İçerik değiştir



- - - - -

Gul Desem


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 5 yanıt verildi

#1 GökceN

GökceN

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.389 Mesaj

Gönderim zamanı 12.11.2008 - 17:33


--------------------------------------------------------------------------------
Sahte güneşlerde kavrulan gönlümün çatlayan vadilerine, pırıl pırıl gülümseyen bulutlar, gül kokan yağmurlarını usul usul indirse..Mevsimleri alsam kollarımın arasına.. Kışta kalan bütün tohumlar gecelerinde, gülün kırmızı düşünü görse..İçimden kopup toprağa titreyerek düşen her yaprak,hazanımı güle açılan bir yol bilse..

Bu dünyanın kızgın dalgalarının dehşeti ile parçalanan kıyılarım,bir gül vaktinde Ay'ın yüreğime vuran gölgesinde yetim başlarını okşayan o şefkatli elin merhametiyle onarılsa..Gecenin siyah perçemine karışan yalnızlığımın solgun yüzü, bütün sessizlikleri sızlatan bir sedayla gönül aynalarıma çarpıp kırılsa..Kırılan her parça, yeni bir yüz olup bir gülün sesine dost olsa..

Gül desem..
Bu dünyaya dair ne varsa yeni bildiğim, hepsi eskise bir bir içimde.Söğuk bir hançer gibi damarlarımı yırtan isyanlarımı çekip çıkarsam kalbimden..Kan ayan yaralarımın sancısını bir gül yaprağının sıcaklığıyla dindirsem..Sıcak, buhar buhar yükselirken semaya,ufkun ince çizgisine doğru aşkı soluyarak savrulan mahzun bir kum zerresi olsam..Gülün ayağını kaldırdığı yere, ben bıraksam yüreğimi.. Uzun yolların yorgunluğuna sükut eden bir çehreyle,kafesinden kurtulan bir güvercin misali, tutsaklığı ruhumda elesem,ömrümün bir ucundan diğer ucuna dek koşar adım gülün ateş kırmızısı izini sürsem…


Gül desem..
Yalanın ve riyanın gökte yıldızların ışığını söndürdüğü,mum ışığına sürgün düştüğüm vakitleri unutsam..Karan lık zincire vurulsa önce yedi yerinden, sonra eriyip aksa gözlerimden.Gül gölgelerinde oluk oluk kandiller yansa mehtabın titreyen gamzesinde..
Puslu çöllerin susuz feryadına bulansam içimin sessiz çığlıklarını..Bir akşam yıldızı duysa iniltilerimi de İnse, göklerden simleri dökülmüş gecenin gerdanına..Gül adında bir ışık saçsa ruhumun girdabına..
Artık hüzün şarkılarını söylemekten vazgeçse iklim..Şiir şiir bir özlemi taşısa ellerim.Her ıslandığında bir gülü büyütse içinde gözlerim..

Gül desem..
Taif'e gitsem.Atılan taşlara bir perde olup gerilsem.Sevr mağarasında kanatlanmayan kuşun kanadında bir tüye dönsem..Mağarayı kapatan örümceğin ağındaki bir ilmeğe ersem.

Gül desem..
İntizarımda kapanmayan gözlerime gül tozundan sürmeler çekilse,kalbimin surları gül yaprağından örülse.Gönlümün kabuk bağlayan yanıklarına gül adında bir merhem sürülse.
Çehrelerin engebeli yollarına gülden bahçeler döşense..Her bahçede güle tutkun bir bülbül ötse.Kuş yavruları sımsıcak gülden hikayelerle ısınsa..
Gül taşıyan çağlayanlar süzülse parmaklarımdan, topraktan gül devşiren düşlerime..sokaklar,solgun ışıklar,yakamozlar gül koksa..Caddele rde ağaçlar,pencerelerde saksılar gül koksa..Demir parmaklıklar gül dalından yapılsa,onlar da baharda gül diye açsa..
Ayaz gecelerin kuytusunda,uykuyu bekleyen dertli gözlere, gül yudumlayan ninniler asude uykular taşısa.

