üç dirhem caresizliğin icinde
avuclarındaydı yanakları..
üstüne
bir de
kırmızıydı bu gece yagmur..
kan gibi kekre gibi...
hay lanet !!
nerden cıktı
bu seyir şimdi..
durmadı,
güne, güneşe verdi
yaşlarını...
ayak altına derdi...
gurur verdi...
dikiş tutmayan dudaklarını,
nane limona
değişti...
pırıl pırıl
bakakaldı ona yollar...
öpüşürken uzandığı baharlar,
bi eylül'ün
en efsunlu saatinde bitti...
onu da
eli kanlı
aylardan bildi...
bi akrebin kıskacında
inadına küfür bagladı...
yoksa kıyıya vurmazdı
gölgesi...
öyle ya
çamurdan bir göçtü onunkisi...
debelendi...
ayagının topuguyla
iteledi
yaslarını....
bi kürekte içti
terkedilişi...
saatleri perçinledi sonra
canı çıksın (dı) hepsinin...!!
acısı
tarihine kefildi.....
iki yokuş tırmanıp,
köhne tüneklerini,
cırıl cıplak kesfetmişti
aşkın...
sahi;
aşk onda baslayıp
şehir de mi biterdi ?
sokuldu daha da kadehine,
alazlanan bi ışık
eğilmiş
uzanmış
ve çatlamak üzereyken
o
geçti dudağından...
göğsünde hissetiginden
ona neydi ki?
büyülü karaltısı
sükuta saklanmıstı çokdan..
bırak
meydanlarda kalsın acısı...
komikdir yolcusu...
teninde ki ilk deprem
zamandı nasılsa...
be kadın
yol saçını şimdi
korksun
siyahından sehir...
korkulur vallahi...
tüy olsan da
erişsen kaf dag'ına
cennet üzerine güzellik olsa
güzelin adı senden alınsa
yine de gider
geldiği gibi...
oyalanma
memeden kes bu aşkı hadi...
boşlukdu büyüyen göğsünde ki...
bil
ne o sende ki engindi....
ne de sen..
epru'