İçerik değiştir



- - - - -

Matematikte Neden Sıfır Çektik?


  • Yanıtlamak için giriş yapın
Bu konuya yanıt verilmedi

#1 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 26.07.2009 - 11:47


Matematikte neden sıfır çektik?
ÖSS’ye giren 1 milyon 324 bin adaydan 251 bini, tek bir matematik sorusunu dahi çözemedi

Tuğrul Tunalıgil

ÖSS’ye giren 1 milyon 324 bin adaydan 251 bini, tek bir matematik sorusunu dahi çözemedi. 700 bin aday da fen bilimleri testine hiç dokunmadı bile... Üstelik 30 bin kişi de ÖSS’yi “sıfır” çekerek tamamladı. Matematik ve fen eğitiminde AB ülkeleri arasında Türkiye’nin sonuncu olduğu haberi ise, bütün bu “karamsar” sonuçların üzerine tuz biber ekti. Peki bir ülkenin bilim adamı yetiştirmesindeki en önemli ölçütlerden sayılan matematik ve fen eğitimindeki kötü gidişatın sorumluları kimler? Türkiye’nin alanında uzman 3 önemli eğitimcisi, matematikte yaşanan fiyaskonun sebeplerini masaya yatırdı.

Prof. Dr. Alİ Nesİn: Eğitim sistemi tam bir fiyasko


Türkiye Matematik Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Şirince’deki Matematik Köyü’nün kurucusu ve Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Nesin, Cumhuriyet devrimlerinin amacı Batı’yı yakalamaksa, Türkiye’nin bugünkü durumu ve eğitim sisteminin bir “fiyasko” olduğunu söylüyor. Matematiğin bilimsel ve mantıksal düşünmeyi, yani bir anlamda “doğru” düşünmeyi öğrettiğine dikkat çeken Nesin, “Bir toplum matematikte zayıfsa, o toplum doğru düşünemez. Bunun sonuçları elbette her yerde, her düzeyde kendini gösterir” diyor.

Yedi gün ders çalışan çocuktan hayır gelmez

ÖSS sınavlarından hemen sonra, hep başarısız öğrencilere odaklanıldığını belirten Nesin, Türkiye’nin eğitimde sınıfta kalıp kalmadığının “0” çeken 251 bin adaydan değil, yüksek puan alan adayların yüzdesinden ve sınavın kalitesinden anlaşılabileceğini savunuyor: “Biraz da başarılı öğrencilere odaklanalım. Başarılı olduğu düşünülen ilk 500 öğrenci her yıl daha yüksek puan mı alıyor? Kapasitesi yüksek öğrencilerin kapasitesi lise eğitimi sonucu daha mı genişlemiş, yoksa tam tersine çapları mı küçülmüş, bakış açıları mı daralmış, merakları mı törpülenmiş? Kapasitesi ne kadar yüksek olursa olsun, haftada 7 gün okula ya da dershaneye giden, tatil yapamayan, oyun oynayamayan, kahkaha atamayan bir çocuk ya da gençten ne hayır gelir ki?”

Dünya çapında bilim adamı olacağına iş adamı oluyorlar


Bir yanda Dünya Matematik Oyunları’nda Liselerarası Türk takımı 8’inci olurken, öte yanda ÖSS’de 251 bin kişi “sıfır” çekiyor. Nesin, bu çelişkiyi şöyle açıklıyor: “Galatasaray da Avrupa Şampiyonu oldu ama sporcu bir ülke olduğumuz söylenemez! O takımın öğrencilerine ne kadar emek verildiğini görün, ne kadar haklı olduğumu anlarsınız. Ama bizde derece alan bu olağanüstü çocuklar, mühendis oluyorlar. Oysa, herkes mühendis olabilir ama herkes ‘bilim adamı’ olamaz. Bizde dünya çapında bilim adamı olabilecek biri, basit bir mühendis ya da iş adamı oluyor. ‘Sadece başarısızlara değil, başarılılara da bakın’ derken işte bunu kastediyorum.”

Matematik öğretmenleri kendilerini geliştirmiyor


Ali Nesin’e göre, matematik eğitiminde yaşanan fiyaskonun sebeplerinden bir diğeri de Matematik öğretmenlerinin zayıf olması: “O maaşa işte bu kadar olur! Hem bilmiyorlar, hem de yarım yamalak bildiklerini de öğretemiyorlar. Kendilerini de tabii ki geliştirmiyorlar. ‘Kendini geliştirmek’ alışkanlığı da çocukluktan kazanılır. Onlar çocukken etraflarında olmadığı için, kütüphaneye bile gitmiyorlardı. Benim ilk iki çocuğum yurt dışında doğup büyüdü. Üç- dört kütüphaneye üyeydiler. Ev kitaptan geçilmezdi. Piyano, bale, satranç dersleri alırlardı. Sonra, Türkiye’ye döndük! Elveda kitaplar, elveda piyano, elveda hayatı güzel kılan her şey... Çevrenizdeki çocuklardan kaçı kütüphaneye gider? Bakın ve söyleyin. ‘Ne ekersen onu biçersin’ demişler.”

Gençlerimiz MEB ve YÖK’ten daha akıllı

Ali Nesin, öğrencilerin yüzde 60’ının da fen sorularına hiç dokunmamasını şöyle açıklıyor: “İyi yapmışlar hiç dokunmayarak... Bu gençlerimizin MEB’den, YÖK’ten, Talim Terbiye Başkanı’ndan, TÜBİTAK bürokratlarından daha akıllı olduklarının göstergesidir. Bilmedikleri konuda ahkâm kesmiyorlar hiç olmazsa...”

Çocukların bu durumundan hepimiz sorumluyuz

Matematikteki başarısızlığın ardında sadece öğretmenler değil, kitapların, Talim Terbiye Kurulu’nun ve akademisyenlerin de sorumlu olduğuna dikkat çeken Nesin, “Hepimiz sorumluyuz. Bir tek çocuklar sorumlu değiller. Genetik bir eksiklikten de söz edemeyiz. Ne yani, ben Türk değil miyim? Eksiklik hükümetlerdedir, yöneticilerdedir, öğretmenlerdedir, ana babadadır, medyadadır, toplumdadır” diyor.

Başarı için eğitime daha fazla kaynak ayrılması şart


Matematikte başarı için eğitime daha fazla kaynak ayrılması gerektiğini söyleyen Nesin, maaşların insanları öğretmen olmaya teşvik edici düzeye yükseltilmesi gerektiğini işaret ediyor: “İyi öğretmenlerin maaşı yükseltilmeli. Eskiden akıllı kızların önlerinde öğretmenlik ya da hemşirelik dışında pek fazla seçenek yoktu. Devir değişti. Şimdi akıllı kızlar mühendis, doktor filan oluyor. İnsanları öğretmen olmaya teşvik edici maaş verilmeli. Ve ülkeye özgürlük getirilmeli.”

Matematik oyunla ve edebiyatla sevdirilir


Matematiğin önündeki en büyük engelin, gençlerin yoğunlaşma eksikliği olduğunu söyleyen Ali Nesin, bunun sebebi olarak da, gençlerin az okumalarını ve çok televizyon seyretmelerini gösteriyor: “Öğrencilere matematik, edebiyat ve oyunla sevdirilebilir. Ve televizyonu kapatıp daha fazla kitap okutarak... Siz hiç bilmece çözmekten, ‘Sudoku’ çözmekten korkan çocuk gördünüz mü? Kimse korkmaz, tam tersine, başaramasa bile zevk alır, çünkü bunların felakete yol açan sonuçları yoktur. Oysa, sınavda başarısızlık tüm umutları suya düşürür, yaşamı baştan aşağı etkiler. Ve matematik de, ne yalan söyleyeyim, diğer derslerden daha zordur.”

Bizde azar, aşağılama ve sınıfta kalma yok; saygı var


Ali Nesin, Şirince’deki Matematik Köyü’nde, öğrencilere gerçek matematiği üzerinde düşünülmesi ve sevilmesi gereken bir şey olarak sunduklarını anlatıyor. Nesin, köydeki eğitim sistemini şöyle açıklıyor: “Biz bir kere öğrenciye saygı duyup, onları adam yerine koyuyoruz. Onlara düşünmeleri gereken problemler sunuyoruz. Ezber yok. Başarısızlığın sonucu yok. Öğrenci nasıl bilmece çözerken hoşuna gidiyor ve bilmeceden korkmuyorsa, problem çözerken de korkmuyorlar. Çünkü azar ve aşağılama yok. Sınıfta kalma yok.”

Matematik Olimpiyat Takımı’nın Gümüş Madalyalı Üyesi Vefa Göksel: Olimpiyat, lise müfredatından çok farklı

Almanya’nın Bremen kentinde yapılan Dünya Matematik Olimpiyatları’nda 18 yaşındaki Vefa Göksel gümüş madalya kazandı. Göksel, “Olimpiyat, lise müfredatından çok farklı. Lisedeki matematik müfredatı öğrenciyi matematiği sevdirmek bir yana, ondan uzaklaştırıyor. Ona soğuk yüzünü gösteriyor. Okulda düz bilgi veriyorlar. Öğretmeye değil de, ezbere yönelik bir bilgi akışı var. Matematik problemlerinin ispatlarını vermiyorlar. Öğrenciye sürekli ’ezbere yönelik’ bilgiler verilince de, bir süre sonra öğrenciler bıkıyor ve matematikten soğuyorlar” diyor.

Sadık Gültekin: Eğitim Uzmanı

Öğretmenlerin kalitesini yükseltemezseniz, olacağı bu

Eğitim Uzmanı, Sadık Gültekin’e göre ise, matematikteki başarısızlığın nedeni, verilen eğitim ile eğitimin ölçüldüğü sınavın örtüşmüyor olması: “ÖSS sınavı, kalitesi oldukça yüksek bir sınav. Ancak, gelen öğrencinin standardı buna uygun değil.”

Öğretmenlikte kalite ortamı yok

Gültekin, gelinen başarısızlıktaki en büyük payın öğretmenlere ait olduğunu savunuyor. Gültekin, “Siz öğretmenliğe uygun olup olmadığına bakmadan puanına göre herkesi öğretmenliğe alırsanız, tabii ki sonucunda çıkan istatistikler, hiç şaşırtıcı olmaz” diyor.

Sadık Gültekin’e göre, iş garantisi olduğu için öğretmenlik mesleğini seçenlerin sayısında ciddi artış var: “En azından garanti bir meslek. Biliyor ki, işi garanti. Tatili de var. Ondan sonra da verimi bu kadar olacaktır. Yarışma ortamı yok, kalite ortamı yok, motive edecek bir unsur yok. Öğretmen aldık, öğretmen çıkarttık. Sürümden kazanma... Ama bu arada öğretmenin kalitesini sınadık mı? ’KPSS’ denen ve para toplama amacına hizmet eden bir sınavla öğretmen kalitesi ölçülmez. Öğretmen yetiştirme politikası, çağın çok gerisinde...”

Anadilini bile kullanamıyor


Gültekin, lise öğreniminde, öğrencilerin matematik ve fendeki başarısızlıktan önce, ana dilini bile kullanma yeteneğine sahip olmadığı iddiasında: “Okuduğunu bile anlamıyor. Paragraf soruları ’uzun’ deniyor. Ancak, uzun dediğiniz paragraf sorusu 3 parmak kalınlığında... Okuma alışkanlığı kazanamamış öğrenci, fen ve matematik testine baksa da anlamaz. Sınavda adını ve soyadını kodlamakta bile zorluk çeken binlerce öğrenci var. ÖSYM, bu çocukların kodlayamadığı sınav kağıtlarını kodluyor. Halbuki bu, ÖSYM’nin işi değil...”

Naci Halıcı: Matematikçi-Eğitimci

Çocuğun kafasına yazıldığı için
sıfır çekiyoruz


İTÜ matematik mühendisi ve dershane yöneticisi Naci Halıcı, ÖSS’de “sıfır çekmemizin” sebebi olarak, matematiğe verdiğimiz önemi gösteriyor: “Demek ki, verdiğimiz önem de ’sıfır’mış. Sıfırın sebebi, çocuğun kafasına yazılmış. Çocuk, Matematik zor, nasılsa kimse yapamıyor diyor.” Halıcı’ya göre Türk öğrencisi matematikten korkuyor ve kafasında ”Yapamayacağım“ klişesi var: ”Alt beyinde bu sorunu ortadan kaldırmanın yolu, matematiği herkesin yapabileceğini söylemek. Ayrıca, ilkokuldan itibaren, onlara, ’Bu zordur’ demeden, ’Matematiğin yaşam olduğunu’ çocuklarımıza anlatmalıyız.“

Tümdengelimli test öğrenciye zarar veriyor

Öğrencilere matematik öğretilirken eskiden tümevarım kullanıldığına dikkat çeken Halıcı, son dönemde ise tümdengelimin ağırlık kazandığına dikkat çekiyor: ”Tümdengelimin de sıkıntıları var, tümevarımın da... Ama tümdengelimli test, eğitime verilen en büyük zarardır. Nedeni de cevaptan gidildiği için, çocuğun konunun detaylarına varmadan, soruyu cevaba uyarlaması. Böylece, bir şey öğrenemiyorlar. Bazı okullarda sınıflarda sadece ’testle’ eğitim yapılıyor.“

AB’de daha az konu daha çok uygulama var

Naci Halıcı’nın dikkat çektiği bir diğer nokta ise, Türkiye’deki konu yüklemesinin zararı: ”Dünyada üç ülkede matematikte ’Limit, Türev ve İntegral’ konuları okutulur: Türkiye, Hindistan ve Rusya... Bunun dışındaki ülkelerde bu konulara girilmez. Daha az konu vardır. Uygulama detaylarıyla daha çok uğraşırlar. Kavram getirmeye çalışırlar.“ Halıcı, AB’de çocuklara eğitimin amacı olarak sorumluluk ve olaya bakış açısının öğretildiğini anlatıyor. Türkiye’de ise, eğitimde daha çok bilgi yüklemesi yapılıyor. O zaman da çocuk ne zaman, ne öğreneceğini, gelen bilgilerin hangisini transfer edeceğini bilemiyor: ”Kişisel gelişimi eksik kalıyor ama bilgisi fazla oluyor. Bilgi de tekrar edilmediği zaman, unutuluyor. Böylece, liseyi bitirdiği zaman, ’boş’ değil ama eksik donanımlı gençler oluyorlar.”

*******************************************************************


Hesaplamayı iyi yapamadığı için de,olmadık (k)(i)ler başına gelmekte,bu ülke insanlarının.

Bu mesaj ebarah tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 26.07.2009 - 11:49

 580023663830.jpg






Benzer Konular Daralt

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli