İçerik değiştir



- - - - -

Muska


  • Yanıtlamak için giriş yapın
Bu konuya yanıt verilmedi

#1 şirin

şirin

    Buranın müptelasıdır

  • Üyeler
  • 4.117 Mesaj

Gönderim zamanı 08.01.2006 - 11:41


O gün durusmam yoktu aslinda. Adliyeye bir evrak takibi için gitmistim. Tam Agir Ceza katipliginden çikmistim ki, onu gördüm. Ünlü tarih Profesörlerimizden Hamit Terakkiperveroglu, iki jandarmanin arasinda, elleri kelepçeli, bana dogru geliyor. Üzerinde mavi cezaevi giysisi var, saçlarini da kesmisler. Yaklasip, "Hayrola Hocam?"
diye sordum.

"Sssssstt!" dedi "Yavas ol! Gazeteciler tanimasin.

Yargilaniyoruz iste ne olsun."
Oldukça meraklanmistim. Arkalarindan ben de girdim mahkeme
salonuna. Hocanin oldukça sinirli oldugu kolayca farkedilebiliyordu. Herkes
yerini aldi. Kimlik tespiti yapildi ve durusma basladi. Olsa olsa yazdigi bir yazi ya da yaptigi konusmalar nedeniyle açilmis siyasal bir davadir diye düsünürken, yargicin bende soguk dus etkisi yapan sözlerini isittim.
Olacak sey degil! Yalniz Türkiye ile kalmayip Dünya çapinda ünlenmis, özellikle Osmanli Dönemi konusunda tartisilmaz uzman, ülkenin siyasal yasaminda da etkin, 1402 sayili yasayla görevinden uzaklastirilmis, degerli profesörümüz, sosyalist yazar Hamit Terakkiperveroglu, muska yazmak suretiyle halki kandirmak ve bu yolla haksiz kazanç saglamaktan yargilaniyordu.



Savci bir çirpida mütaalayi okudu. Içlerinde Profesör'ün oturdugu apartmanin kapicisi, çevre esnafi ve komsularinin da bulundugu uzun bir tanik listesi sundu. Söz konusu kisilerin hepsi de Profesörün muskalarindan aldiklarini ve onun sayesinde sorunlarinin çözümlendigini belirtiyorlardi.

Örnegin, kapicinin karisinin yaptirdigi muska, kocasinin kumari birakmasini saglamisti. Mesude hanimin, kizinin baglanan kismetinin açilmasi için basvurdugu son çare de Profesördü. Ise de yaramisti dogrusu. Ya Cavidan Hanim'in görümcesi, muskayi koltugunun altina igneleyiverince sinir illetinden nasil da kurtulmustu! Profesör'ün muskasi olmasaydi, bakkal Recep'in iflasin esiginden dönmesi olasi miydi? Nuray Hanim'in kayninin karisinin soguklugu, kasap Riza'nin yetmisinci yasina henüz basan- babasinin güçsüzlügü bu muskalar sonucu iyi olmustu....

Ifadeler böylece uzayip gidiyordu. Savci bütün tanik ve diger kanitlarin, suçun subute erdigini açikça ortaya sermis oldugunu, bu nedenle Profesör'ün en agir biçimde cezalandirilmasini talep ediyordu. Anlatilanlari dinledikçe ürperiyor, bir türlü inanmak istemiyordum. Inanilmasi çok güçtü gerçekten ama, kanitlarin su götürmezligi insani ister istemez bir süpheye düsürüyordu. Acaba?.. Acaba Profesör Üniversiteden uzaklastirilinca çaresiz kalip böyle bir yola basvurmus

olabilir miydi?



Savci'nin istemi tutanaga geçirildikten sonra söz Hamit Terakkiperveroglu'na verildi. Dogrusu ne söyleyecegini ve nasil bir savunma yapacagini merakla bekliyordum.

Bütün çabasina karsin heyecanli ve sinirli oldugunu gizleyemiyordu.

Söze "Eminim ki bu dava adli tarihe kara bir sayfa olarak geçecektir." diye basladi. Sayin Savci, bu davayi açmakla oyundaki basrolü kapmis bulunuyor.

Degerli Yargiçlar, bu yargilamada, beni sevindiren bir tek sey varsa, o da sizin henüz bu sarlatanliga alet olmama sansinizin devam etmesidir.

Ah! Ne olurdu benim bu savunmayi yapmama gerek kalmasaydi. Ama madem ki söz buraya kadar geldi, öyleyse iyi dinleyin, dinleyin de ne tür bir komediyle karsi karsiya oldugunuzu görün.

Bildiginiz gibi ben tarih profesörüyüm ve Osmanli Tarihi uzmaniyim. Böyle olunca Osmanlica bilmek benim için bir zorunluluk. Osmanlicanin bir diger yarari da, aynen steno gibi, kisaltmalar yoluyla hiz kazandirmasidir.

Iste bu yüzden çalismalarim sirasinda notlarimi genellikle Osmanlica alirim.

Bu bana zamandan kazandirir. Bu notlari daha sonra yeni Türkçeye çevirerek daktilo eder, Osmanlica notlari da banyo sobasini tutusturmak için balkonun bir kösesinde biriktiririm.



Iste hersey bundan sonra basliyor. Bu notlardan yanlislikla çöpe attigim birisini, kapicimizin oglu çöpleri toplarken görmüs ve her arap harfleriyle yazilmis yazinin kutsal olduguna inandigi için alip cebine koymus. Birkaç gün sonra, girecegi zorlu bir sinav öncesinde bu kagit gelmis aklina. Kagidi öpmüs ve özenle cebine yerlestirip, girmis sinava. Tesadüf bu ya, basarili olmaz mi!... Dogruca eve kosup annesine müjdeyi vermis. Herseyin kutsal yazi sayesinde oldugunu eklemeyi de unutmamis.

Kadinin içini bir sevinç kaplamis. Oglunun sinavi vermesini saglayan bu muskanin kocasinin kumari birakmasina bir faydasi olmaz mi acaba?..

Tabii bunu ögrenmek içn denemek gerek. O da öyle yapmis. Çocuktan aldigi kagidi dürüp bükmüs, sonra da kocasinin ceketinin gizli bir yerine dikmis. Fakat aradan uzun bir süre geçip de sonuç alamayinca, "Elbette" demis, "Her derdin çaresi ayri. Öyleyse kumar için ayri bir muska gerek." Ve baslamis bizim hanima yalvarip yakarmaya. "Ne olur Profesör'e söyleyin de kocam için bir muska yazsin."



Esim, ne yaptiysa inandiramamis, yazilanlarin muska olmadigina. benim bu konularda ne denli duyarli oldugumu bildiginden, bana söylemeye de çekinmis. Sonunda bu israrlardan öylesine bikmis ki, tutup gereksiz notlarimdan bir sayfayi vermis.



Olacak sey degil ama, adam bir gün içinde kumardan elini ayagini çekmesin mi! Asil sebep elbette muska degil. Meger bu bizim kapici hilebazin tekiymis. Son hilesinde yakayi ele verince diger kumarbazlar bir olup bunun bütün parasini elinden almis sonra da "Buralara bir daha ugrarsan öldürürüz seni" diye tehdit etmisler. Kumarbazin tövbesi bu yüzden. Fakat gel de bunu onlara anlat. Bizim tövbekar kapicinin karisi sayesinde, kerametimizi duymayan kalmamis. Deva olmadigi dert yokmus benim muskalarin. Bizim hanim, bir cahillik daha edip bu notlari önüne gelene dagitmaya baslayinca, hiç haberim olmadan Istanbul'un ünlü muskacilarindan biri olup çikmisim.



Savunmasinin bundan olustugunu belirten Profesör, son bir talepte bulunarak yargiçlar arasinda eski Türkçe bilen olup olmadigini sordu.

"Ben biraz anlarim" diyen üyeden mahkemeye kanit olarak sunulmus muskalardan
herhangi birisini okumasini rica etti. "Bu sirada Abdülhamit'in küçük kardesi Mehmet Resat tahta geçirilmek üzere agabeyinin kendisini otuz yildir hapsetmis oldugu saraydan cikarildi. Besinci Mehmet adiyla Padisah ve Halife ilan edildi..." > > Böylesine su götürmez bir kanit karsisinda beraat karari verilmesi kaçinilmazdi. Sonunda öyle de oldu.



Esine sarilarak sevinç içerisinde mahkemeyi terkeden Profesör'ü koridorda yakaladim. "Kutlarim hocam" dedim.

"Çok iyi bir savunma yaptiniz."
"Savunma falan hepsi laf" dedi. Koltugunun altindan çikardigi birkaç kez katlanip, bir parça naylona sarilmis kagidi yüzüme dogru sallayarak; "Bu olmasaydi zor beraat ederdim."





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli