İçerik değiştir



- - - - -

Şafağa Geçit


  • Yanıtlamak için giriş yapın
Bu konuya yanıt verilmedi

#1 Roland

Roland

    I Love My Frog :)

  • Üyeler
  • 4.729 Mesaj
  • Konum:pelin

Gönderim zamanı 25.01.2006 - 15:23


Merkezde biz varız. Hepimiz kendi zihnimizde – bazıları buna kibir veya bencillik diyebilir ama – merkezde bulunuyoruz ve dünya bizim etrafımızda, bizim için ve bizim sayemzide dönüyor. Toplumun yaşadığı paradoks budur; birey ve çoğunluk. Bireyin arzuları sık sık çoğunluğun ihtiyaçlarıyla tamı tamına zıt düşer. Aramızdan hangimiz, bütün dünyanın kişisel bir rüyadan ibaret olduğunu düşünmemiştir ki?

Bu gibi düşüncelerin kibirli veya bencilce olduğuna inanmıyorum. Bu sadece algı meselesi; kendimizi başka birisinin yerine koyabiliriz, ama dünyayı başka bir kişinin gördüğü gibi göremeyiz, ya da başka birinin, hatta bir dostumuzun zihnini ve kalbini etkiyleyen hadiseleri yargılayamayız.

Ama denemeliyiz. Bütünün dünyanın iyiliği için denemeliyiz. Bu, fedakârlığın; toplum için gerekli olan en temel ve en yadsınamaz nitelikteki özelliğin sınavıdır. İşte paradoks burda yatar, zira eninde sonunda, mantıken, hepimiz kendimizi diğerlerinden fazla düşünmek zorundayız. Yine de, eğer akıllı varlıklar olarak o mantık yolunu takip edersek, kendi ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi, içinde bulunduğumuz toplumun üstünde tutarız ve toplum diye bir şey kalmaz.

Ben Menzoberranzan’dan geliyorum, drowların şehrinden, benlik şehrinden. Bencillikle dolu yaşam tarzını gördüm. Sefil bir şekilde başarısız olduğuna da tanık oldum. Kişisel çıkar hüküm sürdüğünde, bütün toplum kaybeder ve sonunda kişisel çıkar için didinenlerin elinde gerçekten değerli olan hiçbir şey kalmaz.

Çünkü bu hayatta bulup bulacağımız değerli her şey, etrafımızdakilerle olan ilişkilerimize dayanır. Çünkü elle tutulup gözle görülmeyen sevgi ve dostluk gibi kavramlara eşdeğer olabilecek hiçbir somut madde mevcut değildir.

Bu sebeple, o bencilliği aşmamız ve denememiz gerekli; umursamamız gerekli. Bu gerçeği, Kaptan Deudermont’a Derinsu’da yapılan saldırıdan hemen sonra açıkça gördüm. Kalbimin ilk meylettiği inanç, bu soruna benim geçmişimin sebep olduğu, hayatımın yine bir dostuma acı getirdiği yönündeydi. Bu düşünceye tahammül edemiyordum. Kendimi yaşlı ve yorgun hissediyordum. Daha sonra, bu sorunun –benim değil de- Deudermont’un eski düşmanlarından çıkmış olabileceğini öğrenişim savaşmak için beni daha fazla yüreklendirdi.

Peki neden? Benim için mevcut olan tehlike hiç de küçük değildi; Deudermont, Catti-brie veya etrafımızdaki diğer kimseler için de öyle.

Fakat hislerim gerçekti, oldukça gerçek. Ben ise, kaynaklarını bulamasam bile, o hisleri fark edip anladım. Şimdi, üzerinde düşündükçe, kaynağını da anlıyorum ve bundan gurur duyuyorum. Bireyselliğin çöküşüne tanık oldum; öyle bir dünyadan kaçtım. Deudermont’un benim geçmişim yüzünden ölmesindense, ben onun geçmişi yüzünden ölmeyi tercih ederim. Bütün fiziksel acılara katlanırım, hatta hayatımın sona ermesini dahi kabul ederim. Sevdiğim birisinin benim yüzünden acı çekip ölmesini izlemekten iyidir. Yüreğimin, sevginin özünün, empatinin ve madde bedenimden daha büyük bir şeye ait olma ihtiyacımın yok edilmesindense, fiziksel kalbimin göğsümden sökülmesini tercih ederim.

Çok garip şeyler, şu hisler. Nasıl da mantığa rağmen uçuşup durur, temel içgüdülere bile üstün gelirler. Çünkü zamanın ve insanlığın gözünde, biz o ben merkezli içgüdülere zayıflık olarak bakarız; toplumun ihtiyacının kişinin arzularından üstün olması gerektiğine inanırız. Sadece başarısızlıklarımız kabul edip zayıflıklarımızın farkına varırsak onları aşabiliriz.

Hep birlikte.

-Drizzt Do’Urden
Kandırdım, kandırdıım, gemi memi yoktu





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli