İçerik değiştir



- - - - -

Bu öyküyü birlikte yazalım


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 18 yanıt verildi

#1 whoysuz

whoysuz

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 41 Mesaj

Gönderim zamanı 04.06.2003 - 11:25


(her kes devam etsin bir şekilde.. ve bu bizim forum üyelerinin ortak, bitmeyen öyküsü olsun... olayın en hoş yanı da bence aynı anda yazılanlar olacak ve gerçek öykü o zaman doğacak..burada amaç önceki yazılanların insanlarda uyandırdığı duyguların bir araya toplanması.. Biz olabilmek..)

bitmeyen öykü...
Şimdi, güç bulunmuş ve yeniden yitirilmiş değerler arasında,bir başıma.. zaman, ister istemez geçmişi anımsatıyor bana, sancılarımın bedelini tek başıma ödeyerek. Yaşadıklarımız çoktan anı oldu. Siyah beyaz bir fotoğraf karesinde hüznü çağrıştırırcasına. Geriye dönüp baktığımda onca güzelliğin, bir günde, bir gecede şafağın o "en karanlık anında" soğuk çığ tanelerine dönüşmesini görmek.....
"Gözlerini karanlığa alıştırma..."

#2 sahtekar

sahtekar

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 34 Mesaj

Gönderim zamanı 11.02.2004 - 04:38

beni umutlandırıyor. Dışarda rezil bir zemheri varken, kentin elektrikleri on gündür kesikken trt fm den lanet olası bir parça yakalamayı bekliyordum. Hayatımda sevişmek istediğim bütün kadınlar gözlerimin önünden geçiyor.( KAhrolaso gece neden bu kadar karanlık. Ve tedaş çkalede neden faturaları tahsil ederken hassas davranıyor da, iş vatandaşa hizmete gelince oflanıyor. Yarın ekmek almak için yarım saat yol yürümem gerek. Ve sıraya girip, kendim gibi zavallı insanlarla paramla rezil olmayı bekleyeceğim.)Gözlerim bu gece istanbuldaki iett durakları gibi sanki. Hiç bir zaman yalnız olamayacak mı. Şimdi de karanlıkta elinde sopasıyla ortaokuldaki edebiyat hocamı görüyorum. Rüya ağlaçoğlu muydu neydi. Adını unuttuğum bir geçmiş. Ama dayağını unutmadığım bir hoca. Amerikan filmlerinde duyduğum küfürler geliyor aklıma. Ve bir anda edebiyat hocamda şekilleniyor sanki. Umarım belasını bulmuştur. Bugünümün bedduası ona olsun derken pencerenin önünde uyuyakalmıştım. Uyandığımda kapı çalınıyordu .

#3 MaryJane

MaryJane

    Forum Şövalyesi

  • Üyeler
  • 2.094 Mesaj
  • Konum:''Fox River''
  • İlgi Alanları:F1, WRC , Eski Mısır , Gothic-Symphonic-Power Metal , Frp, Galatasaray..

Gönderim zamanı 26.02.2004 - 23:24

önce duymamazlıktan geldim..kapıyı deli gibi çalışından Selim'in geldiği belliydi.İstemiyerekte olsa doğruldum.Selim iyiydi,en azından bu şehirde ''tanıyorum'' diyebildiğim tek insandı ama ben hiç misafir çekecek halde değildim.açtığımda ayakkabılarını çoktan çıkarmış elinde bira şişeleriyle içeri girmeye hazırdı.her zamanki pişkin gülüşüyle suratıma bakıyordu.oturduk.. bir sigara istedim. küfretti.her dostun yapması gereken görevleri yerine getirmeye çalışıyor beni uzak tutmaya çalışıyordu kendince..dertliydi yine ev sahibinden bahsediyor durmadan küfürler yağdırıyordu.3 saat o konuştu ben dinledim.suratımdan anlamış olacakki ben artık gideyim dedi ve kalktı.odaya döndüğümde mumun bitmek üzere olduğunu farkettim mutfağa gidip yeni bir tane yaktım.cama yönelip,Selim'in verdiği son sigaramı yaktım ve yine düşüncelere daldım.sokaklardan geçen insaları,bambaşka hayatları düşündüm.uzun zamandır kendimi böylesi yanlız hissetmemiştim.herşey bir haftada olup bitmişti.oturup kendimi dinledim uzun süre .durmadan düşünüyor düşündükçe eskileri hatırlıyordum.hayatımı düşünüyordum hayatımı..uzadıkça kısalan hayatımı ..şimdi yalnızlığımın koridorlarında sürünüyorum.oysa....
''Orada olmayan bir şeyi görmezden gelemezsiniz çünkü 'görmezden gelme'nin anlamı bu değildir ''

Gönderilen Resim

#4 sahtekar

sahtekar

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 34 Mesaj

Gönderim zamanı 27.02.2004 - 06:12

bitmemeliydim. Sadece devam etmeliydim. Düşünmemeli, sadece yaşamalıydım. Bir hiç olarak. Alnıma yazılan yazının anlamasızlığına küfretmeden, sigara dumanını oniki dakika boyunca izlemeden, yaşadığım yerdeki boklukları hissetmeden bomboş yaşamak isterdim. Her şey geçen yaz olmuştu. O zaman dışarıda kafayı bozmuş, asabi rüzgarlar esmiyordu. Tatlı bir meltem okşuyordu ağaçların yapraklarını. Güneş pis pis sırıtmıyor sanki bana tebessüm ediyordu. Nil le tanıştığım anlardı, o zamanlar. HAyatımda duyduğum en güzel isim, hayatımda tanıdığım en güzel insandı. Siyah beyaz türk filmlerine dalmıştım sanki. Fonda güzel bir erkek sesi beni anlatıyordu. Nili anlatıyordu. O sahil kasabasında tanışmamızı anlatıyordu. Ama zengin değildik. Ne o ne de ben. Yatlarımız yoktu. Katlarımız yoktu. Sadece bizi aşan faturalarımız vardı. Bir de zar zor tatil için biriktirdiğimiz bir miktar para. Bol sıfırlı. Ama değersiz. Bir barda tanışmıştık. Daha doğrusu elindeki birayı üzerime döktüğünde tanışmak zorunda kalmıştı. Her tarafımda biranın ıslaklığı, her tarafımda nilin kokusu. Çok sarhoştu. Arkadaşları kahkahalarla halimize gülerken o elindeki peçeteyle beni kurulamaya çalışıyordu. Ben donmuştum. Aptal japon robotları gibi. Sanki komutumu bekliyordum...

#5 MaryJane

MaryJane

    Forum Şövalyesi

  • Üyeler
  • 2.094 Mesaj
  • Konum:''Fox River''
  • İlgi Alanları:F1, WRC , Eski Mısır , Gothic-Symphonic-Power Metal , Frp, Galatasaray..

Gönderim zamanı 28.02.2004 - 23:16

O ise bir yandan neden olduğu pisliği temizliyor bir yandan mahçup gözleriyle bana bakıyordu.uzun sahil yürüyüşleri,barda geçen bir kaç gecenin ardından tanışıp çıkmaya başlamıştık.Parasız olduğumu biliyor ama bunu umursamıyordu.Umursamadığı tek şey para değildi elbet.. benide pek umursadığı yoktu aslında.. daha 3. beraber oluşumuzdan sonraki gece bana '' adın neydi senin'' deme cesaretini göstermişti ve bunu bilerek yapmadığını biliyordum. aradan bir kaç hafta geçmesinin ardından bir gece barda onu beklerken gelip, yüzüme artık beni istemediğini kendime başka bir ...bulmamı söyledi ve gitti.o an insanların anlamsız bakışları altında, ilk tanışmamızdaki gecede olduğu gibi mahçup ve sinirli bir halde barı terkettim. bütün gece sahil boyunca yürüdüğümü hatırlıyorum.babamın öldüğü günden beri böylesi ağlamamıştım,hele bir kadın için asla..O'nu gerçekten sevdiğimi işte o zaman anladım ..o geceden sonra Nil'i bir daha hiç göremedim..kendime uyguladığım cinayet planları,o kötü hastane günleri sonrasında işte yeniden eski hayatıma dönmüştüm..
Hayatımı, etrafımdaki insanları küçükken yakalayıp kavanozlara kapattığım karıncalara benzetiyorum.ben her ne kadar iyi bir yaşam vermeye çalışsamda hepsi günden güne azalıyordu....şimdi geriye bir ben bir Selim kalmıştık ve ben' en son karınca ölene kadar taşıma'misyonunu üstlenmiştim sanki.
son bira şişesini de içtiğimde saat çoktan gece yarısını geçmişti.dışarda yine deli rüzgarlar esiyor ,yağmur bir savaşçı gibi düşmanını engellemek istercesine camlara vuruyordu.küçükken babam böyle gecelerde korkmamam için rüzgarın kayıp ruhları çaldığını ,yağmurun sesi ve ışığıyla ona engel olup bizi koruduğunu söylemişti.şimdiyse ben başlı başına kaybolmuş bir ruhtum artık. iyice düşüncelerden bitkin durumdaydım.yarına beni yeni bir gün yine heterojen bir dünya bekliyordu.son hissettiğim şey sedirin soğukluğu...biten mumun cızırtısı......
''Orada olmayan bir şeyi görmezden gelemezsiniz çünkü 'görmezden gelme'nin anlamı bu değildir ''

