Jump to content



- - - - -

Borderline Cinsi Aşk


  • Please log in to reply
No replies to this topic

#1 Minnie

Minnie

    Ve Güldüm Geçtim...

  • Üyeler
  • 1,156 posts
  • Cinsiyet:Bayan

Posted 15.11.2008 - 23:15


Borderline Aşk'ı bilmeyenler vardır elbette aramızda -bende dahildim buna-.
Şimdi gelin isterseniz bulduğum çeşitli yazılardan "borderline " hakkında bir kaç yazıyı sizinle paylaşayım ki bu konu üzerinde biraz tartışabilelim


Alıntı:
Takıldım kaldım bu aşka

Parmağımı bile oynatamıyorum... Gözlerim, sanırım masayı, televizyonu, duvardaki yağlıboya tabloyu seçebiliyor. Bu şekilde kaç saattir duruyorum bilmiyorum... Şu anda anımsadığım tek şey, o telefon konuşmasının ardından, yine sevilmediğimin yüzüme vurulması. Sanırım, ağlama krizlerinden biriydi, acaba uyudum mu, yoksa onun yanına gidip döndüm mü.... Ben zaten onun yanındayım her zaman... Bir daha onu aramayacağım, özlüyorum, ama bu son!"

Ve duramaz yine arar, hatta bir hediyeyle onun yanına gider, çünkü bundan kurtulamamıştır, zihnindeki aşk düşüncesinden ve "O" saplantısından. Kızgınlıklara, kötü sözlere, reddedilmeye karşın yine arar, yine gider, yine onun güzelliklerini düşünür... Çünkü o kendince âşıktır... Çabalar durur, çünkü bilinç altında bu kötü muameleyi haketmiştir, çünkü onun aşkı böyle bir aşktır, o sevince böyle sever, takıntılı...

Jack Nicholson 'a en iyi erkek oyuncu, Helen Hunt 'a ise en iyi kadın oyuncu Oscar'ını kazandıran Benden Bu Kadar 'da, ( As good as it gets ), Nicolson'un canlandırdığı yazar Melvin Udall karakteri ile anımsayabiliriz "takıntı" yı. Kapıyı 5 kez kilitleyen, ellerini sürekli yıkayan ve her yıkayışında bir sabun kullanıp atan, yoldaki parke taşlarının aralarındaki çizgilere basmadan yürümeye çalışan, ancak âşık olduktan sonra bu takıntılarını unutan Melvin...

Takıntı, aşkta kendini gösterdiği zaman ise yapamayacağı, yaptıramayacağı şey yok gibi görünüyor. Aşkı uğruna dağları delmek, onun öldüğünü zannedip zehir içerek intihar etmek.. Siz örnekleri arttırabilirsiniz.

NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi psikiyatristlerinden Uzm. Dr. Oğuz Tan 'ın takıntılı aşka dair verdiği örnek ise "bu da olurmuş" dedirtecek kadar şaşırtıcı. Melvin'inkinden farklı olsa da, "bütün gerçekleri hissederek yaşamak mı, yoksa psikiyatrinin yardımına başvurmak mı?" sorusunu da akla getiren bir öykü...