Gül desem..
Gül renginde katmer katmer açılan guruptan ruhuma dökülse melekler.demet demet gül rayihasında sallansa bütün beşikler…Bir kuşluk vakti gül adında bir sızı düşse yüreğime..Kabaran denizler gül diye çıldırsa..Silkelense gök maviliğinden.Gül yağınca semadan ızdırabım inşiraha dönüşse..
Gül desem..
Hasretinin soğuğunda kırağı vuran çiçeklerim dirilip gürbüzleşse.Günahlarımın karasına boyanan kanım, gül renginde temizlense...Ağır aksak yürüyen vicdanıma can gelse..Ruhumun viran olmuş bağları bir tutam bahar ışığı ile tazelense..Gülün şefkati ile süslense boynu bükük fidanlarım..
Buket buket gülle doldurup heybemi, uzak diyarlara ömrünü adayan bir seyyah olsam.Her ülkenin açılmamış paslı kapılarına taze bir gül dalı bıraksam.Gözlerini yazmaya adamış bir hattat olsam.Her harfime bir gül düşürsem.
Ellerini nakışlarına adayan bir nakkaş olsam..Her nakışıma bir gül sığdırsam.

Gül desem..
Güle yazılan bütün yazıları ben okusam.
Bütün şiirleri ben ezberlesem.Güle adanan nefeslerim tükenene dek, bir gül destanını içinde ömür sürsem.Bütün şakıyan bülbüller sussa..Güle aşkımı ben söylesem.ben anlatsam..
Dökülse kanlı pasları gözkapaklarının.Kırılsa kapıları gülsüz geçen yıllarımın.İçimi yakıp yıkan rüzgarlar gül sularında durulsam.

Gül desem..
Beni bir gül sevse..
Beni bir gül anlasa…

Akıllı adam aklını kullanır. Daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır.
Bernard Shaw

#2 GökceN

GökceN

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.389 Mesaj

Gönderim zamanı 18.11.2008 - 11:32

Biliyorum, hiç beklemiyordun bu daveti. Ansızın geliverdi değil mi? Ansızın vurdu şakağına;

saçaktan düşen buzdan kılıçlar gibi. Şaşırdın. Huzurunun göbeğine irice bir taş savruldu; halka halka titremede gönlünün düştüğü göl şimdi. Neşesi kaçtı vaktin; sevinçlerini pervane ettiğin mumlar titredi, bitti. Akrep ve yelkovanın ayakları dolandı; beklediğin “az sonra”lar havada asılı kaldı. Hüznün ölü kelebekleri kıpırdadı, sızılandı. Aşinâlığın tadı bozuldu; acının ketum, kekre sütunları devrildi göğsüne. Başını yasladığın uzun saatler, uzanıp uyuduğun bitmez günler vaadlerini yerine getiremeyeceklerini söylediler; yüzleri yerde, mahçup. Oyala(n)dığın ağaç gölgeleri çekildi üzerinden. Avunduğun/avuttuğun haz perdeleri parelendi. Gözlerini ıslatamadan giden yağmurlar elindeki şemsiyeyi uçurdu. Konforunu bozmamak için parmak uçlarına basa basa odana gören, kalbini kanatmadan usulca gidiveren uzak acılar yakana dolandı şimdi.

“Daha dün konuşmuştuk ama...” diyorsun. “Ama nasıl olur!”lar çekip çekiştiriyor iki yakanı. “Hiç beklenmedik bir ölüm!” “Vakitsiz” “Erken!” “Sürpriz!”


İşine ara vereceksin bugün... Kocaman bir pürüz olup çıkıverdim karşına. Hızını kestim hayatının. Üzerine saldım kaygılarını. Köşe bucak kaçtığın korkulara sobelettim seni. Ölümle arana koyduğun duvarı yıktım. “Ölüm bize de yaklaşırmış/yakışırmış” dedin. “Ölmesi kanıksanmış, ölünesi bir yaştayız artık.” “Rahmetli...” sıfatını ismimin üzerine yumuşak bir şal gibi atıvereceksin.
İki yakasında da eksiğim İstanbul’un. Vapurların hiçbiri beklemiyor beni iskelede. Ben öldüm diye şeritleri eksilmedi otoyolların.
Şimdiye kadar hep başkalarıydı ölen. Hayret! Ben öldüm bu defa...
Şimdilerimin hiçbirine dokundurmadığım, yarından sonrasına bile yaklaştırmadığım ölüm şimdi/m oluverdi. Oysa, oysa...Gitsen de bir gitmesen de bir; bir cenaze olurdu camilerden birinin avlusunda. Belki bir kalabalık çıkagelirdi önüne... Bir sokağın başında. Yol kenarında, gözünü sakındığın mezarlığın giriş kapısında. “Nasılsa, ölen biri çıkar bu şehirde her gün!” diye kanıksadığın. Adını bile sormaya zahmet etmediğin. Eksilenin kim olduğuna aldırış etmediğin. Gitti diye üzülmediğin birinin cenazesi işte. Aynı manzara, aynı tabut, aynı üzgün yüzler. Aynı güneş gözlükleri. Ağladığı mı, yoksa ağlayamadığı mı anlaşılmasın diye saklanan gözler. Sanki hayatın ortasında duran ölümü inkâr etmek için göz göze gelmemeler. Sıradan bir cenaze yani.

Seni bilmem ama ben bu cenazeye mutlaka gitmeliyim. Ayıp olur, çok ayıp... Davetlilerin yüzüne bakamam sonra. Dediği gibi şairin, bir musallâlık saltanatım bu benim. Başroldeyim.

Toprağa konulacak adam rolü benim. Ardından ağlanılacak adamı ben oynayacağım. Hiç itirazsız karanlığa uzanmak bana düştü bu defa. Üzerine toprak atılan adamı... Unutulmuşluklar altında yüzü erimeye bırakılan adamı... Hüzünlerin münasebetsiz müsebbibi olacak adamı... Ayakkabısı kendisini beklerken bağları çözülecek adamı.... Elbiseleri evden çıkarılacak adamı... Ben oynayacağım.
Yatağı soğuk kalacak adamı... Akşam eve dönmeyecek adamı... Kapıyı çalması beklenmeyecek adamı... Sofrada yeri olmayacak adamı... Adı telefon rehberinden silinecek adamı... Şehrin dudaklarından yarım ağız çıkmış bir hece gibi önemsizleşecek adamı.... Ben oynayacağım. Sevinçlerin ortasına en fazla bir hıçkırık gibi sokulsa bile hatıraların eşiğinden yüz geri edilecek adamı... Resmine bakıp bakıp da ağlanacak (yoksa ağlanılmayacak mı?) adamı... . “Adı neydi.... Hani....!” diye yokluğu kanıksanacak adamı.... Soluk bir resimde mahzun bir tebessümün ardında aşklarını saklayan, susturan adamı... Ben oynuyorum bugün... Sahnedeyim.
Beklerim.
En öndeki olmalısın ayakta duranların. En dik duranı.
İşte davetiyen:
Canını çok seven, her günün sabahında burada sonsuzca yaşayacağına yeniden kanan, her lezzetin tükenişinde ölümün yanına uğradığını unutan, her hazzın zirvesinde yakasındaki ölümlü etiketini isteyerek düşüren, her yaz sıcağında içi dünyaya iyiden iyiye ısınan, doğduğu yılın rakamının büyüklüğünün kendisini kabirden uzak tuttuğunu sanarak avunan, kalbinin her atışında ölümlerden döndüğünün farkında olmayan, damarlarının bir köşesinde ansızın geliverecek pıhtılardan yapılmış veda haberleri saklayan, ayrılıkların çatlaklarından giren hüzünleri ölümün nefesi gibi yudumlayan, sevenlerinin gözlerinin ışığına sığınarak ısınan, unutulmayı, yok sayılmayı en ürkütücü uçurum bilen, güzelliğini aynaların kırıklarında arayan, toprağa girmeye üşenen, uzun süredir aramızda yaşayan dostumuz, arkadaşımız, sırdaşımız, kardeşimiz, babamız, evladımız, şimdilik unutmayacağımızı umduğumuz, bir süre unutmaktan utanacağımız, sonra unutacağımız, en sonunda unuttuğumuzu da unutacağımız
doğduğu gün yakalandığı fanilik hastalığından, uzun süredir yatalak olmasına yol açan “her nefis ölümü tadacaktır!” yarasından, ömür boyu sancısını çektiği amansız yaşama rahatsızlığından kurtulup aramızdan ayrıl[maya ayarlan]mıştır.
Cenazesi -umulur ki- en uzak zamanda, sızılarının köşe başlarında kılınan cenaze namazını takiben kaldırılacak, gözünden (belki gönlünden) uzak bir yerde unutuluş toprağına gömülecektir.

Senai Demirci

Akıllı adam aklını kullanır. Daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır.
Bernard Shaw

#3 GökceN

GökceN

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.389 Mesaj

Gönderim zamanı 20.11.2008 - 00:25

GÖZLERİNE MEFTUNUM


Gözlerindi benim nazargahım.
Ve sadece senin için dökülmüştü sözlerimden, en hasretli kelimeler.

Ey benim gül nefeslim.
Gurbetimin sılası.
Yüreğimin sızısı.
Gözyaşlarımın en sıcak damlası.
Bilki, Gözlerine meftunum...

Adın adıma yazıldığı günden beri, aşkını kalbime kazımaya başladım.

Şu geçen ömrümde neler ve neler için üzülmüşüm, sızlanmışım.
Şimdi anladımki, hüznün ve kederin, hasretin ve acının en şiddetlisini senin için duymalıyım.
Şimdi adını anıyor, aşkını tadıyorum iliklerime kadar...

Senin sevginle yeniden doğmuş gibi yunup yıkanıyor kalbim...

Gel şimdi, aşkınla temizlenmiş şu yüreğe.
Şereflendir içimin içini.
Gel...

Sen;
Ey içimin en iç yanı,
Gönlümün en sızılı tarafı.
Gel ey andelibi zişanım.
Gönlümün gülü,
Bugünümün dünü,
Gözümün nuru,
Gönlümün süruru...

Senden önce çorak bir toprak gibi olan yüreğim gelişinle yeşillere boyandı.

Gel, ey suya hasret toprakların yağmuru.
Gönlümün vahalarında açan nazlı çiçek.
Gel, şu kırık dökük kalbimdeki hüznüm dinsin.
Artık düşlerim sensin.
Gündüzüm sen, gecem sensin...

Gel, ey sürmeli gözlü yarim.
Gözlerine vurulduğum sevgili.
Sözlerinde buldum aşkın en gerçeğini.
Şimdi sevdan la yakıyor ve yıkıyorum sensiz geçmiş tüm günlerimi...

Gel, ey ummanında kaybolduğum nur.
Ruh iklimimin amberi.
Cemre gibi düş, şüphelerimin ve tereddütlerimin tam ortasına.
Gözlerim senden başkasını aramasın,
Senden başkasını sevemesin.
Kalbim senden çok kimseyi sevmesin...

Gel...
Sensiz geçen asırların ve yılların özlemiyle gel.
Gel, ey dudaklarımdaki tebessümün en içli hali.

Şimdi sen gidersen bizden, bir şafağın dibine sıkışmış kör bir karanlık olur gündüzler...

Sensiz nasıl avunur bu yürek?

En sevgilim sensin...

Seni kaybedemem...

Göremesemde seni, inan ki çok seviyorum seni.
Bilmesem de gözlerinin sıcaklığını, hissediyorum aşkının sıcağını...

Gözlerine meftunum ey yar...

Bırakıpta gitme ellerimizi...

Şimdi gidiyorsun.
Hasretine nasıl dayanacak, vuslatını nasıl bekleyecek bu aşık yürek?

Gittin ya, herşey anlamını yitirdi.
Aşkın gerçek anlamını senden öğrendim.
Sevilmesi gereken herşeyi senden...

Şimdi yoksun...
Ama yinede, gözlerini gözlerimden ayırma,
Ellerimi hiçbir zaman bırakma...

Yokluğun ürkütüyor beni şimdilerde.
Kırkikindi yağmurları altında, hasretini içime çeke, çeke sırılsıklam seni bekliyorum...
Kimsede bulamıyorum aşkının sıcaklığını. Hiç kimsede...
Gelde abı hayat içir parmaklarından.
Gelde bayram edelim.
Gelde dinsin hasretim.

Seni bekliyorum
Hasretim benim...

Sana geliyorum
Vuslatım benim...

Ne olur gel artık...

Gözlerine aşık olduğum yar...

Gel artık.

Gel...


Yazı Sahibi ; Muhammed Acar

Akıllı adam aklını kullanır. Daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır.
Bernard Shaw

#4 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 20.11.2008 - 13:43

Elinize sağlık...
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#5 GökceN

GökceN

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.389 Mesaj

Gönderim zamanı 20.11.2008 - 20:41

sızınde okuyan gozlerınıze sağlık. kılıç bey.
Akıllı adam aklını kullanır. Daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır.
Bernard Shaw

#6 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 20.11.2008 - 20:52

Teşekkürler;Yorum yapmasamda genelde yazılanların hepsini okumaya çalışıyorum...
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...





Benzer Konular Daralt

0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli