İçerik değiştir



- - - - -

Obama'nın 1 Trilyon Harcaması Gerekebilir


  • Yanıtlamak için giriş yapın
Bu konuya yanıt verilmedi

#1 tess

tess

    Zaman buldukça takılır

  • Üyeler
  • 105 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan

Gönderim zamanı 29.12.2008 - 15:03


'Obama'nın 1 trilyon harcaması gerekebilir'
Doktor Irwin Stelzer, Washington merkezli ve muhafazakar eğilimli düşünce kuruluşu Hudson Enstitüsü'nün üst düzey yönetici ve uzmanlarından.
Ancak belki de Amerika Birleşik Devletleri'nden daha fazla İngiltere'de tanınıyor. Tabii bu şöhret, Sunday Times'ın köşe yazarı olmasından değil, Tony Blair ve Gordon Brown gibi isimler ile içli dışlı olmasından kaynaklanıyor.
Irwin Stelzer'ı medya devi Rupert Murdoch'un sağ kolu olarak tanımlayan İngiltere basını, Murdoch'un İngiliz siyasetçilerden bir talebi olduğunda, bunu iletenin Stelzer olduğunu savunuyor. Stelzer ise bu iddiaları 'gülünç' diye niteliyor.
2008'in önemli olaylarını değerlendirmek ve 2009'a yönelik tahminlerde bulunmak üzere başvurduğumuz isimler arasında olmasının ise iki temel sebebi var.
Birincisi, Stelzer'ın uzmanlığının, bu yıla damgasını vuran ekonomi olması. Bu konuda akademik bir geçmişi olmasının yanı sıra, birçok büyük şirkete danışmanlık yapmış, bu anlamda "içeriden" biri olması nedeniyle de görüşlerini almak istedik.
İkincisi, Amerikan yeni muhafazakarlarının, yani Neo-Con'ların önemli isimlerinden biri Irwin Stelzer. Bu akımın Washington'ı Demokratlara terk etmeye hazırlandığı günlerde, yine bu anlamda "içeriden" birinin geçmişe yönelik izlenimlerini alıyoruz.
Ayrıca Barack Obama liderliğindeki Amerika Birleşik Devletleri'nin dünya politikasında, 2009'da ne gibi değişimler olabileceğini değerlendiriyoruz.

Ayrıntılara inmeden önce, Stelzer'dan 2008'in en önemli olayları olarak gördüğü, 'ilk beş'i saymasını istedik.

Irwin Stelzer:
İlki: Sanırım 2008'in en önemli olayı, Irak'taki savaşta, olası mağlubiyetten mutlak zafere geçilmiş olması.
İkinci sıraya, içinde bulunduğumuz mali krizin kendini göstermesini koyarım.
Üçüncü en önemli olay, Lehman Brothers'ın iflasına izin verilmiş olması bence. Bunun dünyanın birçok yerinde yankıları oldu çünkü.
Dördüncü sırada merkez bankalarının, Büyük Buhran'ın tekrarlanmaması için buldukları yaratıcı teknikler geliyor.
Son olarak, Barack Obama'nın Amerika Birleşik Devletleri'ne başkan seçilmesi, 2008'in en önemli olayları bence.

BBC: Ekonomiyle, uzmanlık alanınızla başlayalım isterseniz. Sizce Bush yönetimi Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ekonomik krize yeterince hızlı tepki verebildi mi ve yeterli miydi verdiği tepki?

Stelzer: Önce bir uyarıda bulunayım. Bu, daha önce hiç tecrübe etmediğimiz bir kriz. Bu nedenle, bu konuda birşeyler yapan, ama sonrasında "Keşke böyle yapmasaydım" diyen siyasetçileri eleştirmekte zorlanıyorum doğrusu.

Amerikan yönetiminin tepkisinin hızına gelince. Bence Ben Bernanke başkanlığındaki Merkez Bankası bir hayli hızlı tepki verdi. Hazine Bakanı Henry Paulson'ın da hızlı bir tepki verdiğini söyleyebilirim. Tereddütler olmadı mı? Oldu. Sorunun boyutunu anlamaları zaman almadı mı? Aldı. Bu tepkinin tamamı doğru muydu? Hayır.
Ama dediğim gibi, daha önce hiç karşılaşmadıkları bir soruna çözüm bulmaya çalışan insanları eleştirmekte biraz zorlanıyorum. Ki şu anda da, treni doğru raya oturttular gibi geliyor bana.

BBC: Obama yönetiminde söylediğiniz doğrudan bir sapma bekliyor musunuz?

Stelzer: Bazı şeyler değişecek, bazılarıysa aynı kalacak. Örneğin Bush yönetimi otomotiv sektörünün hayatta kalmasını sağlayacak, sektörün uzun vadeli geleceği ile ilgili kararları almak ise yeni başkan Obama'ya düşecek. Bir başka örnek, Bush yönetimi ve Merkez Bankası'nın ortaya koyduğu, 700 milyar dolarlık banka kurtarma planı. Bunun yarısı, Obama döneminde harcanacak.
Obama'nın farkı, kamu harcamalarında çok büyük bir artışa gidecek olması. Sanırım bu prensibin fikir babası Keynes, cennetten gülümseyerek izleyecektir kendisini.
Bunun nasıl bir sonuç vereceğini kestiremiyoruz. İşe yarayabilir de, yaramayabilir de. Ama yollar, köprüler, tüneller, okullar inşa edilecek, müthiş para harcanacak. Sanırım Beyaz Saray'da ilk dönemini bitirdiğinde, bir trilyon doların üzerinde para harcamış olacak Barack Obama.

BBC: Doktor Irwin Stelzer, bu noktada "Yeni Kapitalizm" adlı kitabınıza, burada dile getirdiğiniz görüşlere biraz değinelim istiyorum. Yanılıyorsam düzeltin ama sadece Amerikan yönetiminin değil, herhangi bir hükümetin mali krizle baş etme yöntemlerinden bahsederken, aslında hükümetlerin serbest pazar ekonomisine bir şekilde müdahale etmesinden bahsediyor oluyoruz. Ki bu da, sizin, yani Amerikan muhafazakarlarının çok da hoşnut olmadığı bir durum. Sizce bu durum geçici mi, yoksa serbest pazar ekonomisinin alışması gereken kalıcı bir durum mu?

Stelzer: Bunu öngörmek çok zor, çünkü önümüzde birbirine zıt işaretler var bu konuda.
Birincisi şu: Franklin Roosevelt, 1930'lardaki Büyük Buhran'ın ardından, "New Deal" adını verdiği düzenlemelerle kapitalizmde reforma gitti ve devletin ekonomi üzerindeki kontrolünü arttırdı. Baktığımızda bu dönemde yapılan kurumsal değişikliklerin hâlâ hayatta olduğunu görüyoruz. Üstelik bu değişiklikler, serbest pazara dayalı kapitalizmin işleyişini geliştirdi de. Unutmayın ki pazar kapitalizminin olumlu yanı, zaman içinde gerekli bazı değişikliklere uğramasıdır. Bu madalyonun bir yüzü.


" '(Çözüm) büyük, uluslararası düzenleyici kurumlar oluşturmaktan geçer görüşü' gerçekçi değil."

İkinci yüzündeyse, kapitalizmin geçirdiği değişikliklerin, geriye dönüşü mümkün değişiklikler olduğunu görüyoruz. Örneğin bugün şahit olduğumuz bütün banka kurtarma operasyonları, hükümetlerin bankaların bazı hisselerini satın almasıyla gerçekleşiyor. Ama önümüzdeki beş yıl içinde, bankaların bu hisseleri geri satın alması mümkün.
Peki ne olacak?
Sanırım hükümetlerin bugün aldığı önlemler bir miktar tortu bırakacak kapitalizm üzerinde. Ki bunların çoğu, bana göre pazarın işleyişine olumlu katkı yapacak. Bir kere şeffaflık sağlanacak. Banka bilançoları, aldıkları riskleri gizlemek yerine, gerçeği daha çok yansıtacak.
Sonuçta serbest pazara dayalı kapitalizm bazı değişimler geçirecek ama ayakta kalmayı da başaracak.

"Göreceğimiz en fazla yeni bir kapitalizm olacak. Sosyalizm değil."


BBC: 2008'de küresel malî krizin de etkisiyle, bu konuştuğumuz kapitalizmin geleceği meselesi çok tartışıldı ve tartışmanın bir boyutu da, bunun dünyadaki ekonomik dengeleri nasıl etkileyeceğiydi. Avrupa Birliği liderleri krizden Amerika Birleşik Devletleri'ni sorumlu tuttular ve dünyanın yeni bir malî mimariye ihtiyacı olduğu fikrini ortaya attılar. Bunun liderliğini de İngiltere Başbakanı Gordon Brown üstlendi. Siz 2009'da bu dengede bir değişim öngörüyor musunuz?

Stelzer: Bence değişim çok daha önce gerçekleşti ve bunun Gordon Brown ile hiçbir ilgisi de yoktu. Kendisi dostumdur ve saygı duyarım. Ama asıl değişim, ki Amerika bundan büyük memnuniyet duymuştur, Hindistan ve Çin'deki milyonlarca insanın yoksulluktan kurtulması ile gerçekleşti. Yani Amerika Birleşik Devletleri'nin nisbî gücü azaldı. Ama bu, liderliği sona erdi demek de değil, çünkü tek kazananı olan bir oyun değil bu.
Çin ya da Hindistan'ın daha zengin ve daha güçlü hale gelmesi Amerika'yı yoksul yapmaz. Dolayısıyla Amerika'nın nisbî gücünün azaltılması, olumlu sonuçları açısından beni mutlu eder. Ama Nicolas Sarkozy ya da Gordon Brown'un dile getirdiği, "Dünyanın tüm sorunları Amerika'da başlar, bunları bitirmenin yolu da büyük, uluslararası düzenleyici kurumlar oluşturmaktan geçer" görüşü konusunda aynı şeyi söyleyemem. Çünkü gerçekçi değil. Olmayacağı zaten belli.
Olacak olan ise şudur: Mevcut uluslararası kurumlar, Çin, Hindistan ve Brezilya'nın artan refahını yansıtacak şekilde genişleyecektir ve bu iyi bir şeydir. Ayrıca ülkeler arasında gayrı resmi işbirliği artacaktır. Merkez bankalarının ortak hareketinde gördüğümüz gibi.

BBC: İsterseniz ekonomiden dış politikaya geçelim. Bir konuşmanızda, Amerika Birleşik Devletleri'nin geleceği açısından, Barack Obama'nın dış politikasının, ekonomi politikasından daha önemli olduğunu söylediğinizi hatırlıyorum. Hâlâ böyle mi düşünüyorsunuz ve neden?


Stelzer: Evet, hâlâ böyle düşünüyorum. Sebebi de şu: Bir başkan, Amerikan ekonomisini bir yere kadar etkileyebilir. Eğer bu konuda başarısızsa, Jimmy Carter gibi mesela, olabilecek en kötü şey ekonomide büyüme sağlanamaması ve ortaya bir çeşit resesyonun çıkmasıdır. Çok parlak bir idare sergilerse, ekonomi büyür. Ama sonuçta etkisi sınırlıdır. Amerikan ekonomisini berbat etmek için gerçekten aptal olmanız gerekir. Dış politika ise öyle değil. Bizi yok etmek isteyen insanlar ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla başkanın hata yapması, yeni 11 Eylül'ler olması demektir. Eğer Afganistan'da, Pakistan'da hata yapılırsa, ülke tehlikede demektir. Amerikan başkanının birinci görevi, Amerikan halkının güvenliğini sağlamaktır.
Bakın, dünyada pek sevilmeyen George Bush 11 Eylül'ün üzerinden geçen 7 yılda başkandı ve ikinci bir saldırıyla karşılaşmadık. Tabii arada, bir neden sonuç ilişkisi olmayabilir. Ama Bush'un yaptığı birçok şey vardı; Guantanamo, İç Güvenlik Bakanlığı, telefon dinleme gibi. Liberal demokratlar bunların birçoğuna karşı çıktı. Bu nedenle Obama'nın da bu konularda takınacağı tavır beni endişelendiriyor.
Ayrıca Obama'nın ekonomideki öncelikleri çok fazla para harcamayı gerektirdiğinden, ülkeyi koruyacak güçte bir orduyu beslemeye devam etmekte zorlanacağını düşünüyorum. Bu İngiltere'de de böyle oldu. Gordon Brown'un içeride kamu harcaması gibi bir önceliği olduğundan, İngiltere Afganistan'a gerekli malzemeye sahip olmayan askerler gönderdi. Bu nokta da beni çok kaygılandırıyor.
"Afganistan'daki savaş Obama'nın savaşı haline geldi. Aynı Irak'ın Bush'un savaşı olması gibi. Bu noktadan sonra kaçamaz."

BBC: Amerika Birleşik Devletleri ile Irak hükümetlerinin imzaladığı güvenlik anlaşmasına göre, Amerikan askerleri ülkeden 2011 yılı sonunda çekilmiş olacak. Obama'nın kampanya sürecinde vaadettiği çekilme takvimi ise bundan daha erken bir tarihe tekabül ediyor. Sizce yapacak mı bunu?

Stelzer: Hayır yapmayacak. Eğer böyle alelacele bir çekilme planlanıyor olsaydı, Robert Gates Savunma Bakanlığı'nda kalmazdı. Unutmayın kampanya döneminin başlarında, göreve gelmesi durumunda Irak'taki askerleri 16 ay içinde çekeceğini söylemişti. Bu da 2011'den çok çok önce sayılmaz. Üstelik daha sonra bundan, "ülkedeki koşullar elverirse" diye söz etmeye başladı. Yani sonuçta Bush bir dönem daha başkanlık etse yapacağı çekilme ile Obama dönemindeki çekilme birbirinden pek farkı olmayacak. Asıl fark, Obama'nın Afganistan'a, söylediği gibi 20-30 bin asker gönderip göndermeyeceğinde olacak.

BBC: Bunu yapabilecek mi sizce?

Stelzer: Yapmak zorunda. Neden biliyor musunuz? Irak'ta bir zafer devraldı, Afganistan'da ise bir savaş. Ve kampanya döneminde bu savaşı kendi savaşı haline getirdi. Sürekli "Gerçek savaş orada, orada savaşmalıyız, Bin Ladin orada saklanıyor" diyordu. Dolayısıyla artık Afganistan'daki savaş Obama'nın savaşı haline geldi. Aynı, Irak'ın Bush'un savaşı olması gibi. Bu noktadan sonra kaçamaz. Afganistan savaşı, üzerine yapışmış durumda.

BBC: Doktor Irwin Stelzer, Obama'nın yapacaklarının merakla beklendiği bir konu da İran. Tahran ile müzakereden söz ediyor, ki sizin de dahil olduğunuz Amerikan muhafazakarları bundan pek hoşnut değil. Sizce nükleer faaliyetleri konusunda, İran'ı Batı'nın istediği noktaya çekmeyi başarabilecek mi Obama?

Stelzer: Asıl büyük soru bu. Benim tahminim, Obama; Avrupalılar, Ruslar ve Çinlilerden; İran konusunda daha fazla işbirliği talep edecek. Ama bunu sağlayamayacak. Bu konuda bazı temaslarım oldu ve istediği desteği elde edemeyeceğine ikna oldum diyebilirim.
Bunun sonucunda İran nükleer silah sahibi olacak. Bu noktadan sonra mesele, uluslararası toplumun nükleer silah sahibi bir İran'ı hazmedip hazmedemeyeceği. Burada hazmetmekten kastım şu: İran'ın, diğer nükleer güce sahip ülkelerin kabul ettiği sınırlamaları kabul etmesi sağlanabilecek mi?
Bunun yanıtını bildiğimi söyleyemem. Sonuç biraz İran iç siyasetindeki dengelere bağlı olacak galiba. Ancak mevcut rejim açısından düşünürsek, İsrail'in yok edilmesinde ve bölgenin istikrarsızlığa sürüklenmesinde büyük çıkarı olduğunu düşünen bir rejimin nükleer silah sahibi olması pek de iyi birşey değil.
Ancak dediğim gibi Obama'nın bunu engelleyebileceğini düşünmüyorum. Çünkü bunun için son derece sert yaptırımlar gerekir. Almanlar, Çinliler ve Ruslar ise buna hiçbir zaman razı olmayacaktır. Dolayısıyla Obama İran konusunda sıkışmış durumda. Maalesef dünya pek de iç açıcı bir yer değil.

Murat Baykara 27 Aralık 2008
Gönderilen Resim



Pasted from <http://www.bbc.co.uk..._stelzer.shtml>





Benzer Konular Daralt

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli