İçerik değiştir



Açıl Susam Açıl !


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 13 yanıt verildi

#1 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.08.2009 - 13:53


Gönderilen Resim

Necati DOÐRU, Vatan

Açılım yapmak ABD kuklası olmak mıdır?

Kimseyi incitmek, suçlamak, yaralamak istemiyorum; bu yüzden açık uçlu soru haline getirip, “Açılım yapmak ABD kuklası olmak mıdır?” diye soruyorum.

Hüküm vermiyorum.

Açılım eşittir ABD kuklalığı.

Bunu söylemiyorum.

Benimki sadece merak!

Sadece gerçeği arama!

Ne kuş ne deve!

Ne kum ne kafa!

Ne kafayı kuma gömme!

1 milyon sivili öldürdükten sonra ABD ordusunu tam Irak’tan çekmeye karar verdiği sırada “Türkiye’de açılım rüzgârı estirmek” Orta Doğu’da ABD kuklası olmayla ilgili olabilir mi? Abdullah Öcalan, PKK’yı 25 yıl önce kurdu, 25 yıldır PKK arkasına ABD, AB desteğini aldı, Türk ordusu ile savaşıyor.

Bağımsızlık istiyor.

PKK’lılar ve terörist örgüte yandaş olanlar Türklerle bir arada, aynı ulus devletin içinde “tek bayrak-tek millet-tek devlet-tek ordu” şemsiyesi altında yaşamak istemiyorlar. Bu arzu ve isteklerini gerçekleştirmek için dağa çıktılar. Türk askerini öldürdüler, kendileri de öldüler.

25 yıldır savaşıyorlar.

AKP de 7 yıldır iktidar.

7 yıldır “açılım” düşünmedi.

Tam ABD ordusu Irak’tan çekilme kararı aldığında; “analar ağlamasın nutukları atıp ve ağlayan Arınç Baba taklidi” yaparak açılıma geçtiler.

Bu bir tesadüf müdür?

Vicdanın sesi şöyle diyor:

7 yıldır niçin açılmadınız?

7 yıldır analar ağladı.

Siz ağlamadınız.

Ağlayan anaları seyrettiniz.

Tam ABD ordusunu Irak’tan çekerken şimdi siz “analar ağlamasın... Anaların göz yaşlarına ve evlat acısına artık tahammülümüz yok...” diye kendi grubunuza nutuk söyleyip, kendi kendinize ağlamalar yapıyorsunuz. Tam ABD ordusu Irak’tan çekilirken sizdeki evlat acısına dayanma tahammülü de bitti! Gerçekten bu nasıl bir tesadüftür? ABD ve İngiltere Irak’ta bir kukla hükümet yarattılar. Bir yeni Irak ordusu kurdular. Bu orduyu silahlandırdılar. Kuzey Irak’ta da, Türk Ordusu’nun subaylarının başına çuval geçirip, Barzani Peşmerge Ordusu’nu eğittiler. Oraya her zaman çok sayıda asker indirebilecekleri üsler kurdular. Irak petrolünün yüzde 75’ini ABD ve İngiliz şirketlerinin hâkimiyetine verdiler, yüzde 25’i de Iraklı Arap yönetimi ile Kuzey Iraklı Kürt yönetimine bırakma cömertliğini(!) gösterdiler. Kukla yönetimleri kullanarak ve Irak’ı da bölerek Irak halkının yeraltı zenginliği olan petrole el koymuş oldular.

100 yıl önceki emperyalizmdir.

100 yıl önceki sömürgeciliktir.

Sömürgecilik 100 yıl önce insanlık önünde mahkûm edildi. 100 yıl önce bir ulusun yeraltı ve yerüstü zenginliklerine orduları kullanarak silah zoruyla el koymak, en büyük insanlık suçu ilan edildi. 100 yıl sonra bugün ABD ordusu Irak’ta bir kukla Arap hükümeti ve bir kukla Kuzey Kürdistan yönetimi bırakıp fakat ülkenin tek zenginlik kaynağı petrolüne el koyarak geri çekiliyor. Ve bizim “sömürgeciliğe ve emperyalizme başkaldırarak” kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Irak’taki yeni hükümetin Başbakanı Maliki’ye “Irak’la dost değil aynı zamanda ortağız” diye mesaj götürüyor. Türkiye Cumhuriyeti, Irak’ta “ABD şirketleri adına petrolü beklemeye memur edilmiş hükümete ortak” ilan ediliyor.

Tesadüfe bak!

Benimki sadece merak!

Sadece gerçeği arama!

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 13.08.2009 - 13:53


#2 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 13.08.2009 - 14:03

Türkiye Cumhuriyeti, Irak’ta “ABD şirketleri adına petrolü beklemeye memur edilmiş hükümete ortak” ilan ediliyor.



bu cümleyi beğendim..
YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#3 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 19.08.2009 - 21:10

Açılımla(?) İlgili Derlemeler:


*****
Güneri CIVAOÐLU, Milliyet
Ne içerdiği tam olarak bilinmeyen(veya çok iyi bilinen) “Kürt açılımı” bir muamma(!) şeklinde ilerliyor sanılıyor...
Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan öncülüğündeki “Kürt açılımcıları” için yanılgıya işaret etmekte fayda var.
İçi boş bir dosyayı konuşup patinaj yaptıkları sanılıyor.
Oysa...
Bazı somut olgularla desteklenen sezilerime göre “planlı” ve “bilinçli” açılımın birinci aşaması siyaset sahnesine konulmuştur.
Bu birinci bölümün adı; “psikolojik ortam hazırlamak” olabilir.
“Tarihi fırsat” söylemi “ilk aydınlatma fişeği” idi.
Kürt sorununa çözüm açılımı “Ne yaptığını, ne yapacağını bilemeyenlerin içi boş laforizması" değildir.
Profesyonelce çizilmiş yol haritasının deparı yapılmıştır.
Böyle bir psikolojik ortam yaratılmadan dosya içeriği açıklamak kamuoyunda büyük tepki duvarına çarpardı.
Şimdi o psikolojik duvar, taş taş, tuğla tuğla sökülmekte, yıkılmakta...
Ülkenin büyük çoğunluğunu psikolojik olarak 2. adıma hazırlamaktadırlar.
10 binlerce gencin ölümü, faili meçhuller, 10 binlerce yaslı aile, ulusalcı tahrikler, işkenceler, bebekleri bile kurşunlayan gaddarlıklar, yıllar içinde öyle psikoloji setleri yükseltmiştir ki, bunları yok farz ederek “çözüm” formülleri sıralamak için siyaset gerçeklerinden hiç habersiz olmak gerekir.
O nedenledir ki, iç gerginliklerde öncelik, psikolojik duvarların indirilmesine verilir.

Perde arkasındaki akıl hocası ise Prof. Vamık Volkan'dır.
Vamık Volkan, Princeton Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olarak yıllarca görev yaptı.
Filistin-İsrail sorununda Beyaz Saray’ın danışmanıydı.
İsrail ve Filistin temsilcilerini İskandinav fiyortlarındaki bir balıkçı köyünde görüştürmek sürecinde onun da misyonu vardı.
3 yıl boyunca küçük bir balıkçı evinde bu görüşmeler sürdü.
Kimsenin ruhu duymadı.
Volkan, Makedonya ve Ukrayna’daki iç çatışmalarda, psikolojik duvarların indirilmesinde de devredeydi.



*****
Kerem DOKSAT (keremdoksat.com)
Şimdilerde de hepimiz Kürt açılımı ile yanıp tutuşuyoruz.Gözümüz, yakında “Sayın Öcalan” denmeye başlanacağını hepimizin bildiği mahkûmun “çözüm tekliflerinde"...

AB ve ABD bastırıyorlar.
Deniyor ki kısa dönemde silâhlar susacak, uzun vâdede de bu sorun kalıcı biçimde çözülmüş olacak. Bunun için de, her kesimle açık diyalog yapılacak!
Başvekil sükûtta, Cumhurreisi de atta olunca, iş İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a düşüyor. O da “bana bir şey sormayın” diye başlayan tarihî bir basın toplantısı yapıyor ve çok konuşup, hiçbir şey söylemiyor! Bu arada, Ayrılıkçı Kürtçü Parti yetkilileri “adam olun, adam” diyorlar.
Ah şu Pavlov’un köpekleri!
...PKK ne? Terör örgütü. Silâhları var; ellerinde. 25 senedir devleti yıkmaya, milleti bölmeye çalışıyorlar, halkı isyana teşvik ediyorlar, 8 bin 384’ü şehit, 40 küsur bin kişinin ölümüne sebep oldular. Ne yapılıyor? Açılım. Terör örgütü olup olmadıkları henüz mahkeme kararıyla tescillenmemiş bilim adamı, gazeteci, siyasetçi ve emekli generallere, henüz işlemedikleri ama işleyecekleri iddia edilen suçlar dolayısıyla, 6 bin sayfa iddianame yazılıp, 8’er defa müebbet, 200’er yıl hapis istenirken… Yandaş medyada linç çığlıkları atılırken… Terör örgütü oldukları Obama tarafından bile tescillenmiş cinayet şebekesine, dağdan inip siyasete atılsınlar diye af çıkarılması… Yandaş medyada alkışlanması, ne kadar demokratik değil mi? Mustafa Balbay meselâ… Ne yapmış? Karargâha gidip, albayla konuşup, not tutmuş diye içerde… Hâlbuki Kandil’e gidip Murat Karayılan’la görüşseydi, bırak yargılanmayı, âkil adamdı şimdi. Hiç kafa yokmuş bunlarda. Keşke o kadar zahmet edip Ergenekon’u kurmaya çalışacaklarına, PKK’ya katılsalarmış yâni.
.........
İstanbul’daki büyük restoranların, bilhassa da Boğaz’dakilerin hepsinin ya sâhibi, ya işletmecisi, ya da çalışanları hep Kürt. Mersin, İzmir, Çeşme bile öyle. Antalya’dan hiç bahsetmeyeyim. Yani buralardaki Kürt istilâsı sorunu zâten bitti!

Asıl açılımın bitmesine ise az kaldı.
Artık bu açılımı takip edecek boşalımı hüzünle bekliyoruz.




*****
Mümtaz SOYSAL
Açılım, görünürde terörü sona erdirip huzur sağlama amacı güdüyormuş gibi sunulsa da, etnik hakları daha da genişletmeyi bu girişimin ağırlık merkezine oturtmak, etnik bölücülüğü bir adım daha ileri götürerek, ABD’nin bölge için öngördüğü siyasal yapılanma zeminine Türkiye’nin bazı illerini de katma sonucu verebilir” dedi.
"Bölge aşiret, ağalık ve şeyhlikten arınmalı"
“Demokratikleşme bahanesiyle o illerin yönetim tarzını etnik haklara dayalı bir özerkliğe dönüştürmenin, sonuçta bağımsız bir büyük Kürdistan devletine kolayca eklenebilecek bir coğrafya oluşturma tehlikesi yaratacağını” savunan Mümtaz Soysal, “Askeri gücünü Irak’tan çekme zorunda kalmış bir Amerika’nın bölgedeki çıkarlarını bundan sonra da koruyabilme gereği Washington’u bu çeşit düşüncelere itebilir” değerlendirmesi yaptı.
Soysal şöyle devam etti:
“Güneydoğu’daki sorunların çözümünü etnik hakların daha da vurgulanması yerine, tam tersine Cumhuriyetin kuruluş felsefesine uygun olarak ulusal bir ekonomik kalkınma çerçevesinde bölgeye istihdam getirecek yatırım politikalarına, kamusal ve özel kaynakların seferber edilmesine, çağdışı aşiret, ağalık, şeyhlik düzeninden arınmış bir sosyal düzenin kurulmasına, etnik nitelikli grup hakları statüsünden farklı olarak bireysel hak ve özgürlüklerin genişletilmesine ağırlık verilmelidir.




*****
Melih AŞIK, Milliyet
Acaba terör belası sadece “daha fazla demokratikleşmeyle” çözülecek cinsten bir sorun mu?
Eğer öyle olsa demokrasi sorunlarını büyük ölçüde geride bırakmış olan İspanya ve İngiltere terör ile yıllarca boğuşmak zorunda kalır mıydı?
AKP iktidarı Türk halkına pek layık görmediği demokrasiyi Kürtlere bol bol verince(!) ne elde edecek? Daha çok demokrasi verince terörün duracağını kim garanti ediyor?
Bağımsız devlet kurma peşindeki adam demorasiyle yetinir mi?
PKK silah bırakmadıkça ve terörün yeniden başlamayacağı kesinleşmedikçe atılacak adımların faydası yoktur. Terörün merkez üssü Kuzey Irak’tadır. Oraya ilişkin önleminiz yoksa, PKK’yı tasfiye edemiyorsanız sonuç alamazsınız... AKP terörle mücadele değil müzakere ederek ortamı yatıştırma peşindedir. Terörü tasfiye değil teskin ederek bir sonuca varamazsınız. Terörü önlemek için teröristlerden medet uman bir anlayış er geç iflas edecektir...




*****
Taha AKYOL, Milliyet

Kürtçü milliyetçiler ‘açılım’a açık mı?
Can alıcı bir soru: Hükümet “açılım”a hazırlanıyor ama PKK ve DTP’de şekillenen Kürt milliyetçiliği bu “açılım”a açık mı?! Yoksa bunu bir “diplomasi” oyunu olarak mı görüyorlar?!
Bu sorunun cevabını DTP kongresinin 31 Ekim 2007 tarihli sonuç bildirgesinde bulmak mümkündür. Bildirge “demokratik özerklik” adı altında, devlete sadece dışişleri, savunma ve maliyeyi bırakıyor; kalan bütün devlet faaliyetlerini yerel yönetimlere veriyor!
Dünyada tek bir siyaset bilimci yoktur ki buna “federasyon” demesin!

Ama bildirge, “Bu yapı, federalizmi ya da etnisiteye dayalı özerkliği ifade etmez” diyor!
Etnik federasyon istemediklerini söyleyerek “diplomasi” yapıyor, ama içerik olarak etnik milliyetçiliğin federasyon tezini dayatıyor.
Zaten DTP’liler seçim sonuçlarını “Kürdistan haritası çizildi” diye yorumladılar; bölgede oyların dörtte birini aldıkları halde!
PKK ve DTP’nin bütün asli dokümanlarına hâkim olan ideoloji, bir ayrılıkçı etnik milliyetçilikten öteye, militan bir “Pan Kürdizm”dir.
“Barış” sözünü de çok kullanıyorlar ama lafını tartarak konuşan Ahmet Türk bile diyor ki:
“PKK susarsa çözüm olmuş mu olur? Hayır, teslim almış olursunuz sadece!..” (Vatan, 14 Haziran)
Emine Ayna, Iğdır mitinginde “barıştan yanayız, savaşa da hazırız!” pankartları altında yaptığı konuşmada diyor ki:
“Başbakan’la sakin bir diplomatik görüşme yaptık... DTP ile görüşüp PKK’yı ve Sayın Öcalan’ı bunun dışında bırakmak gibi bir oyun varsa bu oyuna gelmeyiz!” (Milliyet, 11 Ağustos)

Emine Ayna herhangi bir DTP’li değil, önemli bir isim, Stalinci partilerdeki “siyasi komiserler” gibi bir işleve sahip.
PKK’nın partilerinde oturup konuşulabilecek isimlerin hep tasfiye edilmesi, yönetime getirilen herkesin bir süre sonra harcanması ve mesela Mayıs 2008’de olduğu gibi Ahmet Türk’ün bile düşürülüp yerine Emine Ayna’nın ‘seçilmesi’, sonra ‘diplomasi‘ ihtiyacı öne çıkınca Ahmet Türk’ün tekrar getirilmesi ve yanına Ayna’nın “komiser” olarak “eşbaşkan” yapılması sıradan parti içi olaylar değildir.
Bu, totaliter bir yapılanmadır!
Pan Kürdist bir militan milliyetçiliktir!
Kürt aydınlarına bile “infaz”lar yapan silahlı bir politikadır!
Demokratik bir özgürlük hareketi değildir.
Bazı liberaller bu totaliter etnik milliyetçi ideolojiyi ve yapıyı yeterince eleştirmemekle yanlış yapıyorlar.
Madem PKK ve partisi DTP böyledir, öyleyse “açılım” yanlış değil mi?




