kısa etek
görünmez corap..
laf bilmez
erişilmez o..
kibirden örümcek ağı....
bi ışık hüzmesi
sisli siyah gözler..
aman tanrım
çıldıracağım
birazdan..
ne bu
dönen kelebekler...
bi toz kadar zayıf..
dişi kadar seçkin..
düş kadar çok...
geçmişi belli de
geleceği eksik..
bedeni tam
ruhu yok...
üşüyor..
yağmur peşine takılmış da,
somurttuğu yüzünde
ruju akmış...
aman ne menem..
bildigım en güzel nakış nasılsa...
kimseye ait olamaz..
durmadan gider...
esrik süzülüşlü kadın..
her düşte güzelliği oldugu kadar...
narin...
bu gece bi kez daha görecek ışığı
nefes nefes...
parça parça...
gıdıklanıyor özlemi dişlerinde..
zehir oluyor tüm neşeleri bir de..
çay tadında yaşlanıyo gözleri..
iri gögüslerinde inip kalkıyordu kalbi..
esgeçıyodu sınırboylarını..
.
sohbeti zevkinden eriyordu...
patiska bi çarşaf gibi,
lavanta kokulu çıplak göğsünden
yakalıyordu
unuttuğu dişiliğini..
tüm aymazlığında
bu kent izliyordu
uzayıp giden gölgeyi..
ilkel ve oldukça acımasızdı....
artık tadı aramadan bedende
çıplak yol alıyordu..
ne gelinlik...
ne tül..
örtüler ağır geliyordu..
dünü yarına karışan yalanıydı artık...
avutulmuştu elleri yanarken...
buruk kalma öle kadın...
seni anlatıyor,
dalgasız,
isimsiz sarhoşluklar..
suçları hep şarapdan..
bi kayıp ilanıdır yanii..
uçsuz bucaksız
bi kadın boyu...
ne engindir,
ne cağlayan,
körükleyen ateşini...
sıla kokan
köpüklü kadın..
ama senden eser kalmamış ki..
(HeRa)