Elimde ölümle pazarlık mektuplarım, acı sarılmış bir sigara... kire bulanmış, kanamalı bir mazi ardımda... "varlık kadar yok" olduğumu sanırdım küçükken büyüdükçe "yok kadar var" olduğumu anladım... "en beyazlar"ı benim sanırdım hep, oysa "siyah"ı yaşım ilerledikçe tanıdım; tabi "elimdeki siyahlar"ında farkına vardım...
Karanlıktan aydınlığa yol açmak varmış... Ve en karanın en beyazla oynaştığı yerde buldum kendimi. Çocuktum; düştükçe güldüm, ağladıkça büyüdüm. bu yüzden gülmekte hoşuma gitti ağlamakta...
Kader denilen yaszgıyı 13 yaşında anladım; En değerli yarımdan ayrı düştüğümde... ayrılığa aşinalığım o yaşlardan... Hayatın sahne, tanrının yazar ve bizlerin oyuncu olduğunu düşündüm sürekli. doğaçlamaydı oyandığımız oyun... Elem bezmine inandıktan sonra yanıldığımız anladım...
Araf...
Ve bir koma anında Tanıdım Seni... Kendime zarar vermemek için içtiğim uyku ilaçlarının verdiği sersemlikle açtım gözlerimi gözlerine.
Çekinmeden paylaşmaya karar verdim sevgimi senle. Korkmadan... Duyduğundaki heyecanın cenneti anlattı bana. Oysa hiç cennet tasfirim olmamıştı benim; tasvirlerim ya ölüm üzerineydi yada acı; karanlıktan yanaydı tüm bildiğim yani... Şimdi Aydınlık tasvirleri yapıyorum... en aydın, en ak, en sade, en beyaz, en umutlu, en mutlu, en sen...
Araf...
İçimin viranelerinde kendimden bile saklamaya çalıştığım; Ufaklıktan kalma enkaz gülüşünle gülşen oldu.
Duyduğun kadar gerçekti söylediklerim. sevgi kadar gerçek seni sevdiğim...
Mazimi bıraktım bugün, elimdeki en temiz sayfalarımı alıp yanına geldim... Seninle yeni ve en aydın resmi çizmek üzre yanına geldim... Seni seviyorum...
Ya Rab! Utandırma...
Bu mesaj _KajmeraN_ tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 21.03.2008 - 03:54