*****
Doğan HEPER, Milliyet


Her kafadan bir “açılım”
Güneydoğu sorunu, ben kendimi bildim bileli var.
11-12 kalkınma planı bu bölge için yapıldı. Ama bu sorun bugün artık iktisadi bir sorun, kalkınma sorunu olmaktan çıkarıldı.
Güneydoğu sorunu, AKP sayesinde, günümüzde “Kürt sorunu”, yani etnik bir sorun haline getirildi.
Artık bundan dönüş olamaz. Bu sorun nereye varır, federalizme mi, ademimerkeziyetçiliğe mi, bölünmeye mi, ömrü olan görecektir. Ve bu sorunun, şöyle veya böyle çözümünün sevabı da günahı da AKP’nin olacaktır.
ABD Irak’ın Kuzey’inden çekilirken ve PKK müdafaasız kalırken AKP’nin yaptığı yanlış hesaptır.
Niye böyle karamsarız? Niye, kendi kendimize gelin güvey oluyoruz?” diyoruz.
Çünkü, Ahmet Türk’ün 27 Temmuz’da Sabah gazetesinde çıkan şu cümlelerini okuyoruz:
“Kürt sorununun çözümü için PKK ikna edilmeli. Silah bırakılmasının muhatabı Öcalan’dır. PKK’nın da görüşleri alınmalı.”
Bu, DTP’nin gerçek görüşüdür.
Ve tesadüfe bakın ki Taraf gazetesi de aynı gün, yani 27 Temmuz’da Abdullah Öcalan’ın görüşlerine manşetten yer verdi. Burada, Öcalan’ın “silah bırakmak” cümlesini kullanmadan şu önerileri yaptığı belirtiliyor.
- Devlet ile PKK arasında kalıcı bir ateşkes sağlanmalı, silahlı saldırılar durmalı.
- Kürtlerin eşitliğini gözetecek demokratik anayasa hazırlanmalı.
- Kürt dilinde eğitim hakkı tanınmalı, Kürtçe öğretim veren okullar açılmalı.
- Dağdan inen PKK mensuplarına da siyaset yapma özgürlüğü sağlanmalı.
- Devlet mevcut koruculuk mekanizmasını tamamen ortadan kaldırmalı.
- Dağdan inmeyi sağlayacak, adı ‘af’ olmayan yasal düzenleme yapılmalı.
Posta gazetesinin aynı günkü manşetinde ise “APO’dan şok iddia” deniyor ve şu cümleye yer veriliyordu: “Sorunun çözümlenmemesi halinde her şeyi önleyemeyeceğim. Dağlarda olan onlardır. Beni dinlemezler.”
* * *
“Kürt sorunu”, “açılım” filan diyenler açıklama yapmıyor ama biz Türk’ün ve Apo’nun cümlelerinden “açılım”ı öğreniyoruz.
Ankara, yani AKP bu istekleri yerine getirecekse bilsin ki arkadan daha da “kabul edilemezler” gelecektir.
Üstelik, “Abdullah Öcalan’ın tehdit etme niyeti yok” diyenlere bir çift sözüm var: Ya tehdit etseydi!..
* * *
DTP Başkan Yardımcısı Emine Ayna “Kürt açılımı” için Nusaybin’de ne diyor:
“Kürt açılımından bahsetmek için halk iradesini kabul etmek gerekir. Kürt sorununun çözümünde sadece Kürt halkının değil, aynı zamanda PKK ve lideri Abdullah Öcalan’ın muhatap alınması gerekiyor. Öcalan Kürt halkının siyasi iradesidir.”
Ve DTP’li Sırrı Sakık’ın sözleri çok önemli: “Kürt açılımında dış dinamiklerin katkısı var”
Evet, belki en doğru ve tarihi söz bu.
AKP’nin dış güçlerin isteğiyle hareket ettiğini de bu sözler, bu itiraf göstermiyor mu?

#4 attalia

attalia

    zurnanın son deliği

  • Dokunulmazlar
  • 5.671 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:ovaya indim. beni tel'den ara :P
  • İlgi Alanları:öküzler :D

Gönderim zamanı 20.08.2009 - 12:00

üstteki yazar yorumları sağduyulu, gerçeği gören yorumlardır. açılım kamuflajına kapılmamak, perdenin arkasını görmek lazımdır.

kanımca bu açılım duvara toslayacaktır ama, ok yaydan bir şekilde çıktığı için, korkum " dönülmez akşamın ufkundayız" faslını yaşamamamız. :eyvah:
aabi okuma yazmam yoh. barnak bassam olur mu?

#5 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 20.08.2009 - 12:34

"Dönülmez akşamın ufku" başkaları için de geçerli değil mi dost attalia? :eyvah:

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 20.08.2009 - 12:35


#6 attalia

attalia

    zurnanın son deliği

  • Dokunulmazlar
  • 5.671 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:ovaya indim. beni tel'den ara :P
  • İlgi Alanları:öküzler :D

Gönderim zamanı 20.08.2009 - 13:29

tabiiki öyle. bunu tek taraflı olarak söylediğim sanılmasın, bir bütünün ikiye cayır cayır ayrılması diyorum. bi tarafta ciğerin kalması diğer tarafta böbreklerin, dalağın kalması gibi bi şey. zaten fikriyatımı baştan sona bilenler muhtemel bir ayrışmanın ayrışan iki taraf için de hezimet getireceğini söylüyorum. onun için sindirilemiyecek ( her iki tarafça) taleplerden uzak durulması gerektiği yönündedir. halkların refahı birlikten yanadır. emperyalizmin figüranları olmayalım.

böyle bir sürecin kürt halkı tarafından da bir bayram havasına sokulmaması, hassasiyetlere azami dikkat edilmesi gerektiğini söylüyorum. ayrışmaya götüren her talebe şahsen ben hayır diyorum. böyle bir sürecin kontrolden çıkması olasılığı beni bir hayli korkutuyor. serebranika' lar, bosna hersekler yaşamayalım diyorum. iki halk arasında derin yaralar ve uçurumlar oluşmasını önleyelim diyorum. bu süreçe pkk, dtp gibi fikriyatı ve zikriyatı belli olan kesimler harici diğer fikriyata sahip makul kesimlerin de müdehale etmesi gerekir diyorum. böyle bi ihtimali sadece ben görmemeliyim. bu süreç marjinal kesimlere bırakılacak kadar basit bir süreç değilidr kanımca. ;)
aabi okuma yazmam yoh. barnak bassam olur mu?

#7 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 20.08.2009 - 14:11

Düşüncelerin makul elbette dost.
Bekleyeceğiz şimdilik...


#8 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 22.08.2009 - 22:35

Birileride çıkıp açılım inşallah başarıya ulaşırda kardeş kardeşe artık silah çekmez, İnsanlar ölmez, Analar ağlamaz, çocuklarımızın rıskı silah bomba parası olarak dağa taşa atılmaz desin yahuu.

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#9 attalia

attalia

    zurnanın son deliği

  • Dokunulmazlar
  • 5.671 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:ovaya indim. beni tel'den ara :P
  • İlgi Alanları:öküzler :D

Gönderim zamanı 22.08.2009 - 22:52

sevgili wale, keşke temnni ile olsaydı, bin kere temenni ederdim ama pandoranın kutusunu açtılar gelecek pek hayra delalet değil.
aabi okuma yazmam yoh. barnak bassam olur mu?

#10 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 23.08.2009 - 00:59

ABD'nin yürürlüğe koyduğu, AB'nin de kimi açık kimi gizlice desteklediği BOP veya başka projeler doğrultusunda, ne olduğu artık pek ala bilinen "açılım" oyunlarıyla Türkiye Cumhuriyeti'ni resmen parçalama planları yapılacak...Ben de işşallahlarla maşşallahlarla boynumu büküp olanı biteni seyredeceğim???..İyi iş.

#11 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 25.11.2009 - 10:34

Gönderilen Resim
Mine G. KIRIKKANAT

Gerçek Açılım: Referandum

Türkiye Cumhuriyeti’ni Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Sünni’si, Alevi’si, tüm etnisiteler ve dinlerden Türkler, birlikte kurdu. Hatta Cumhuriyet’in kurumsal ve bilimsel altyapısını oluşturmakta büyük emeği geçen Yahudiler, Lozan Antlaşması’nın kendilerine tanıdığı “azınlık” statüsünü reddederek, “Biz Türk yurttaşlarız, herhangi bir ayrıcalık ya da azınlık hakkı istemiyoruz!” dediler.

Bu ülkede Cumhuriyet’i kurmak ve korumak adına çok insanın canı yakıldı, çok isyan bastırıldı, gereksiz ve ölçüsüz şiddet kullanıldı, acılar yaratıldı, gaddarlık efsaneleri yazıldı. Bütün bunlar doğrudur ve Türkiye tarihi, bir şiddet tarihidir.

Ancak asla unutulmaması gereken iki gerçek var:

Bir: Dünyada, tarihini “şiddet”le yazmayan tek ülke yoktur.

İki: Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi, eğer göbek deliğini bırakıp biraz dünya tarihine bakan kişiler tarafından tartışılsaydı, şiddet sınıfında -demokraside olduğu gibi- sonuncular arasında yer alırdı. Çünkü krallıktan cumhuriyete dönüşen tüm toplumlarda, Türkiye’dekiyle kıyaslanamayacak ölçüde daha fazla kan dökülmüş, katliamları saymanın gereksizleştiği iç savaşlar yaşanmıştır.

Bizim cumhuriyet tarihimizin öteki cumhuriyetlerden tek ve heyhat!.. çok acıklı farkı, dökülen kanların, yanan bağırlara taş basarak yapılan fedakârlıkların cumhuriyeti korumaya yaramamış olmasıdır! Başka ülkelerde şiddet, hiç olmazsa rejimi güçlendirmeye, isyandan caydırmaya, yeni kuşakları heba olmamak üzere bilinçlendirmeye yararken, bizim cumhuriyetimiz zayıflamıştır...


***

Bizim cumhuriyetimiz, ölçüsüz şiddetle bastırdığı isyanlar sonucunda ne cehaletten kurtarabildiği, ne de refah ve demokrasiyle yaralarını sarabildiği toplulukların rejime daha çok düşman kesilmesine yol açtığı gibi, kaderini değiştiremediği insanların isyanını önlemek için verdiği popülist tavizlerle, rejimi savunmak uğruna can verenlerin de “boşu boşuna öldüğü” fikrini yaratmıştır.

ABD, AB ve Rusya’nın üzerinde anlaştığı “bölge istikrarı” projesi gereği, zaten Kuzey Irak’ta ve Suriye’de tutunamaz hale gelen, dolayısıyla sonu gelen PKK’yı çok yakında kayıtsız şartsız teslim alabilecekken: Alelacele, ödüllendirir gibi davul zurnalarla karşılayıp sözde silah kullanmamışlara af sözü vermek, bu devlet uğruna oğullarını kızlarını feda edenlerin acısını hiçe saymaktan gayrı, bugüne kadar devlete güvenmiş, karşı gelmemiş, silahsız ve külahsız, ama vicdan sahibi tüm insanları isyana kışkırtmaktır.

O insanlar ki, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i ve tüm etnisiteleriyle Türk üst kimliğinde birleşmiş, cumhuriyetin uygarlık değerlerini benimsemiş, ülkenin gerçek tabanını oluşturan “ulus” un ta kendisidir.

İkide bir “çoğunluk iradesi”nden dem vuran Başbakan Erdoğan ve AKP hükümeti, aslında alt kimlik, üst kimlik, Türkiyeli’lik tartışmasıyla başlatılan Kürt açılımını, halkoyuna sunmalıydı.

Henüz geç değil!


***

Çünkü çoğunluğun iradesi mi, değil mi diye düşünmeden başlatılan Kürt açılımı, devletin bunca yıllık savaşımını inkârla PKK’yı sahiplenen Kürt milliyetçiliğinin promosyonuna dönüştü, artık. Azgın bir azınlık, “Hazımsıza demokrat ol demişler, osurmuş!” benzetmesini haklı çıkaracak bir hoyratlıkla, bu ülkede “Türküm!” demeyi bir utanç gerekçesine dönüştürerek tedavülden kaldırmaya çalışmaktadır.

Oysa bu ülkenin belkemiğini, tabanını, yere gelmeyecek sırtını oluşturan, tüm yurttaşlar için demokrasi, yasalar önünde eşitlik isteyen, zaten barış içinde yaşayan insanlar, Türk diye anılmaktan gocunmuyorlar. Ve Türk milliyetçiliğine vermedikleri primi Kürt milliyetçiliğine vermeye hazır değiller.

Kürt sorununu en sağlıklı ve meşru yöntemle çözmenin yolu, halkoyuna başvurmaktır. Türkiye yurttaşlarının Türk üst kimliğine ve Kürtlerin ayrı bir millet olarak tanınmasına dair iki sorulu bir referandum, bugün havanda su dövdüren tartışmaları bitirecek, hangi istemin azınlık, hangi istemin çoğunluk iradesi olduğunu gösterecektir.

Ama daha önemlisi, ya azgın azınlığın sesini kesecek ya da sessiz çoğunluğun patlamak üzere olan öfkesini, barışçıl yoldan, uygarca bir ayrılığa yönlendirecektir.

Bu kadar basit.

(Vatan, 25.11.2009)

#12 milas

milas

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 939 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 25.11.2009 - 16:29

üstteki yazar yorumları sağduyulu, gerçeği gören yorumlardır. açılım kamuflajına kapılmamak, perdenin arkasını görmek lazımdır.

kanımca bu açılım duvara toslayacaktır ama, ok yaydan bir şekilde çıktığı için, korkum " dönülmez akşamın ufkundayız" faslını yaşamamamız. *hihi

üstteki yazar yorumları sağduyusuz, açılım düşmanı, kan a hevesli yazarlar topluluğudur.
Kanımca bu açılım KESİNLİKLE başarıya ulaşacaktır ve bunlarda moraracaktır, DÖNÜLMAZ AKŞAMIN UFKUNDAYIZ> ı söylemeyeceklerdir...
necip fazıl a sormuşlar; edebi nerden öğrendin, cevap vermiş edep sizden

#13 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 26.11.2009 - 10:55

"Hadi canım sen de !.." (Bkz: İsmet İNÖNÜ)

#14 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 27.11.2009 - 03:51

Gönderilen Resim

Açılım Fiyaskosu

İzmir’de DTP’nin önceden organize meydan okuyuş mitinginin ardından çıkan olaylar, Başbakan’ın sözleri, ardından da Cemil Çiçek’in açıklamaları AKP’nin ABD’nin talimatıyla ve büyük umutlarla başlattığı Kürt açılımının ne kadar büyük bir fiyasko olduğunu bir kez daha serdi gözler önüne. Hemen belirtmek yararlı olacak. Konunun soğukkanlılıkla, enine boyuna konuşulup tartışılmasını, yeni politikalar oluşturulmasını içeren bir Kürt açılımının zamanı gelmişti ve doğru dürüst yönetildiği takdirde, yararlı olacağı kesindi.

Bu yüzdendir ki, büyük çoğunluk böyle bir açılıma destek verdi.
Gerçi verilen destek AKP’nin istediği türden açık çek değildi.
Aklı başında hiç kimse, içeriği ve nasıl yönetileceği, dolayısıyla da ne sonuç vereceği belli olmayan bir açılıma açık çek veremezdi.

Bu konuda yirmi yıl önce yazılmış bir raporu olan CHP’nin Genel Başkanı Deniz Baykal da bunlar arasındaydı. Zaman Baykal’ın haklı olduğunu da gösterdi.

***

Açılımın sonucunun ne olduğu konusunda salim bir karara varmak için önce şu soruya yanıt vermek gerekir:
1- Açılım denen girişim, Türkiye’yi germiş midir, yoksa yumuşatmış mıdır?
2- Açılımdan önce bir Türk – Kürt gerginliği var mıydı, açılımdan sonra var oldu mu?

Diyarbakırspor’un lig macerasından, Silopi zafer törenlerine ve İzmir’deki olaylara kadar bütün olaylar, açılımın Türkiye’yi yumuşatmayıp gerdiğini gösteriyor. Başka bir deyişle, bütün yaşadığımız olaylar göz önünde bulundurulduğunda, Kürt-Türk gerginliği yokken ya da asgari düzeydeyken, açılımdan sonra bunun tehlikeli bir biçimde arttığını görüyoruz.

Bütün bunlar, Tayyip Erdoğan’ın, ABD “tavsiyesi!” ile başlattığı açılımın fiyaskoyla sonuçlandığının kesin göstergeleridir.
Açılım neden başarısız olmuştur?
Sebepleri şöyle sıralayabiliriz:
1- Bu girişim AKP’nin öz malı değil, ısmarlamadır.
Irak’tan çekilme konumunda olan ABD bölgede elverişli ortamın yaratılması için AKP’ye açılım yönünde, en kibar deyimiyle, telkinde bulunmuştur.
Gerçi açılımın ABD çıkarına olması illa bizim de karşı olmamızı gerektirmez; elverişli ortamdan yararlanarak iki ülkenin çıkarlarını bu alanda hiç değilse bir süre için birleştirmek akıllı bir tavırdır.
Ama bunun için açılım projesine Türkiye’nin katkılarının da yerli malı olması gerekir.
2- AKP’nin de, lideri Erdoğan’ın da, Kürt sorunu konusunda net bir görüşleri ve seçenekli çözüm önerileri mevcut değildi. Bu konuda ana muhalefet CHP’den örnek alabilirler, onların daha önce yaptıkları çalışmalardan yararlanabilirlerdi.
CHP de kamuoyu önünde kendi çalışmalarını daha belirgin biçimde anımsatarak bu konuda en hazırlıklı parti olduğunu, geçmiş raporlarına sahip çıktığını söyleyebilirdi.
3 – Açılım, ABD telkininden öteye geçemedi ve PKK ile sınırlı kaldı. Oysa sorun daha geniş ve derindi. Ama belli ki, AKP hazırlıksız yakalanmıştı.
4- Açılımda, Kürt-Türk ayrımı yapılmadan bütün Türkiye’nin zaman zaman birbirleriyle çelişir gibi görünen duyarlılıklarına çok dikkat etmeli, bunları kışkırtmamaya azami özen gösterilmeliydi. Gösterilmedi.
5- Nihayet bu açılımın mimarı olduklarını ileri süren iç taşeronlar, kimlerle dans ettiklerini iyi bilmeli, PKK ile DTP’nin duygu ve kafa yapılarını iyi kavrayarak nasıl davranabileceklerini hesaplayıp ona göre hareket edebilmeliydiler.

DTP lideri Ahmet Türk’ün İzmir olayları üzerine, töre cinayeti ve kan davaları temelli feodal kültüründen gelen kafa yapısının ürünü olan çok çirkin tehditleri ve Silopi olayları sırasındaki tavırları, açılıma soyunanların kimlerle dans etmek zorunda olduğunu göstermiştir.

Herhalde, kendi kapatılması da gündeme sık sık gelen bir partinin mensuplarının DTP’nin aşırılıklarına karşı tek yanıtı kapatılma tehdidi olmamalıydı.Ne yazık ki, ilgili tarafların çapları yüzünden açılımdan yarar değil, zarar gelmiştir. (ilk-kursun.com, 26.11.2009)





Benzer Konular Daralt

0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli