Erkeksen,Kadın Ol
--------------------------------------------------------------------------------
İnsan hayatında,düğün olarak algılanan üç önemli yaşanmışlık var.Doğum,evlilik,ölüm.Her ne kadar,ölüme düğün demek bir çelişki gibi görünse de,ölümü yeniden doğum anlamında algıladığımızda,kavram yerine oturmuş oluyor.
Üç düğünün,insanı nerelerden alıp,nerelere götüreceğini,üç serüveni kurgulayandan başka kim bilebilir ki? Benim,yaşadıktan sonra bildiğim,ikinci düğünden sonrakileri,şaşkınlıkla karşıladığımı,bu şaşkınlığın,Türkiye gerçeği olduğunu,üzülerek öğrenmiş bulunmaktayım.
Kendi köyüme 25 sene önce gitmiş ve bunu utanarak söylemiş biri olarak,ikinci düğünle hayatımı birleştirdiğim,sevdiğim insanın memleketine üç kere gitmişliğimi de itiraf edeyim.Evliliğimizin altıncı ayında,Konya’nın yollarına düştük.
Köy evleri kerpiç ve yığma tuğladan.Genellikle tek katlı ama olabildiğince geniş ve uzun.Bu geniş ve uzun yapıya alabildiğince oda sığdırılmış.Yeni damat olmanın verdiği ayrıcalığını,gösterilen izzet-i ikramda görebiliyordum.Tüm bakışlar üzerimde yoğunlaşırken,ayaklarımdan saçlarıma kadar dikkatlice süzüldüğümün farkındaydım.
İlk akşamımda,sofra muazzam şekilde donatılmıştı.Hoş sohbet eşliğinde yenilenler yenildi.Lakin,yenilenleri yemeyenler,daha doğrusu yiyemeyenler,çok yaşlılar hariç her yaş grubuna ait bayanlardı.Tüm yemek boyunca,sofraya hizmet amacıyla pervane oldular etrafımızda.Büyüklerin olduğu kadar,hatta onlardan daha çok,10,15 yaş aralığındaki çocukların isteklerinin ardı arkası kesilmiyordu.Su dolu sürahi yanı başında durduğu halde,sürahideki suyun bardağa boşaltılması işi,ayrımsız tüm erkeklere zor gelmiş olmalı ki,bu hizmeti bile,bayanlardan yerine getirmelerini istemekte bir mahzur görmüyorlardı.Enteresan ve tuhaftır,10,15 yaş grubundaki çocukların bu tür istekleri,bayanlar tarafından yerine getirilirken,büyüklerinin yüzlerindeki memnuniyet verici ifadeyi,hangi ruh bilim dalı açılayacak merak ediyordum.Yemek,hizmet eden ve edilenlerin karşılıklı memnuniyetleri şeklinde sürüp gitti,ben hariç.Büyüklerimden müsaade isteyip,bahçe çeşmesine ellerimi yıkamak için istediğim izini takiben,yaşça benden küçükler,benimle birlikte ayağa kalktılar.Bahçedeki çeşmeye yola koyulurken,dirseğinden göğsüne kıvırdığı kolunun üstündeki havlu,diğer elinde ibrik olan,benden yaşça küçük bayan yanımda bitiverdi.Çeşme suyunun akmadığını söyleyerek bahçeye kadar bana eşlik etti.
Odaya döndüğümde,yemeklerini yeni bitiren 10-15 yaş aralığındaki çocuklar sofradan kalkmak üzereydi.Yemek boyunca yaşadığım şaşkınlığı üzerimden henüz atamamışken,çocuklara da,havlu ve ibrik hizmeti verildi.Hem de,kendilerinden kat kat büyük yaşa sahip bayanlar tarafından.Çay faslında da değişen bir şey olmamıştı.Mutfağa gidip gelen,oturduktan sonra,”bana su getir” deme keyfiyetinde bulunmaktan adeta haz alıyor.
Yeni damat olarak,Konya’ya yaptığım ilk ziyarette yaşadıklarım,bazılarına normal gelebilir.Ben normal karşılamıyorum.Henüz çocuk yaşta,bayanlar üzerinde dominant(baskın) bir kişiliğe büründürülen bu çocukların,evlendiklerinde,eşl erine yaşatacağı yaşantıyı tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek.Bunu,gelenek ve görenekle açıklamaya çalışmak,safdilikle eş anlamlı.Küçüklükten böyle yetiştirilen erkek,yaşamı boyunca,eşinin yaptığı hangi işin ucundan tutabilir,eşiyle ne tür paylaşım birlikteliğinde bulunabilir? Büyük kentlerde,aile babası diye tabir edilen canavarların çocukluklarını gördüm.Steven Spıelberg'in,Jurassıc park'ı çekmek için o kadar bütçe harcamasına,mekan,dekor aramasına hiç gerek yoktu!
Evinizin temizliği için hizmetli bayan tutun.Bu hizmetliye yemek yapacağını da söyleyin.Bu hizmetli bayana,çocuklara bakacağını da söyleyin.Bu çocukların içinde bebek olan varsa ona bakacağını da söyleyin.Bu bayana,çocukları okula götürmesini ve çıkışta almasını da(servise vereceğiniz paranın karşılığında istenilen hizmettir bu) söyleyin.Bu bayana alışverişe çıkmasını da söyleyin.Bu bayana,merdiven silmesini de söyleyin.Bu bayana bir de sigorta yapıp,düzenli olarak primlerini ödemek zorundasınız.Bunu da siz ona değil,o hizmetli bayan size söyleyecektir.Gördünüz değil mi! Bu işleri eşiniz bedavaya yapıyor.Bu hizmetli bayana,bu hizmetleri karşılığında vereceğiniz para,eşiniz sayesinde bütçenizden çıkmıyor.Gel görelim ki,maaş olarak eşlerimize dönen bir para da yok ortalıkta.
Hani erkekler derler ya, "yok, hanım çalışmıyor, evde". Öyle mi gerçekten? Çalışmıyor dediği hanım biraz önce anlattığım bütün işleri yapıyor. Ama işi daha zor, çünkü çalıştığı halde, çalıştığı düşünülmüyor. Onu bırakın, maaş alamıyor, sigortasız yaşıyor, paranın dolaşımına dahil olmuyor. Emek harcıyor, ama emeğin karşılığı olan paraya dokunamıyor.
Daha da vahimi kadının görünmez emeği, piyasanın görünmez eli çalışsın diye işçi yetiştiriyor, tüketici yetiştiriyor, ücretlilerin üstünü başını temizliyor, işçiyi doyurup yeniliyor, hasta olunca bakıyor, yani ekonomi denilen şeyi sürekli tamir ediyor, yaratıyor.
Şimdi,elimizi vicdanımıza koyup kendimizle yüzleşelim.Konya ziyaretinde verdiğim,kırsal aile örneğindeki baskıcı,feodal erkek egemen yapıyı,kent aile yaşamımızda geçerli kılıyormuyuz? Şayet cevabımız “evet” ise,Konya veya benzeri yerlerde,yaşadığımız bir çocukluğunuz saklıdır.O saklı çocuklukla yüzleşelim ve hayatlarımızı birleştirip paylaştığımız kadınlarımıza hak ettikleri değeri verelim.Daha doğrusu,bu değeri,kendilerinin kazanmaları için,kadınlarımızın başını kuma gömme gayretinden vazgeçelim.İşe,erkek çocuklarımızı birer canavar olarak yetiştirmekten kaçınmakla başlayabiliriz,ne dersiniz?