28 yaşında bir kadın, bankacı, zeki, güzel, bakımlı, kısacası dört dörtlük bir hanım ( Sibel diyelim), üniversitede dört yıl aynı sınıfta okuduğu ama hiçbir şey hissetmediği bir erkek (bu da Metin olsun)... Okulun biteceği yıl çeşitli faaliyetler nedeniyle sık sık paylaştıkları ortamlar Sibel'in aşkının tohumlarının atıldığı yerler olarak tarihe geçti ve Sibel, Metin'in yanından ayrılmaz oldu. Söylemese de, aşkını hediyelerle taçlandırdı. Metin'e yakın olan bütün kadınlar onun düşmanıydı. Telefonlarla da Metin'e nefes aldırmadı ve birgün Metin, Sibel'in ağzından dökülen sözcüklerle, bir aşkın itirafına tanık oldu, ancak "hayır" dedi. Arkadaşlıkları yine de devam etti. Derken okul bitti, Metin İngiltere'ye master yapmaya gitti. Sibel İstanbul'da bir iş buldu kendisine, bir de Metinsizliği hissettirecek araç: Metin'in evli ablası. Bu kez Metin'in ablası Metin gibi ilgi görmeye başladı. Metin'in bir başkasıyla nişanlanması ise durumu tamamen değiştirdi. Sibel, Metin'in ablasını "aralarını açmakla" suçlarken, Metin'in nişanlısını arayıp "Aramızdan çekil, biz birbirimizi seviyoruz" dedi. Bunun üzerine çılgına dönen Metin ise Sibel'e hakaretler yağdırdı. Sibel'in dayanılmaz acıları ve psikiyatrik tedavi günleri işe o zaman başladı. İlaçlar ve psikoterapi sayesinde Sibel gerçeği kabullendi, hatta yaşamdan zevk almaya, başka erkeklere ilgi duymaya dahi başladı. Ancak, hala ara sıra Metin'e sessiz telefonlar ediyor, duyduğu hakaretlere karşın. Fakat giderek Metin'e olan ilgisi azalıyor.

Henüz aşkı tatmayan insan sayısı sınırlıdır sanırım, tadanlar arasında ise hasta olduğu ya da olmadığı düşünceleri arasında gidip gelenler de az değildir. Bunun yanıtını almak için, takıntı ve şimdilik tedavisi bulunamayan aşk ile ilgili sorularımızı Nöropsikiyatri İstanbul Hastanesi doktorlarından Dr. Oğuz Tan'a yönelttik:

- Takıntı nedir?

"Takıntı insanın zihninden atamadığı düşünce ve hayallerdir. Psikiyatride takıntı deyince akla daha çok 'obsesyon' gelir. Kişinin aklına takılan tek bir konu vardır ve hayatını o konu yönetir."

- En sık görülen takıntı türleri hangileridir?

"Temizlik takıntılarıdır. Hayatlarındaki temel düşünce temizlik olan bu insanlar, herşeyi temizlik-pislik çerçevesinde görürler, sürekli pislikten kaçarlar, ellerini-evlerini-eşyalarını-bedenlerini-yiyip içtiklerini yıkayıp dururlar. Kiminde 'kontrol' takıntıları vardır: Kapıyı kilitledim mi, muslukları kapattım mı, ışığı söndürdüm mü, ütüyü prizden çektim mi? Dönüp dönüp yaptıkları işi kontrol ederler. Simetri ve düzen takıntıları da meşhurdur. Her şey yerli yerinde olacak, pantolonun ütü çizgisi jilet gibi olacak, paraların Atatürk resimleri üst üste gelecek, yürürken çizgilere basılmayacak? Kimi ise herşeyi sayar: Aritmetik takıntıları. Plaka numaralarını, doğum tarihlerini toplar, çarpar, böler, çift sayı çıkarsa gün iyi geçecektir, tek sayı çıkarsa başına kötü birşey gelecektir vs..."

- İlişkilerde "takıntı hali" nasıl yaşanır?

"Hepimiz âşık olmuş, acı çekmişizdir. Hepimizin sürekli âşık olduğumuz kişiyi düşündüğümüz zamanlar olmuştur. Ancak bazı insanlar için sevdikleri kişi öylesine saplantı haline gelir ki, aşk 'platonik' seviyeyi aşmadığı halde gece gündüz ağlarlar veya sevdikleri kişiyle beraberdirler, ama gerektiğinde ayrılmayı başaramazlar. Çoğumuz aşk acımız ne kadar büyük olursa olsun, bir müddet sonra gerçeği kabullenip eski hayatımıza geri döneriz. Hatta biraz daha olgunlaşmış ve güçlenmiş olarak hayata yeniden başlarız. Ancak takıntılı âşık, bunu bir türlü başaramaz. Aslında takıntılı aşk kişinin aşkının büyüklüğünden değil, kendi kişilik özelliklerinden kaynaklanır."

- Ne tür kişiliklerdir bunlar?

"İki türlü kişilik patolojisi olanlar takıntılı aşk yaşarlar: 'Borderline kişilik bozukluğu' , bunlar terk edilmemek için çılgınca şeyler yaparlar. Borderline'lar istikrarsız, dengesiz, ruh durumları sürekli değişen, kah gökte kah yerde gezen kişilerdir. Çılgınca âşık oldukları kişiyi aldatabilirler de, sonra aldattıkları kişi için hayatlarına son vermeye kalkabilirler. Duyguları nasıl inanılmaz değişiklikler gösteriyorsa inançları, fikirleri, siyasi görüşleri de hayatları boyunca sık sık büyük değişiklikler gösterebilir. En çok çevre değiştiren insanlar bunlardır. Sık sık iş de değiştirebilirler. Kendi cinslerinden insanlarla da ilişkileri tutarlı değildir, sizi bir gün yerin dibine sokarlar, bir gün göklere çıkarırlar. Aşkları nefrete, nefretleri aşka dönüşebilir. İntihar girişimleri, ölümle sonuçlanan intiharlar, kendini kesme, ölümüne hızlı araba kullanma, tehlikeli seks yapma gibi davranışlar borderline'larda görülebilir. Korkunç öfke patlamaları gösterebilirler. Bazen akıl hastası olduklarından bile şüphelenebilirsiniz. İçlerinde sürekli bir boşluk duygusu vardır, çok mutlu göründüklerinde bile aslında pek huzurlu değillerdir. İçki ve uyuşturucuya yatkındırlar. Duyguları son derece fırtınalı olduğu için size çılgınca âşık olup muazzam bir aşk yaşatırlar. Ancak kişilik özellikleri mutlu bir ilişkiyi sürdürmeye izin vermediği için, bir süre sonra borderline sevgilinizden ayrılmak kaçınılmazdır. İşte bu da ayrı, büyük bir problemdir. Borderline terk edilmemek için yalvarmaktan tutun rezalet çıkarmaya, cinayetten tutun intihara kadar varan inanılmaz şeyler yapabilir. Bağımlı kişilik bozukluğu olanlar ise hayatlarında sürekli başkalarına muhtaç olan kişilerdir. Bu yüzden ayrılığa dayanamazlar. Hatta ayrılık kaçınılmazsa, önce birini bulup sonra ayrılırlar. Daima başkasının sevgisine, şefkatine, bakımına muhtaçtırlar. Kendi kararlarını kendileri veremezler. Hep boyun eğerler. Öyle efelenip kendi fikirlerini dayatma huyları yoktur. Sorumluluk alamazlar veya ancak başkalarının desteğiyle sorumluluk altına girebilirler. Destek veya onaylarını keybetme korkusuyla, fikirlerine katılmasalar bile insanlara 'hayır' diyemezler."

Alıntı:
Borderline kişilikler ayrılığı kaldıramaz



Kendilerini aslında olması gerekenden de çok sevdiklerinden, ‘bir başkası sevmediği’ zaman ‘dağıtıyorlar’. Psikiyatri uzmanları, ilişkiler sürerken ya da noktalanırken bu türden terör yaratan insanların, çoğunlukla ciddi psikolojik sorunlar yaşadıklarını söylüyor. Bu tip insanların, özellikle borderline ve narsistik kişilik yapısına sahip olduklarını belirtiyorlar. Doç. Dr. Psikiyatr Özkan Pektaş, ayrılma durumunda terör yaratan kişileri tanımlarken şunları söylüyor: “Genel olarak bir taraf ayrılığı istediğinde, istemeyen taraf kaçınılmaz olarak narsistik bir yaralanmaya uğruyor; çünkü kendi beğenisine tepki geliyor ve eğer o kişi patoloji taşımıyorsa, bunu hazmediyor. Bir matemi hazmedercesine bitiriyor.



Özellikle bazı durumlarda, narsistik yaralanmayı kaldıramıyor insanlar. ‘Benim gibi birine yapılır mı bu? Bir başkası mı var yoksa’ diye soruyorlar. Çoğunlukla narsistik yaralanmadan kurtulmak için karşısındakinden parça kopartmaya çalışıp, onun yarasıyla kendi yarasını onarmaya çalışıyorlar. Bu durum, özellikle borderline kişiliklerde çok yaygındır; hatta bu, onların en temel özelliğidir. Terk edilmeye katlanamazlar. Onlarla ilişkinin en temel biçimi, ‘Beni terk etmeyeceksin, beni aldatmayacaksın değil mi?’ soruları ile geçer. Borderline kişilikler, bu sorularla başlarlar ve ilişkinin devamı için çılgınca çabalar gösterirler. Terk edilmeyi kabul edemeyecekleri için, çılgın çabalar gösterirler ve terk edilmeleri durumunda, ‘Kendimi de seni de öldürürüm’ gibi rahatsız edici laflar ederler. Sonu gelmeyen telefonlarla yaşamı kâbus haline getirebilirler. Böyle bir durumla karşılaşan insanlar, onu anlamak ve olayı ona anlatarak ayrılmayı hayal etmek yerine, radikal davranmayı seçmeli.”



İlişkide sorun yaratacak kişileri anlamak



Doç. Dr. Psikiyatr Özkan Pektaş’a göre, bir ilişki içinde ve sonrasında sorun yaratacak tipleri anlamak o kadar kolay değil. Çünkü bunlar çok etkili, son derece şeker, çekici insanlar. İlişkiye girdikleri insanları bir anda göklere çıkarıp bir anda yerin dibine indirebiliyorlar. Genellikle ilişkide tedirginlik yaratıyorlar ve işte o zaman karşıdaki insan ayrılmaya kalkıyor. Ama bu karar, ayrılık yerine savaşı başlatıyor. Bu insanlarla konuşarak sorun çözmek hayal olduğu için; ‘neden, niçin’ gibi soruların cevapları verilmemeli. Çünkü bu kişilik yapısında olanlar her şeyin nedenini ararlar. Doç. Pektaş, bu konuda çök önemli bir belirlemede bulunuyor: “Bir ilişki kötü gidiyor ve karşı taraftaki insan patolojik yanını gösteriyorsa, bunun sinyalini de verir. Mesela hiç ummadığınız anda huzurlu, ummadığınız anda huzursuz olur. Sizi her şeyden kıskanır. Kıskanılmak başta insanın hoşuna gitse de bunun patolojik boyutlara gelmesi kaçınılmazdır. Riskleri de göze alarak ayrılmaktan başka çare yoktur bu durumda.”



Eş değil, bir uzantı



Psikiyatr Dr. Bahadır Bakım da ilişkilerde ve bitiminde sorun yaratanların daha çok narsistik kişilik yapısına sahip olduğunu ve eşlerinin ayrılık kararını kendilerine yönelik eylem olarak algıladıklarını belirtiyor. Dr. Bakım’a göre, bu tür bir ayrılık kararı, narsistik yaralanmaya yol açacağı için, bunu tahammül edilmez bir şey olarak algılarlar. Ayrılık kararını kendi bütünlüklerinin bozulması olarak görürler; çünkü diğer kişiyi bir birey olarak değil, kendi uzantıları olarak algılarlar. Dolayısıyla ayrılık her durumda bir başkaldırı olarak kabul edilir ve ajitasyona neden olur. Dr. Bakım, “Bu kişileri başlangıçta tanımak mümkündür. Bunlar, hep ön planda olmaya çalışan, empati yapamayan, kendi sözlerinin dinlenmesini isteyen, destek olmadığında ayakta duramayan insanlardır. Böyle insanlarda her türlü ilgi ve desteğin kaybı ajitasyona neden olabilir. Yani kendi dürtülerini kontrol edemez hale gelebilirler” diyor.

İlişkilerde terör yaratanların kişilik yapıları



* Sorunlu aile içinde büyüyenler

* Ergenlikte hırpalananlar

* Kalıtımsal olarak psikolojik sorunları olanlar

* Borderline kişilik yapısında olanlar

* Terk edilme korkusu yaşayanlar, anne-baba ayrılığı nedeniyle sorunlu büyümüş olanlar

* Narsistik yaralanmaya açık olanlar

* Anti-sosyal kişilik özellikleri ağır basanlar



Onları nasıl tanırız?




* Küçük bir tartışma yaşandığında bile öfkesine engel olmakta zorlanır.

* Alkol aldığı zaman davranışları değişir ve agresifleşir.

* Çevresindeki birçok insanla tartışma yapmaktan kaçınmaz.

* Sorunları çözücü yaklaşmayı hiç önemsemez ve problemleri karşısındakinin çözmesini bekler.

* Ayrılık halinde başvuracağı yöntemler genelde şiddete yöneliktir.

* Önceki ilişkilerinden ayrılırken yaşadıkları büyük problemleri anlatırken kendisini bu sorunun içinde görmez.

* Çocukluklarını anlatırken, genel olarak karmaşadan söz ederler.

* Ergenlik çağında ciddi anlamda arkadaşlarıyla, okulu ve ailesiyle problem yaşamışlardır, bundan rahatsız olmadan anlatırlar.

* Erişkin yaşlarda çok parçalı ya da az olsa bile çok sorunlu ilişkileri olmuş ve ilişkilerini bir noktaya getirememişlerdir.

* İş yaşamında çok dalgalı bir seyir izlemişlerdir.

* İyi bir aileye, eğitime ve belirli zekâ seviyesine sahipken, hayattaki konumları bunun gerisinde kalmıştır.

* Sorumluluk almakta zorlanırlar.

* Kayıplara karşı toleransı azdır.



Onları sakinleştirecek yöntemler



* Sorunun sadece onun davranışlarından kaynaklanmadığını sizin de suçlu olduğunuzu anlatın. Yani kendini suçlayarak öfke duymasına engel olun.

* Bir psikiyatra gitmesinin bundan sonraki hayatına çeki düzen vermek adına çok yararlı olduğunu örnekler vererek anlatın.

* Tartışma başlayacağı zaman konuyu hiç uzatmadan mola isteyip, bulunduğunuz ortamdan hemen uzaklaşın.

* Öfkeli tavırlarına olan tepkinizi davranışlarınızla gösterin. Örneğin konuşarak tartışmayı reddedin ve istediği tartışmayı bir gün sonra mutlaka yapacağınıza söz verin. Ertesi gün daha sakin bir şekilde sorunları konuştuğunuzu göreceksiniz.



Nasıl acısız ayrılırsınız?



* Çok zeki oldukları için ayrılığa giden tüm davranışların ipuçlarını fark edeceklerdir. Bu nedenle öncelikle duygu ve düşüncelerinizi gizlemeyin.

* Bir kadın ya da erkek nedeniyle ayrılığı asla kaldıramayacakları için, neden yeni bir aşk olduğunda bunu gizleyebildiğiniz kadar gizleyin.

* Ayrılmak istediğinizi kesin olarak dile getirin ve bundan taviz vermeyin.

* Eğer intihar edeceğini söylüyorsa yakınlarına haber verin ama siz üzerine gitmeyin.

* Sizi öldüreceğini söylüyorsa bunu öylesine bir tehdit olarak görmeyip önlem almaya çalışın.

* Ayrıldıktan sonra buluşma tekliflerini kabul etmeyin ve olabildiğince kesin olarak son noktayı koyun. Mümkünse arkanıza bakmayın.


Şimdi kısaca borderline için takıntılı /saplantılı aşk diyebiliriz belkide

Peki bu tip bir aşka sahip olduğunuzu anlarsanız ne yapardınız?
Ayrılma kararı aldıysanız nasıl bir yol izlerdiniz?
Bu aşk tipi hakkınızda düşüncelerinizi kısaca alalım sizlerden





Similar Topics Collapse

  Topic Forum Started By Stats Last Post Info

1 user(s) are reading this topic

0 members, 1 guests, 0 anonymous users