Gönderim zamanı 29.12.2005 - 22:42
TUTSAKLIK GÜNLERİMDE
Gülün dikenden çıktığını biliyorsun,
Öyleyse sen de bir şey yap,
Çünkü iş işten doğar.
Önce yol gör, sonra yol göster.
Yolu görememişsen,
Mürşitlik davasını bırak.
Nasır'ı Husrev
GEÇERKEN ZAMAN
Aciz düşer usum, dilim, kalemim,
Anlatamam içimde kor olan özlemleri.
Geldikçe aklıma anam, bacım ve yarim,
Arşa fışkırır ruhumun hasret volkanları.
Geçerken zaman eze eze ömrümden,
Kopar yüreğimde özlem fırtınaları
Uyandıkça hüsranla o yalan hayallerden,
Coşar nidaları intizarımın yırtarak semaları.
Umut dünyam gurbette inhidam buldu
Seheri görmeden ah gün akşam oldu.
Kader ile kahpe düzen ittifak kurdu;
Bu yalan dünya artık ah, bir makber oldu.
Aylar oldu bir mektubum gelmez sıladan,
Bir kuru selamı çok görür dostlar,
Bu zulüm duvarı kalkıp bir gün aradan,
Gurbet mahkumları da hür olmaz mı dostlar.
Stammheim'da bir gündü...
SILAYA HASRET
Özlüyorum toprak kokan o yağmurlu köyümü,
Çamurlu yollarını yalın ayak koştuğumuz.
Hayal ediyorum yeniden dönmüşlüğümü,
Bu kahreden hasretin sonunu bulduğumuz.
Silinmez hafızamdan anısı yaz akşamlarının,
Coşkunca, çocukça oynaştığımız.
Ruhumu sarıyor özlemi mehtaplarının,
İlk sevgiyi, ilk aşkı kalplerde tattığımız.
Ah bir görsem o güzel Karatepe'yi,
Ruhumla şarkılarını dinlesem bübüllerinin.
Ölesiye koşsam aşmak için yeşil zirveyi
Yaşam rayihasını koklasam kır çiçeklerinin.
Duysam yeniden çağıltısını deremizin
Serin gölgelerinde sönse içimdeki hasret ateşi
Yırtsa dikenleri her yanımı böğürtlenlerin
Tatsam yeniden hayat iksirini ve güneşi...
Stammheim 10.9.1982