Gönderilen Resim

#6 sahtekar

sahtekar

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 34 Mesaj

Gönderim zamanı 04.03.2004 - 14:45

Sabahlar ansızın gelmiyordu. Uyku ile uyanıklık arasında gün ışığını görüyordum, uyanıyordum. Işıktan nefret ediyordum. Sanki korku filmlerindeki vampirler gibiydim. Geceleri yaşıyor, geceleri yiyor, geceleri düşünüyordum. Günü bir sersem gibi geçiriyordum. Bazen kapı çalınıyordu. Selim içeri giriyordu. Kendinden sorunlarından bahsediyor, sonra çekip gidiyordu. İşin aslı zemheri ayında olmasaydı zorla beni peşine katar bar bar dolaştırırdı. Oysa ben kışı seviyordum. Bakkala çıktığımda dışarıda kimseyi görmemek beni hep mutlu ederdi. Terkedilmiş bir kentte tek soluk alan canlı bendim. Sokaklar tenha olurdu. Bakkal son müşterisini beklerdi. Kahvelerde sigara dumanlarının altında kendinden geçmiş bir grup insan etrafında uyuşturulan bir dünya vardı sanki. O dünyada yerim yoktu. Ama anlamadığım nerede nasıl mutlu olabilirdim. Bu soru her zaman karşıma çıkıyordu. Bir yere ait olamamanın sıkıntısı her an zamansızlığı, mekansızlığı yaşamak bir insanı yapsa yapsa şizofren yapardı. Ama o halisülasyon görmüyordu. Hatta rüya bile görmüyordu. Bir ot gibi yaşıyordu ama sorun ot olmak değildi. Mutsuz olmaktı. Yanlışlıkla yayından fırlamış bir ok gibi hedefini aramaktan bıkmıştı. Kendinden selimden her şeyden bıkmıştı. Ama canı sigara istiyordu. Demek ki yaşayacak daha çok şey var diye düşündü. Montunu giydi. Cebindeki parayı saydı. Bakkala doğru sert bir rüzgarla iki düşman gibi yol almaya başladı.

#7 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 07.03.2004 - 06:16

karanlığın sokaklardan fışkırdığı o anda vazgeçtim bakkala gitmekten.. yaşama sevincimi ve bütün enerjimi vakum misali çekip bitiriyordu içimde yaşatamadığım hasta çocuk. koşa koşa attım kendimi karanlık sokakların kucağına. ruhum çılgınlıklarını azad etmişti sanki... kendimden kaçıp elimden kayıp gidiyordu ben.. hayat denen oyun yarınki matinesinde bensiz perde diyecekti. yalanın suflör olduğu oyunda rol almak istemiyorum artık...Ne selim ne nil nede hayatımdaki bütün maskeli yüzler durduramaz dı beni...Kendim de kendimi kaybetmiştim dümensiz sandal gibi ruhumun dalgalarında savruluyor, sanki bedenimim parçalanıyor tükendiğimi hissediyor dum.

Hayat bu kadar insanı delirtmişse tek sorumlunun insan iradesi olamacağı kanısına hastane geçirdiğim günler de varmıştım. Bizim Koğuşta 4 kişiydik. Can, Harun abi, Muhsin ve ben. Hayatın ofsayda düşürdüğü dört farklı karakter.Can 25 yaşındaydı ve nerdeyse hiç konuşmuyor du. Güzel sanatlar okumuş günün büyük bir bölümü nü terasta resim yaparak geçiriyordu. Kolunu 13 yaşında harman zamanı köyde çalışırken patos makinesine kaptırmış ve bu yüzden patos makinesinin koluyla beraber çocukluğunu da kaptığını söylerdi hep. Köyun çocukları can’a çolakağa lakabını takınca soyutlamış kendini çocuklardan ve çocukluktan. Konuşmamasının ve İnsanları sevmemesinin çocukluğunun mirası olduğunu söylüyor du uzmanlar. İstanbulda başarılı 2 sergi açmış bizler başarısını cümle yerine fırça kullanmasına bağlıyorduk.

Harun abi...

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#8 MaryJane

MaryJane

    Forum Şövalyesi

  • Üyeler
  • 2.094 Mesaj
  • Konum:''Fox River''
  • İlgi Alanları:F1, WRC , Eski Mısır , Gothic-Symphonic-Power Metal , Frp, Galatasaray..

Gönderim zamanı 18.05.2004 - 02:44

bana yanlızklıklarımı, terkedilişlerimi hatırlatıyordu .Karısından ayrıldığını, çocuğunu 1 yıldır göremediğini biliyorduk sadece..beni terketti.. terk eden o mu yoksa ben miyim cümleleriyle başlayan nöbetleri dışında pek konuştuğunu görmezdik,kendi pişmanlıkları ve çaresizlikleri arasında geçiriyordu hastane günlerini…

Muhsin ileri derecede astımdı .küçükken kaybettiği ailesi ona bu hastalığı miras bırakıp gitmişti.O,olayları olduğu gibi kabulleniyor içinde bulunduğu durumu bir ceza olarak görüyordu,ve her ne yapmışsa kabullenmeye rağzı gibiydi.Belkide bu yüzden içimizde en sağlam olanımızdı.

Acımız ve gözyaşlarımız...Bilmediğimiz hastalık terimleri dışında hepimizin ortak yanıydı.Sonumu bilmemenin verdiği korkuyla olan biteni ( özellikle biteni) fark etmeden geçirdim hastane günleri.Burdaki son gecem.Bir bilinmez masal anlatıyorum kendime . başını bilmediğim sonunu da hiç düşünemediğim bir masal ..ama bir yerlerde beynimin bir köşesinde hala umut var.bu umutla korkmadan yürüyebilirim artık gecenin siyaha boyadığı sokakları.. bütün renklere karışabilirim, artık o kadar uzak değil maviler kırmızıların özlediği kadar uzak değil

''Orada olmayan bir şeyi görmezden gelemezsiniz çünkü 'görmezden gelme'nin anlamı bu değildir ''

Gönderilen Resim

#9 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 28.08.2005 - 00:29

Öncelikle silinen mesajlar için özür dileriz arkadaşlar. Nedendir bilmiyorum ancak bu hikayeyi geyikten uzak tutmak,devam ettirmek ve bunu birlikte yapalım istiyoruz.

Saygılar..



ellerimi bırakan hayata tırnaklarımı geçireceğim sabahı beklerken anladım, geceleri dost edindiğim günlerde küfürle başladığım sabahların günahına girdiğimi ve yelkovanın her tıklayışının sona yaklaşıyor olduğumuza karşı bir uyarı olduğunu.

İlk defa yakınlaşmaktan çekinmediğim insanlardan ve yaşamda tek bulmam gerekenin huzur olmadığını anladığım bu yerden ayrılırken hayat damarlarının bir bölümünü kaybetmiş ve insanların yüreklerine malup olmuş bu üç donkişot’tan ayrılamama korkusu vedalaşmaya engel olmuştu. Oysaki alınacak bir intikam vardı hayattan ve devrilecek yel değirmenleri...

Bu mesaj PReNS tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 28.08.2005 - 00:34

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#10 MaryJane

MaryJane

    Forum Şövalyesi

  • Üyeler
  • 2.094 Mesaj
  • Konum:''Fox River''
  • İlgi Alanları:F1, WRC , Eski Mısır , Gothic-Symphonic-Power Metal , Frp, Galatasaray..

Gönderim zamanı 31.08.2005 - 15:02

Ve uyandım gülümseyerek umut dolu düşlerden..
Dışardan gelen yoğun ses kalabalığının arasında tanıdık bir ses'e takıldı kulağım.Bu Selim'di.
Yattığımdan beri devamlı olarak beni ziyarete gelip gidiyor,bazen de bizimle akşam üstü sohbetlerine katılıyordu.
Can ve Harun abiyi bahçede çaylarını içerken bulduk.Son sabah çayının ardından iyi dileklerle dolu cümleleriyle yolcu ettiler beni
Muhsin abiyi aradı gözlerim.Can'ın söylediğine göre gece bir astım krizine tutulmuş yoğun bakım'a almışlar..
Bu 3 donkişot arasında en sevdiğim insanı göremeden gidiyordum.Herşey için teşekkürlerimi,geçmiş olsun dileklerimi ve telefon numaramıda ekleyerek küçük bir not bıraktım.
O güne dair hatırladıklarım ve hatırlayacaklarım sadece bunlar değil elbette karamsarlığın beni içine hapsettiği günlerden, yeni bir hayatı şekillendirmek için çok şey borçlu olduğum bu insanları asla unutmayacağım
Şimdi ise gidiyorum biten bir sonun yeni bir başlangıcına doğru.her şey hazır.Çok fazla birşey almadım yanıma geçmişe ait sadece birkaç anı.
bir fotoğraf albümü,sarı sayfaları güzel bir el yazısıyla yazılmış kimi cümleleri silik,ne zaman hayal etmekten vazgeçsem açıp defalarca kez okuduğum babamın anı defteri,bir sigaralık,ağızlık..bir kendim

artık her yeni gün mis gibi kokan bir kavun dilimi Nazımın dediği gibi.Öyle bir sevgi var ki içimde yıllardır kimselere veremeyip biriktirdiğim volkan misali patlamaya hazır
Hani hiç tanımadığım bir insana bile,biraz da hoşbeş sohbetse ..
Hep öyle olmamışmıydı zaten..
Hayatıma giren insanlardan birer küçük aile oluşturmazmıydım,onlar farketmeden,kendimin bile farkında olmadan..Onlarsa hiçbir zaman
benim beklediğim ölçüde sevgi sunamazlardı,kızar öfkelenir kimi zamanda kaçardım.Hakkım yok biliyorum fazlasına çünkü artık biliyorum ki
ben ne yaparsam yapayım kimse beni, benim istediğim gibi sevemeyecek.
Bu yüzden Selim'in de benimle gelmesini isteyemem
Belki son kez bakıyorum bu evin duvarlarına belki de yine yenilip dönmek var.Olsun varsın...
''Orada olmayan bir şeyi görmezden gelemezsiniz çünkü 'görmezden gelme'nin anlamı bu değildir ''

Gönderilen Resim

#11 114

114

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 700 Mesaj
  • İlgi Alanları:değişken

Gönderim zamanı 01.11.2005 - 12:08

Kafama bir konu takılınca başka hiç yöne bakamıyorum.
Sakin sular derin olur derlermiş
Hayatı dondurdum büyük bir telaşlaydık
Her şey yolunda bulabileceğim en güzel anları yaşıyorum hiçbir konuda konuşmuyoruz sadece o heyecan içinde hep aynı şeyleri konuşuyoruz heyecan içinde her şeyi unutuyorum tasarladığım bir şey yok
Büyük bir heyecanla onu dinliyorum telaşını anlıyorum
Beni çok sevindiren ve hala sevindiren bir iki kelimeyi duyuyorum tek çok sabırsızdım yine susuyordum bir çok şeyi merak ediyordum onunla ilgili sersemlediğimden hiçbir soru soramadım dikkatimi daha çok ondan gelecek sözlere vermiştim duymak istiyordum çok şey bana doğru ilerleyen kişi kim bilmiyorum bende ona doğru ilerliyorum büyük bir hızla hissettiğim yetiyor.ben konuşmaya daha başlamadım dedi . küçücük bir şey için bile bir çocuk gibi sevinebilirim mutluluğumu daha da artıran onunla konuştuğum anlar kısa olan o anlardaki tüm konuşmalarımızdan sadece bir iki kelimeyle günlerce idare ediyorum
Her şeyinde beni ilgilendiren ayrıntılar vardı onun romantik duygularla içimi kapladığı varlığıyla
Ve bu gece ağlıyorum içimden bir şeyler koptu
Kalbim sızlıyor
Yandım
Elim kalbimin üzerine senin için atışını dinliyorum ah zavallı kalbim
Yanma ne yanma bu
Ah ah
Ihmmmmmmmmmmmm boynumu soluma büküyorum kalbimden yana mazlumca sana doğru ellerlim kalbimde elimin üzerinde başım sana tutulmuş başım senden başka hiç bir şeyi düşünemeyen akılsız başım
Olsun sana yaslanıyorum kalbim sensin

#12 whoysuz

whoysuz

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 41 Mesaj

Gönderim zamanı 01.11.2005 - 12:42

Ben seni görmek için sınırlarımı zorlarken, senin umursamamandan, alaycı konuşmalarından, yada senden vazgeçerim diye korkup, önüme bir parça yem atmandan anlamalıydım....

Ben hayatta hiç kimseye bu kadar sabırlı bu kadar uysal davranmamıştım..

Oysaki, severdim özgürlüğümü, asi olmayı, bir bardak suda fırtınalar koparmayı, kimseye hesap vermemeyi.....

Bir bunları severdim birde "seni" sevdim....
Sevgilin değil sevdiğin olmayı istedim....
İlk defa biri benden hesap sorsun istedim, bir açıklama beklesin ....
“bu biraz açık değil mi?” yada “hayır biryere gitmiyorsun evde oturuyorsun..” dan başka bir şeydi bu....

Beni sorgula, duygularımı sorgula istedim, olmadı.....
Ne kadar da kolaydım senin için, ne kadar da zahmetsiz....

Tabii ki bocalardın, emindin düzgün insan olduğumdan, hayatında hiç karşına çıkmamış kadar düzgün, emindin seni çok sevdiğimden ve düşündüğümden; öyle olmasaydı her probleminde ilk beni ararmıydın.....

Nedenleri, niyeleri merak etmedim hiç inan etmedim....
Bu kadar sevgisizliğinde seni nasıl bu kadar sevdim onu merak ettim.....

Benim için ne düşündüğünü, beni nasıl gördüğünü, sendeki beni merak ettim....

Artık hayal kurmuyorum, geçmişe bu kadar bağlı olmamın sebebi o zaman çok mutlu olmam bunu biliyorum....

Şimdi tekrar başlasakta, yalnızlığı paylaşsakta sana gönlümü açabilir, gözüm kapalı güvenebilirmiyim sanıyorsun.....

Şimdi artık tek başımayım.....
Hiç değilse hakkını veriyorum yalnızlığın....
İki kişilik kocaman bir boşluktansa kendimi ve yalnızlığını yeğlerim....

Artık kendimi görmemek için aynalara bakmıyorum, üşürüm diye kazağını giymiyorum, ağlarım diye türkü dinlemiyorum..
Belki de sen haklısın artık ben bile "kendimi" sevmiyorum...
"Gözlerini karanlığa alıştırma..."

#13 MaryJane

MaryJane

    Forum Şövalyesi

  • Üyeler
  • 2.094 Mesaj
  • Konum:''Fox River''
  • İlgi Alanları:F1, WRC , Eski Mısır , Gothic-Symphonic-Power Metal , Frp, Galatasaray..

Gönderim zamanı 07.11.2005 - 00:23

:)

Arkadaşlar elinize yüreğinize sağlık gerçekten çok güzel şeyler yazıyorsunuz.
da..hikaye; yine uslup ve konu olarak bayağ bir kaydı gibi.
Neyse susayım.devam...
''Orada olmayan bir şeyi görmezden gelemezsiniz çünkü 'görmezden gelme'nin anlamı bu değildir ''

Gönderilen Resim

#14 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 13.11.2005 - 23:40

Yine bunalım, yine bunalım. yaf ne zavallı kahramanmış bu çıkaramadık gitti bunalımdan.. :)

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#15 purpleturtle

purpleturtle

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Yeni Üyeler
  • 3 Mesaj
  • Konum:allam ya..dik açı..180 derece..öğrenci tabiki ne olcak..
  • İlgi Alanları:müzik,cep telefonu tamiri,internet,alış-veriş,Avrupa yapımı filmler,her şey işte hayatımı keyiflendiren

Gönderim zamanı 05.03.2006 - 00:03

sabah olduunu gördüm uzun zamandır ilk kez,
sigara altı bişeler atmak için ağzıma mutfaa gittim,taşlaşmış bi dilim kek biraz ekmek vardı tercihimi ekmekten yana yaptım,keki güvercinlere ikram ettim biraz suyla ıslatıp.Penceremin önüne üşüştüler bi anda,benden korkmaktan vazgeçtiler,aç kalmaktan daha çok korktular.
sigaram bitti kahvemde,bu gün,gün ışığında sokaa çıkarmak istedim kendimi,kendimden utanmadım,insanlardan utanmadım,senin beni görme ihtimalinden korkmadım,benim seni görme ihtimalimden korkmadım. botlarımı bağlamadım,karşıdan karşıya geçerken ışıklara ve arabalara baktım,kornaları duydum,bu gün bi garipti herşey,yada bi garipliğin bitişiydi tüm hissettiklerim
biraz yürüdüm,
bu kez ben selim'e gittim.
uyuyo olma ihtimalini umursamadım,uyuyodu keşke gelmeseydim demedim...
yine ewe döndüm,we yine sen çıktın karşıma...duvarlar çıktı,masam çıktı,geçen geceki yarım mum çıktı,masanın altındaki o uzun süredir dokunmadıım kutu ve sen çıktın karşıma.
kutunun içinden sana yazdıklarım,bana yazdıkların,bana sakladıladıklarım ve ardından malesef göyaşlarım çıktı...
sana yazdıklarım hala bende bunun anlamı neydi?senin sakalayabilecek bi yerin yok muydu bu ilişki için?
benden kutu isteseydin ya,verseydim ya,saklasaydın ya sana yazdıklarımı,giderken burada bırakmasaydın ya,ya da unutmasaydın ya...
kutuyu kenara bıraktım,
eski alışkanlıklar kolay terkedilmiyo,bu kez gün ışığı için deilde şehrin ışıkları için çıktım dışarı...

#16 nefertari

nefertari

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 6 Mesaj

Gönderim zamanı 11.03.2006 - 14:49

(Ve uyandım gülümseyerek umut dolu düşlerden..
Dışardan gelen yoğun ses kalabalığının arasında tanıdık bir ses'e takıldı kulağım.Bu Selim'di.
Yattığımdan beri devamlı olarak beni ziyarete gelip gidiyor,bazen de bizimle akşam üstü sohbetlerine katılıyordu.
Can ve Harun abiyi bahçede çaylarını içerken bulduk.Son sabah çayının ardından iyi dileklerle dolu cümleleriyle yolcu ettiler beni
Muhsin abiyi aradı gözlerim.Can'ın söylediğine göre gece bir astım krizine tutulmuş yoğun bakım'a almışlar..
Bu 3 donkişot arasında en sevdiğim insanı göremeden gidiyordum.Herşey için teşekkürlerimi,geçmiş olsun dileklerimi ve telefon numaramıda ekleyerek küçük bir not bıraktım.
O güne dair hatırladıklarım ve hatırlayacaklarım sadece bunlar değil elbette karamsarlığın beni içine hapsettiği günlerden, yeni bir hayatı şekillendirmek için çok şey borçlu olduğum bu insanları asla unutmayacağım
Şimdi ise gidiyorum biten bir sonun yeni bir başlangıcına doğru.her şey hazır.Çok fazla birşey almadım yanıma geçmişe ait sadece birkaç anı.
bir fotoğraf albümü,sarı sayfaları güzel bir el yazısıyla yazılmış kimi cümleleri silik,ne zaman hayal etmekten vazgeçsem açıp defalarca kez okuduğum babamın anı defteri,bir sigaralık,ağızlık..bir kendim

artık her yeni gün mis gibi kokan bir kavun dilimi Nazımın dediği gibi.Öyle bir sevgi var ki içimde yıllardır kimselere veremeyip biriktirdiğim volkan misali patlamaya hazır
Hani hiç tanımadığım bir insana bile,biraz da hoşbeş sohbetse ..
Hep öyle olmamışmıydı zaten..
Hayatıma giren insanlardan birer küçük aile oluşturmazmıydım,onlar farketmeden,kendimin bile farkında olmadan..Onlarsa hiçbir zaman
benim beklediğim ölçüde sevgi sunamazlardı,kızar öfkelenir kimi zamanda kaçardım.Hakkım yok biliyorum fazlasına çünkü artık biliyorum ki
ben ne yaparsam yapayım kimse beni, benim istediğim gibi sevemeyecek.
Bu yüzden Selim'in de benimle gelmesini isteyemem
Belki son kez bakıyorum bu evin duvarlarına belki de yine yenilip dönmek var.Olsun varsın...

Şehrimden ve insanlarımdan uzaklaşmak... ne tuhaf bunu hiç yapamam sanırdım. oysa şimdi ,her köşesinde bir anımın olduğu bu şehir herşeyden daha yabancı geliyordu bana.
Yavaşça kapattım perdelerimi.Birden güpegündüz karardı ortalık. Valizimi kavradım ve bütün anılarımı içinde bıraktığım evimin kapısını kilitledim. içimi garip bir huzur kapladı sanki..
İlk gördüğüm taksiyi durdurdum. İçimde buruk bir sevinç vardı. Nereye gideceğimde tereddüt ettim önce. Sonra istasyon dedim, kararlı ve vakur bir sesle.
Yol boyu insanları seyrettim. O hep bir yerlere yetişmeye çalışan insanları. Caddeleri,sokakları dolduran kalabalık , kornalar, motor sesleri dört bir yanımı kuşatmaya almışlardı. Yeşilin kokusunu, kuşların cıvıltısını tercih ederdim oysa...
Artık biliyordum gideceğim yeri. Böyle bir yer olmalıydı. İnadına yeşil, inadına mavi.
nitekim İstanbulda yolculuğumun son dakikalarıda sona erdi. İstasyon tüm görkemiyle karşımdaydı. Sanki yüzyıllık bir seyahat beni bekliyordu. Ağır ağır yürüdüm. Bilinmeyene doğru yolculuk başlıyordu..

#17 zxz

zxz

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 35 Mesaj
  • Konum:batı bostancı
  • İlgi Alanları:spor,film,mp3,aşk,sex,seks,resim,foto,fantastik heycan verici herşey ilgialanıma giriyoo....

Gönderim zamanı 20.03.2006 - 22:59

tam da osirada kafamda şimsekler cakmaya başladı tren istasyonundan nereye gidebilirdimki en fazla 3 gunde karsa varırdım. karsta hayallerimdeki şehir değildi. karar vermiştim istasyona kadar geldiğim taksiye tekrar binip beni havalimanına goturmesini ve taksimetreyi acmamasını soledim. taksi soferuyle girdiğim pazarlık sonucu 10 liraya anlaştık ..

#18 SutluCikolata

SutluCikolata

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 37 Mesaj

Gönderim zamanı 18.04.2006 - 16:11

anlaştık ama...
ben ne yapıyordum?farkında değildimkendi mezarımı mı yoksa mutluluğumu mu hazırlıyordum bu yolculukla...
hani insanlar bazen sonsuzluğa göç ederler ya içimde öyle bir his var sanki sanki...yok yok o kadar da değil yani bu kadar karamsar olmamın bana ne faydası var ki
ama yaşadıklarım ve hislerim,of Tanrım ne oldu bana böyle kafam karma karışık anlayamıyorum ne yapıyorum?ne yapıyorum?
bi ara kulağıma şöförün sesi geliyor meğer adam bana bir şeyler anlatıyormuş..offf offf kafa yok ki gitti!adam da onu dinlediğimi sanıyordu, neyse bari bir şeyler söyleyeyim de farkına varmasın onu dinlemediğimin..
-evet ya öyle
aslında ne anlattığını bilmiyordum.acaba anlamış mıdır?aman anlasa ne olcak sanki,sonuçta beni istediğim yere bırakıp gidicek.acaba her şey bu kadar kolay mı?hayır hayır sanmam ki kolay olsun.şuraya bak ya taksinin bagajında bir valiz kafamda değişik ve karışık bir çok fikir....ben nereye gidiyorum....bilinmezliğe doğru gidiyorum sanki...kendi bilinmezliğim.ama orası neresi,

Bu mesaj SutluCikolata tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 18.04.2006 - 16:13

Hayat akıp giderken avuçlarımdan....
Eğilip yerden toplayamıyorum parçalarımı....
ve artık her şey için...
Çok geç demek için,belkide çok geç.

#19 whoysuz

whoysuz

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 41 Mesaj

Gönderim zamanı 05.04.2007 - 23:04

aslında itiraf etmesem de biliyorum gitmek istediğim yeri..

ama gitmeyeceğim işte.. gözlerimi kapatıp yakın geçmişi düşünüyorum..
kararım kesinleşiyor: Seni İçimden terkedeceğim..

Binmediğim hiçbir otobüs, beklemediğim hiçbir durak kalmadı bu şehirde. Gittikçe azalıyor hayat.

Neyi erken yaşadıysam hep ona geç kalıyorum..
Sana göçüyorum her sonbahar yolların çıkmıyor aşkıma. Unuttuğun yağmurların adı saklımda,

Seni içimden terk ediyorum.
Susmaktan yoruldum kuşlar ve şarkılar bu şehir terk edeli beri.
Efkar demliyorum gözlerimde yaşlarımı yanağıma konmadan öldürüyorum.
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi.
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp, Seni içimden terk ediyorum.

Ne unutulacak kadar nefret ettin, ne hatırlayacak kadar sevdin..
Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin biliyorum.
Beni hep "bulmamak" için aradın.

Yanılgımdın... Yandığımdın...
Ne tuhaf değil mi, içimi acıtan da sendin, acımı dindirecek olanda.

"Ya öldür beni" dedim, "ya da git benden".
İçi bulanık bir sevdanın ucunda seni kaybettim. Aldırmadın, aldırmalarıma....

Şafaklara sattın ihanetini.
Külüme basanlar bile utandı yaptığından.
İşte soluk bir ömrün son nefesi benden, "Seni içimden terk ediyorum! "

diye düşünürken taksi şöförü " nereye gideceğiz..?" diye soran gözleriyle karşılaştım dikiz aynasında..

ve karalı bir sesle:
"Gözlerini karanlığa alıştırma..."





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli