Dinle Küçük Adam
Sana kendi içimdeki küçük adamı anlatmakla işe başlayacağım...
...Ben ne kızıl, ne kara, ne beyazım. Ben hristiyan, yahudi, müslüman, mormon, poligan, homoseksüel, anarşist yada boksör değilim.
Ben bir kadını / erkeği, onunla evli olduğumu kanıtlayan evlilik cüzdanına sahip olduğum yasa cinsel açlığımı doyurabilmek için değil, gerçekten sevip ona değer verdiğim için kucaklarım.
Ben çocukları dövmem,balık tutmam, karaca yada geyik avlamam. Ama hedefi onikiden vururum. Ben briç oynamam ve öğretilerimi yaymak için partiler vermem. Eğer öğretilerim doğruysa zaten o kendiliğinden yaygınlaşacaktır.
Eğer benden daha iyi hekim değilse, çalışmalarımı bir tıp yöneticisinin eline bırakmam. Ve buluşlarıma kimin hükmedip, kimin hükmetmeyeceğine ben karar veririm.
Ben yasal kurallara anlamlı oldukları sürece tam olarak uyarım ama aşılmışlarsa yada anlamsızlarsa onlarla mücadele ederim.(Hakime koşma hemen küçük adam, çünkü o da dürüst bir insansa zaten aynı şeyi yapar)
Ben insanların doğru dürüst dindar olmak için aşk yaşamlarını yıkacaklarına, bedenlerine ve ruhlarına zarar vereceklerine inanmıyorum.
Ben senin "tanrı" olarak adlandırdığın şeyin gerçekten var olduğunu ama, senin düşündüğünden farklı, senin içinde ve dışında vücudundaki sevgi olarak, dürüstlüğün olarak ve doğayı hissetmen olarak bir kozmik temel enerji olduğunu biliyorum.
...Sana şunu söyleyeyim küçük adam; içindeki en iyi şeylerin anlamını yitirdin. Onu boğdun başkalarında, çocuklarında,karında, kocanda, babanda, annende, nerede gördüysen onu öldürdün. Sen küçüksün ve küçük kalmak istiyorsun küçük adam.
...Dinle küçük adam!
Sana "küçük adam" "sıradan insan" diyorlar; yeni bir çağ, "sıradan insan çağı" başladı diyorlar.Bunu söyleyen sen değilsin küçük adam. Onlar söylüyorlar bunu, büyük ulusların başbakanları, koltuklanmış işçi liderleri, kentsoylu ailelerin tövbekar evlatları, devlet adamları söylüyor, filozoflar söylüyor sana bunu. Geleceğini eline veriyor, geçmişinden hiç sual etmiyorlar.
Korkunç bir geçmişin mirasçısısın sen küçük adam. Mirasın avucunun içinde pırıl pırıl yanan bir elmastır. Bunu sana söyleyen benim; beni iyi dinle.
Her doktor, her ayakkabıcı, teknisyen yada eğitimci, işini doğru düzgün yapmak ve yaşamını kazanmak için, eksikliklerini bilmek zorundadır. Birkaç on yıldır, şu yeryüzünde yönetici rolü oynamaya başlamış bulunuyorsun. İnsanlığın geleceği, senin düşüncelerine ve senin yapacağın şeylere bağlıdır. Ama öğretmenlerin ve efendilerin , aslında nasıl düşündüğünü ve gerçekte ne olduğunu söylemiyorlar sana. Seni kendi geleceğine egemen olma yetisi verebilecek yönde eleştiren ve bu eleştiriyi dile getirme yürekliliğini gösteren tek kişi yok. Yalnız bir anlamda,"özgürlüğüne sahip" sin sen. Kendi yaşamını yönetmeyi öğrenmeme ve kendini eleştirmeme özgürlüğüne sahipsin.
Şöyle bir yakınmayı hiç duymadım senin ağzından: " Gelecekte kendimin ve dünyanın efendisi olmak yolunda yürütüyorsunuz beni, peki ama, insanın nasıl kendi kendisinin efendisi olacağını anlatmıyorsunuz hiç, düşünce ve davranışlarımdaki yanlışları bana söylemiyorsunuz."
Yönetimi elinde tutan kişilerin, "küçük adamı" yönetmelerine izin veriyorsun. Ama sen hiç sesini çıkarmıyorsun.Yönetimi elinde tutan güçlülere, yada kötü niyetli güçsüz adamlara seni temsil etme yetkisi veriyorsun. Her seferinde aldatıldığını anlıyorsun, ancak bunu anladığında iş işten geçmiş oluyor.
...Yaptığın herşey eğreti , küçük adam; evini bir kum tepeciğinin üzerine kurmuşsun, yaşamın, kültürün ve uygarlığın, bilimin ve tekniğin, sevgin ve çocuklarına verdiğin eğitim, hep eğreti. Bunu bilmiyorsun. Bilmek de istemiyorsun.Sana bunu söyleyen büyük adamı da öldürüyorsun.
Büyük bir bunalım içinde gelip gelip aynı soruları soruyorsun:
"Çocuğum çok inatçı, herşeyi kırıp döküyor, geceleri karabasanla uyanıyor,aklını derslerine veremiyor, benzi soluk, yüreği katı. Ne yapmalıyım? Bana yardım et"
Ya da: "Karım bana karşı cinsel istek duymuyor, beni hiç sevmiyor. bana işkence ediyor, sinir nöbetlerine tutuluyor, bir yığın erkekle geziyor. ne yapmalıyım? Söyle!"
Ya da: "Yeni ve çok daha öldürgen, korkunç bir savaş patladı; oysa biz tüm savaşları önlemek için yapmıştık son savaşı. Şimdi ne yapacağız?"
Ya da: "Varlığıyla övündüğüm uygarlık, enflasyon nedeniyle çöküyor. Milyonlarca insan yiyecekten yoksun, ölüm açlığı içindeler, birbirlerini öldürüyor, çalıp çırpıyor, insanlıktan çıkıyorlar. Umutlarını yitirdiler. Ne yapmalıyız?"
"Ne yapmalıyım?", "ne yapabilirim?"... Sonsuz geçmişten beri, yüzyıllardır aynı soruyu soruyorsun.
Büyük, yürekli ve yalnız olan birçok adam, ne yapman gerektiğini çoktan söyledi sana. onların öğretilerini çarpıttın, kırıp döktün ve ortadan kaldırdın. Her seferinde onları ters tarafından yakaladın; büyük hakikati değil de küçücük yanlışı yaşamının yol göstericisi olarak gördün; hristiyanlıkta, toplumbilim öğretisinde, halkın egemenliği konusunda, yani kısacası, elini değdirdiğin her konuda büyük doğruyu değil, küçük yanlışı seçtin. Bunu neden yaptığını soruyorsun, ha? Bu sorunun ciddi olduğunu sanmıyorum. Sorunu yanıtlarsam, hakikati işittiğinde önüne geleni öldürecek denli öfkeleneceksin:
Evini derme-çatma kurdun ve bütün bunları böyle yaptın, çünkü "içinde yaşamı duyma" yetisinden yoksunsun; çünkü çocuklarındaki sevgiyi daha doğmadan öldürüyorsun; hiçbir canlı ifadeye, hiçbir özgür, doğal davranışa karşı hoşgörülü davranamazsın, doğallığa dayanamazsın çünkü. Dayanamadığın için de, korkuyor ve şunu soruyorsun: "Bay jones ne der?", "yargıç smith ne der acaba?"
Wilhelm Reich