Nasıl laf o...
Tabii ki aşka inanıyorum.
Zaten başka da neye inanıyorum bilmiyorum.
Aşk varsa zina yoktur!
Diyorum yıllardır.
Aşk varsa, barajlar patlar, bakakalırsın.
Önüne geçemezsin, set çekemezsin, duramazsın.
Maymun olursun.
Rezil olursun.
Sana rağmen olur her şey.
Çünkü aşk vardır.
Sürükler seni sel gibi.
Karar verirsin, bir daha “Asla!” dersin.
Bir bakmışsın yine sevişmişsin, yine gitmişsin.
O çekime yenilmişsin.
Bütün sözlerini yemişsin, kendine ihanet etmişsin.
Aşk, kendini ondan alamama halidir.
Gözüne perde iner.
Katılıyorum Hıncal Uluç’a yani.
Kimin kime âşık olacağına da karışılamaz.
Aşk, sınır-mınır da tanımaz.
Benim de aşk sınırım olmadı.
Yaş farkı olan sevgililerim de oldu.
Duvarlara çarptım ama yaş farkından değil, aşktan.
Ve hep dibine kadar yaşadım.
*
Evet biliyorum, “böğğğğ” geldi bu meseleden ama Hıncal Uluç pazar günü uzuuuun bir yazı yazmış, topa girmesem, kale almamak gibi olur.
Özetle, Halis Toprak-Nazlıcan ilişkisinde aşk var diyor.
Kefil olmuş.
Ben olamıyorum.
Çünkü hikâyeyi onların ağzından dinledim.
Sordum Halis Toprak’a “Bu aşk mı?”
“Ne aşkı, ben hiç âşık olmadım ki. Ne bu son eşime, ne bir öncekine, ne ilkine. İlki zaten görücü usulüydü” dedi.
“Böyle içinizin gittiği, ayaklarınızı yerden kesen bir kadın...”
“Ih ıh, hiç olmadı” dedi.
Teypte olan bütün konuşmaları, yer olmadığı için gazetede yayınlayamıyorum, dilerse Uluç’a dinletirim.
Demek istiyorum ki Halis Toprak, Hıncal Uluç’un onların ilişkisine atfettiği şeyleri atfetmiyor.
Uluç aşk diyor bu Uluç’un iyiliğinden, onun aşka olan inancından. Keşke herkes Hıncal Uluç kadar aşka sahip çıksa...
*
Bu arada, benden âşık olduğum adamların en gencinin ve âşık en yaşlısısın yaşını istemiş, “Eveleme, geveleme” demiş, sonra eklemiş, “Nasıl olsa cevap vermeyeceksin, veremeyeceksin...”
Niye ki? Sevgilimden dolayı mı?
Sevgilim, benim bütün ilişkilerimi bilir, “Bir aile kurduk, geçmiş aşklarımdan söz etmeyeyim, gizleyeyim” diyen bir tip olmadım ki, yaşanmış yaşanmıştır, geçmişimi inkâr edecek halim yok, hepsinin sayesinde ben bugünkü kadın oldum, eski sevgililerimle de görüşüyorum, düşman filan değilim.
En küçük sevgilim benden 3 yaş, en büyüğü ise 30 yaş büyüktü.
Ama 50 yaş fark, ne yazık ki aşk için gerçekdışı.
*
Bir de Uluç, aşkın tek taraflı duygusal bir eylem olduğundan söz ediyor, “Karşı tarafın haberi bile olmayabilir” diyor.
Olabilir ama benim kalemim değil. Bana platonik aşklar gelmez. Ben içinde seks olmayan aşka, aşk demem.
Ferhat Göçer şarkılarında tanımlanan aşk da bana göre değil.
Diyor ki mesela yan yana iki koltukta oturacağız, sevgilim bana, Göçer’den şöyle bir dize söyleyecek, “Dünyaya bir daha gelsem sevgilim/ Arar bulurum yine seni severim/ Cenneti değişmem saçının teline/ Ömrümün yettiği kadar seni severim...” ve elini benim elimin üzerinde gezdirecek.
Uluç’a göre bu, sevişmelerin en unutulmazı.
Alana mani olmayayım, ama lütfen ben almayayım!
Hıncal Uluç, “Aşkın sevişmesi yatakta olmaz” diyor.
Çok haklı, o koltukta da olabilir!
*
Kim bilir, belki de ben Hıncal Uluç kadar romantik değilim.
Evet, herkesin mutluluk ve aşk anlayışı farklı, bunu kabul ediyorum ama benim sözünü ettiğim o kendini karşındakinden alamama hali, tutkulu, ihtiraslı bir aşk.
İleride belki değişebilir ama 39 yaşında hâlâ böyle bakıyorum aşka.
O yüzden de, “Seks eşittir aşk” diyorum.
Bir gün seks biterse, aşk da biter mi? Şimdilik bilemiyorum. Ama seksin, aşkın en belirleyici unsurlarından biri olduğuna inanıyorum.
Nasıl aşkın kendine ait bir enerjisi varsa, seksin de var. O kadar iyi sevişiyorsunuzdur ki âşık olursun.
Bunları da tartışmamız gerektiğini düşünüyorum.
İşte böyle...
Hıncal Uluç’u yanaklarından öpüyorum ve evlilik yıldönümümü kutladığım bu adadaki aşk halime, sevgilime geri dönüyorum...
Ayşe Arman-Hürriyet
Hıncal Uluç halis toprak'ı savunan bir yazı yazmıştı da Ayşe Arman da ona cevap vermiş.