köylü memet efendi her zamanki gibi eşeğine biner ve tarlanın yolunu tutar. yolda gideken de efdik olsun diye badem kırarak içini çıkarır ve yermiş. yine bir gün tarlaya giderken cebindeki bademleri semerin tokası üzerinde kıraraken çetin bir bademe rastlamış. bir vurmuş taşla bademe, kırılmamış. iki vurmuş kırılmamaış. bu kez bakmış bedem inatla kırılmıyo, iman gücüyle "yaa allah" demiş var gücüyle taşı semerin tokası üzerindeki bademe vurmuş. o kadar kuvvetli vurmuşki taş badem üzerinden kayıp memet efendinin aletinin kafasını ezmiş!
memet efendi can havliyle eşeğin rotasını köye çevirip feryad-ı figan içerisinde evine ulaşmış ve bağrıltıya dışarı çıkan karısına
- "koş koş, sıhhıyeye haber ver! işte böyle böyle oldu" der.
hatunkişi koşarak sıhhıyeyi çağırır. her neyse. sıhhıye efendi memet efendinin aletini pansuman eder sarar sarmalar ve odadan dışarı çıkar.
evin hatunu,
-"sıhhıye efendi, sııhye efendi!"
-buyur hanım!
-kadın biraz sıkılarak ta olsa fısıldayark şöyle der
-"iş görür mü, iş ? "
sıhhıye efendi sırıtarak derki,
-" iş görür görmesine de , yaylanmaya gelmez!!!"