini artırmak üzere “keratin geni” kullanımı gibi konular üzerinde çalışılıyor.
Ayrıca sazan, kedi balığı, somon, kiremit balığı başta olmak üzere yaklaşık 20 çeşit balıkta büyüme artışı ya da soğuk koşullara dayanıklılığı artışı sağlayan genlerin aktarımı çalışmaları yapılıyor. İnsana ve hayvana yönelik ilaç, hormon ve aşı üretiminde de genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanlardan yararlanılıyor (Örn; kolera aşılarında patatesin kullanımı gibi).



:)
"This desert flower
No sweet perfume that would torture you more than this..."

#5 elma

elma

    venus at her mirror

  • Kurucular
  • 6.785 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:bulutlarda

Gönderim zamanı 01.03.2006 - 20:05

" GDO ların Sağlık Riskleri

Potansiyel Alerjenlik: GDO’lu bitkilerden ve hayvanlardan elde edilen ürünlerin meydana getirebileceği risklerin başında alerji gelmektedir. Genetik yapı değişiminde, verici kaynağın alerjen özelliklerinin transfer edilen bitkiye ya da hayvana geçmesi engellenemeyebilir. Nitekim, 1996 yılında, Brezilya kestanesinden ve fındığından soya fasulyesine aktarılan geni içeren ürünler, alerji yapması nedeniyle, marketlerden toplatılmıştır.

Potansiyel Toksisite: Genetik olarak değiştirilmiş organizmalar, aktarılan yeni gen ürünlerini ve onlardan kaynaklanan sekonder metabolitleri içerdiğinden, potansiyel bir toksisiteye sahiptir. GDO’lu bitkilerde bulunan özellikle zararlı ot ve böcek öldürücü genler ile terminatör teknolojisi gereği aktarılmış olan genler de toksin üreterek çalıştıklarından, dokularda birikme durumunda, önemli riskler oluşturmaktadır.

Bu toksinlerin uzun dönemde insan sağlığına olan etkilerine ilişkin yeterli bilgi bulunmamaktadır. GDO’lu ve normal patateslerle beslenen iki grup farede yapılan çalışmada; normal patateslerle beslenenlerde hiç bir sorun olmamasına karşın, GDO’lu ürünlerle beslenenlerin sindirim sistemlerinde önemli zararlar belirlenmiştir.

Potansiyel Kanserojenlik: GDO’lu bitkilerin doğrudan ve dolaylı olarak kanserojen etkisinin olabileceği birçok araştırıcı tarafından belirtilmektedir. Özellikle, herbisitlere dayanıklı GDO’lu pamuk, soya, mısır ve kolza çeşitlerinde kullanılan bazı kimyasal maddelerin doğrudan kanser yapıcı oldukları bilinmektedir. Öte yandan, sindirim sisteminde tam olarak sindirilmeden dolaşım sistemine geçerek kan hücreleri aracılığı ile normal genoma katılabilen yabancı DNA parçalarının da hastalıklarda etkili olma ihtimali söz konusudur.

Antibiyotiğe dayanıklı mikroorganizma oluşumu:
Günümüzde kullanılan biyoteknolojik tekniklerle bitkilere aktarılan genlerin büyük bir çoğunluğu bakteri ve virüs kökenlidir. Gen aktarımı esnasında GDO’lu bitkilerin seçilebilmesi amacıyla antibiyotik dayanım izleme genleri kullanılmaktadır. Ancak, bu antibiyotik dayanım izleme genleri insan ve hayvan bünyesindeki bakterilere yatay olarak geçişiyle onların da genlerinin antibiyotiklere dayanıklı hale dönüştürülmesi gibi sağlık açısından büyük riskler söz konusudur.

Besin değerinde bozulma: GDO’lu bitkilerde, yeni özellikler kazandırılırken, bitkinin orijinal yapısında bulunan bazı kalite öğelerinde önemli azalmalar olduğu tespit edilmiştir. Örneğin, kalp hastalıklarına ve kansere karşı önemli bir koruyucu madde olan “phytoestrogen” bileşiklerinin, klasiklere oranla, GDO’lu bitkilerde daha az olduğu bilinmektedir. "


Bu riskler kesin olmamakla birlikte Türkiye'de gdo lu ürünleri ithal eden ülkelerden biri! Ayrıca şu anda ülkemizde yetiştirilmesi yasak olduğu halde bazı bölgelerde domates, patates ve mısır gibi temel besin maddelerinin üretimi bu yolla yapılmaktadır.

Geçen yıl ülkemizde bu konuyla ilgili bir yasa tasarısı hazırlanmıştı. Bu tasarı gdo nun ülkemizde tüketilmesine ve yetiştirilmesine izin verilmesi konusunda maddeler içeriyordu. Ama bu yolla üretilen besinlerin sağlık açısından ne derece güvenilir oldukları henüz yeterince araştırılmış değildi. O zamanlar bazı internet sitelerinde "gdo ya hayır" isimli kampanyalar yapıldı. Bu kampanyalarda, hazırlanan tasarının "halkın sağlığını düşünmekten çok maddi çıkarları ön planda tutan" bazı maddeleri şiddetle eleştirildi.

Bu ürünlere karşı çıkmak ya da bunları üretmek bir sorun değil! Sorun olan bu ürünlerin her türlü riski ortadan kaldıracak şeklide üretilmesi ve piyasaya sürülmesidir ve piyasaya sürülen ürünler üzerinde "gdo dur" diye bir etketleme işlemine gidilmesidir.
Ama malesef bizler bugün sağlık riski taşıyan ve yasa dışı olan ürünleri tüketmekteyiz. Kaçımızın haberi var?



*böö
"This desert flower
No sweet perfume that would torture you more than this..."

#6 elma

elma

    venus at her mirror

  • Kurucular
  • 6.785 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:bulutlarda

Gönderim zamanı 27.03.2006 - 22:35

GDO ÜZERİNDEKİ PATENT UYGULAMALARI

GDO’lar bir hakim olma tekniğidir. Patent hakkı da bu hakimiyeti sağlayan en önemli araçtır. Günümüzde GDO’lar, özellikle tekniği ön plana çıkarılarak, hem teknik, hem de ürün olarak patent kapsamında korunabiliyor. Genetik yapısı değiştirilen ürünler patentleniyor. Çünkü bu çalışmaları yapan şirketlerin temel kazanç modeli, patent bedeli tahsil etme üstüne kurulu.
Örneğin sadece mikroorganizmayı bile patent kapsamında koruyabiliyorsunuz, bunlarla ilgili büyük saklama kuruluşları var. Halbuki doğada o mikroorganizma milyonlarca yıldır yaşıyor, fakat siz onu doğal ortamından yalıttığınız ve belirli özelliklerini gösterdiğiniz, ispatlayabildiğiniz için bir tekel hakkı, korunma hakkını almak istiyorsunuz ve bu istisna size tanınıyor.

Gen bulunması ve tanımlanması çok zor olduğu ve büyük yatırımlar gerektiği için (Avrupa Patent Sözleşmesi’ne göre); bunun işlevini göstermek şartıyla, örneğin hangi proteini kodladığı,
ne gibi işlevlerinin bulunduğunu ispat etmek şartıyla bir başvuru yapılıp, bu konuyla ilgili patent alınabiliyor.

Oysa patent sadece yenilik özelliği taşıyan ve sanayide uygulanabilirliği olan buluşları korumak içindir. Genetik değişikliklerde, ancak değişikliğin gerçekleştirildiği tekniğin patenti alınmalıdır. Doğada bulunan genler için verilen diğer tüm patentler meşru değildir. Bunun adı biyolojik korsanlıktır.
Patent alınması halinde de genetik olarak değiştirilmiş pamuk, mısır ya da tütün tohumunu eken çiftçi, hasattan sonra elinde kalan tohumları ekinde yeniden kullanırsa, patent sahibine bir bedel ödemek zorunda kalıyor..Tarımsal üretimin en temel ve en eski yöntemlerinden olan, kendi ürününden gelecek yıl için tohumluk ayırma geleneği ve hakkı, bu şekilde ortadan tümüyle kaldırılmış oluyor.



bir sonrakinde çözüm önerileri...
"This desert flower
No sweet perfume that would torture you more than this..."

#7 Melih

Melih

    Giggity Giggity Goo!

  • Kurucular
  • 8.516 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Bahçelievler - İstanbul
  • İlgi Alanları:Sadece Harabe.net :)

Gönderim zamanı 05.11.2009 - 01:21

Çözüm önerileri nerde benim sevgili kızım?
Bak sen çözüm önerilerini yazmadın diye bugün bu kadar sıkıntı yaşanıyor *zong
2000 - 2010


bit.gifladybug.gif


#8 Edys

Edys

    ....

  • Dokunulmazlar
  • 16.109 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:istanbul,antalya,bodrum ve başka yerler
  • İlgi Alanları:FENERBAHÇE

Gönderim zamanı 05.11.2009 - 01:32

yıllardır bize genetiği oynanmış besinler yedirenler utanın utanın.. insanların kimyası bozuldu.. ben böyle değildim eskiden ama şimdi böyleyim neden işte hep bu hormonlu gdo denen dalga yüzünden..

allah sizi bildiği gibi yapsın.. bırakında doğal yiyelim biraz ş...... ler


çok asabım bozuk

#9 elma

elma

    venus at her mirror

  • Kurucular
  • 6.785 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:bulutlarda

Gönderim zamanı 05.11.2009 - 01:33

Bu ürünlere karşı çıkmak ya da bunları üretmek bir sorun değil! Sorun olan bu ürünlerin her türlü riski ortadan kaldıracak şeklide üretilmesi ve piyasaya sürülmesidir ve piyasaya sürülen ürünler üzerinde "gdo dur" diye bir etketleme işlemine gidilmesidir.
Ama malesef bizler bugün sağlık riski taşıyan ve yasa dışı olan ürünleri tüketmekteyiz. Kaçımızın haberi var?


2006 da yazmışım, 2026 da olumlu gelişmeler bekliyorum *zong


Benim sakalım yok *zong
"This desert flower
No sweet perfume that would torture you more than this..."

#10 L1Square

L1Square

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 11.433 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 05.11.2009 - 11:46

Etiketlere bu ürün Gdo'ludur denilmediği sürece bu ürünleri yemeğe mecburuz.. Ki zaten gdo'suz ürünlerin üzerine ''Gdo'suzdur'' demekte yasak.
Ayrıca, Avrupa'da organik ürün diye satılan yiyecek / içecekler de bile Gdo kalıntısı bulunmuş.. Bundan kendimizi soyutlamamız imkansız gibi..

Bir kadını ağlatırken,çok dikkat edin çünkü ALLAH,gözyaşlarını sayar..!!

Kadın,erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından değil...
Öyle olmuş olsaydı,ezilirdi..
Erkeğin başından da yaratılmadı,üstün olmasın diye..

Ama göğsünden yaratıldı,eşit olsun diye;
....kolun biraz altından,korunsun diye...
Kalp hizasından yaratıldı SEVİLSİN diye..

* * *

Kimlik gizli, hayaller gizli ve ben de gizli...
Susuyorum..
Ve seni sevdiğimi kimselere söylemiyorum..


:) (Böyle kalsın. Kimin değiştirdiğini anlarsın senn)

#11 DKNH

DKNH

    εїз Black Mamba 24 km/h hız yapar..

  • Muhabirler
  • 9.404 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:Yok ki benim bir yedeğim

Gönderim zamanı 10.11.2009 - 14:14

Haliyle panik halindesiniz... “Nasıl anlarız? Genetiği değiştirilmiş organizma yemekten nasıl kurtuluruz?” filan.

Şöyle...

Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz, “Aman annane be, boş versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya... Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya... İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.

Ne verirlerse...

Onu yiyeceksiniz.

Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz... Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli... Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran... İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm maalesef... Torunlarınız da.


Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için... İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan! Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu. Tahin-pekmezi “köylü işi”, vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için, daha 10 yaşında ayıya döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.

Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak? İstanbul’un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir’de, Antalya’da, Adana’da evde salça yapmak? Şikâyet edip
duruyorsun, içine katkı maddesi
konuyor, zorla beyazlatılıyor diye... İster tam buğday unundan, ister
çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? Bütün ailen kabız... Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan
medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?

Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun... Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun... Ne işe yaradı senin pazara gitmen?

Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi... Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!

Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; gazetelerin tiraj almak için kıçından uydurduğu kıçımın uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun... Brüksel lahanası yiyerek mi AB’ye gireceğini sanıyorsun?


Çin’den bal getiriyorlar mesela... Taaa Arjantin’den, Meksika’dan bal getiriyorlar. Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan... İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin! Ben iddia ediyorum... Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli’de, Pervari’de terör bile azalır, terör bile.

Uzatmayayım.

Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.

Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını değiştirdi!

Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.

Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz... Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.
Gönderilen Resim
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli