0
Büyük başkan geldi, yapılacaklar listesini elimize tutuşturdu ve gitti. Çok sadık hizmetkarlarız biz, hemen işe koyulduk.
Sırasıyla hatırlayalım son günlerde muhteşem dış politika maceramızı isterseniz?
Önce Rasmussen nam-ı diğer Rojmusseni şaşırtıcı bir dirayetle veto ettik ve ikinci Davos Vakası diyerek hep birlikte takdir ettik başbakanımızı. Ama gördük ki işin içine Avrupa Birliği üyeliği girince akan sular duruyormuş, AB uğruna canımızı isteseler vereceğiz.
İkna edildik.
Güya Rasmussen RojTVyi kapatacaktı, İslâm dünyasını aşağılayan karikatürler konusunda İstanbul?a gelerek özür dileyecekti.
Obamanın kefaletine bağlı olarak ikna edilmiştik.
Peki özür diledi mi? Hoşgörü,saygı gibi bir şeyler zırvaladı ama özür falan yoktu ortada
Roj tv konusunda da ben yargıya karışamam diyip çıktı işin içinden,
Takdir-i ilahimidir bilinmez düşüp kolunu çıkardı neyseki(!) kafasını kıramadı.
Almanya ve Fransa?nın kötü polis rolünü oynadığı bu oyunda bir kez daha kaybettik ve susup oturduk.
Sözüm ona medeniyetler ittifakında medeniyetlerin oyuncağı olmakla yetindik
Barış, hoşgörü mesajları veren Obama, Ahmet Türk ün elinden özerklik planlarını anlatan Kürt dosyasını alırken,Selahattin Demirtaş -ne kadar kan akarsa aksın mücadele sürecektir- diyordu. Yani medeniyetler ittifak ediyor ama DTP kanlı özgürlük istiyordu.
Ermeniler ve Rumlar baş tacı yapıldı ama Kıbrıslı Türkler toplantıya davet bile edilmedi. Bizde göğsümüzü gere gere medeniyetler ittifakına ev sahipliği yaptık.
Obama Ermenistan sınırını açın dedi, orda bir yerlerde zulme uğrayan soydaşlarımız olduğunu unutuverdik, dış politika önceliklerimizi, düşünmeden ve çaktırmadan Ermeniler lehine değiştirdik.
Yarın sözde soykırımı tanıyın diyecek büyük başkan, sonra tazminat ödetecekler Türkiyeye ve bu kadarla kalmayacak, ardından zaten sözde soykırım müzesinde sakladıkları toprakların tamamını isteyecekler, yuh artık demeyin bugün sınırı açmanın yarın varacağı nokta budur, emin olun.
Bir de komutanlarımız var tabi, aylardır takdirle izledim meclise girmeme protestolarını. Ne oldu peki, büyük başkan geldi yelkenler suya indi.
Bir de şu var dikkatimi çeken, Mecliste her türlü gereksiz konu için çığrışan değerli vekillerimiz ve vekillerin başı olan zat-ı muhterem, Obamacan konuşurken kulaklık taktınız ya, ben olsam utanırdım -ona minute-ten öteye geçemeyen İngilizcemle siyasetçilik oynamaya.Marifet mi İngilizce bilmek diyeceksiniz -evet- marifet, siyasetçi isen İngilizce bileceksin arkadaş, yetmiyorsa birkaç dil daha öğreneceksin, şahın,şıhın,mollanın eteğini öpmeye yada benim saçıma başıma harcadığın vakti evrensel dili öğrenmeye harcayacaksın, Büyük başkana soru soran öğrenci kadar olacaksın en azından,anlayacaksın ama burası benim ülkem diyip kendi dilini konuşacaksın yine.
Yapılacaklar listesi uzun ama benden bu kadar şimdilik.
Ülkemize dönersek, Ergenekon bilmem kaçıncı dalgasıyla devam ediyor,rektörlere falan sıçradı olay,beğenerek izliyoruz ailecek.
Off the record: Ne dedi ithal bakanımız duydunuz mu işsizliğin müsebbibi çalışan kadınlarmış, otur evinde üç çocuk doğur işsizlik sona ersin, biz neden düşünemedik bunu ya.
Velhasıl anladık ki emperyalizmin rengi sadece beyaz değilmiş.
