Bu Nasıl Adalet / Mahalle baskısı
#41
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 10:05
Ey kahbe rüzgar,artık ne yönden esersen es!...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek
orumcekadam2
#42
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 10:33
yine de nasıl anlamak istediğinizi size bırakıyorum...
edit: tabi ilk mesaj editlendiği için benim bu yazdıklarım havada kalıyor ya neyseee...
Bu mesaj kara tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 05.12.2007 - 10:34
#43
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 10:50
Bu mesaj orumcekadam2 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 05.12.2007 - 10:54
Ey kahbe rüzgar,artık ne yönden esersen es!...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek
orumcekadam2
#44
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 11:32
Öncelikle herşey iman ile başlar diye biliyorum ben inançta . Dinimize göre imanın şartları :
1- Allah'ın varlığına ve birliğine inanmak.
2- Allah'ın meleklerine inanmak.
3- Allah'ın kitablarına inanmak.
4- Allah'ın peygamberlerine inanmak.
5- Ahiret gününe inanmak.
6- Kadere, hayır ve şerrin yaratıcısının Allah (Celle Celâlühû) olduğuna inanmak.
Daha sonra inancımız olan Müslümanlığın şartlarına bir bakalm.
İSLAMIN ŞARTLARI
1- Kelime-i şehadet getirmek.
2- Namaz kılmak.
3- Oruç tutmak.
4- Zekat vermek.
5- Haccetmek.
Yani bu yukarıdakilerin içersinde ben Müslümanlığın şartı olarak başın örtülmesi veya çarşaf ile sarılması, cübbe, sarık, sakal bırakılması, şalvar giyilmesi gibi maddeler görmüyorum.
Türban takmak, cübbe şalvar giymek sakal bırakmak bunlar sadece yaşam tercihleridir. Bunlar kişinin kendi arzu ve isteğinin tercihleridir. Kendi istediği yaşam şeklinin giyim kuşam olarak simgeleridir. Tercih ettikleri hayat şeklinin simgeleridir. O nedenle bir mekanda türban takılmasını yasaklamak o kişinin inancına( müslüman olmasını engelemediği için ) bir engel oluşturmaz sadece kişisel yaşam tercihlerini sınırlandırır. Ancak bir topluluk ve belli kurumlar içersinde yaşıyorsak o kurumların, o toplumların kuralları ile yaşamak zorundayız ki bir uyum oluşsun. Herkesi kendi kişisel giyim kuşam yaşam tarzın seçiminde serbesttir ama bu serbestlik sınırlandırılmıştır. Nasıl ki sinemalarda topluluk içinde film izlerken yüksek sesle müzik dinleme seçimimizi yapamıyorsak. Nasıl ki bize madem film izlerken müzik dinlemeyi seviyorsun git evinde dinle burası sinema buranın kuralı var deniyor ise.
Nasıl ki Camii'lere girerken Hristiyan dahi olsalar bayan turistlere kapıda uzun etek ve şal vererek bacaklarını kapamalarını başlarını örtmelerini ve ayakkabılarını çıkarmalarını istiyor isek ve onlarda benim yaşam tarzımda bu yok inancımda bu yok dediğinde girme kardeşim o zaman Camii'ye diyor isek aynı şey üniversiteler içinde geçerlidir. Üniversiteler eğer kişinin oruç tutmasını , namaz kılmasını , zekat vermesini vs vs engellediği zaman inanç kısıtlaması yapıyor olur giyim kuşamı engellediği zaman oranın kuralı olur ve kişisel tercihler engellenir ki bu durum yukardaki örneklere bakıldığında her mekan,kurum,işletme veya kuruluşta vardır. O nedenle artık bu sakızın tadı kaçmıştır. Sürekli çiğneyip durmanın bir anlamı yoktur.
#45
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 12:06
İyi de dank kurallara aykır bir şekide ben türbanla okula girmek istiyorum diyen yok ki.Ancak bir topluluk ve belli kurumlar içersinde yaşıyorsak o kurumların, o toplumların kuralları ile yaşamak zorundayız ki bir uyum oluşsun...
Kurallar insanların kişisel tervihini kısıtlamasın diye bir arzu var...
Ayrıca o kurumlara o kurallar nereden gelmiş.
Bu gün otoriteyi elinde bulunduranlar (kamu otoritesi) böyle kurallar koymuşlar...Ona göre yaşıyoruz. Yarın öbür gün Tayyip Erdoğan zihniyeti bütün kamu otoritesini eline geçirip de "kardeşim bütün kurumlara insanlar başları kapalı girecek kamu kuralları değişecek..." dediği vakit de aynı tepki gösterilebilecek mi acaba.
Bu kurallar böyle naapalım ona göre yaşayacağız kapatalım başlarımızı girelim mi diyeceğiz
Yada birisi gelip de kadın erkek farketmez saçları üç numaradan uzun olanlar kamusal alandan içeri giremez diye bir "kural" koyarsa biz de uyumu bozmamak adına hiç gündeme getirmeyecekmiyiz. Öylece yaşayıp gidelim mi yani...
Olayı lütfen birazcık da tersinden değerlendirelim.
Ayrıca bu gün çok harika bir yazı okudum Emre Aközden paylaşayım dedim. Bu konuların neden iki de bir gündeme gelmesi ile alakalı...
Tarhan Erdem nasıl kullanıldı?
Geçen cuma günü Milliyet'in ilk sayfasına göz attığımda, birkaç gün içinde neyle karşılaşacağımızı biliyordum. Nereden mi? " Gündelik Yaşamda Din, Laiklik ve Türban " başlıklı araştırmanın özetlerinden... Özellikle de laftan: " Başını örtenlerin oranı ne kadar arttı? "
Bu söze niye mim koydum?
Çünkü başka araştırmalar, başını örten kadın oranının, son 5 yıl içinde (az ya da çok) düştüğünü gösteriyordu...
Belli ki " Tarhan Erdem yönetimindeki Konda " artık bunun tersini iddia edecekti.
Pazar günü bir yemekte Prof. Mehmet Altan'ı gördüm: "Ne yapmak istiyorlar" diye sordum. "Yeni bir furya başlatacaklar" dedi özetle.
'Furyadan' kasıt şuydu:
22 Temmuz seçimlerinde CHP ile MHP koalisyonuna oynayanlar hüsrana uğramıştı.
Ardından Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesini engellemeye çalışmış... Karalama, küçük düşürme derken, işi "çocuk kandırmaya" vardırmış, " şövalyelik yapıp çekilmesini " istemişlerdi. Ama başaramadılar.
Bunun üzerine " algıya " yönelik bir kampanya başlattılar.
Önce Prof. Şerif Mardin'in bambaşka bir bağlamda ifade ettiği lafa takla attırarak, "Mahalle baskısı vaaar!" yaygarası kopardılar.
Bugüne kadar Hocanın, tek bir makalesini okumamış olanlar bile, " Şerif Mardin'in dediği gibi mahalle baskısı var " diye yazılar yazdı, ekranlarda uzman edasıyla konuştu. (Hesaplamışlar, 600'ü aşkın köşe yazısında bu tabir yer almış.)
Kampanyanın ikinci ayağında da yine bir "lafa takla attırma" numarası vardı. ABD'nin eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke'un bir sözünden hareketle " Türkiye, Malezya olur mu " tartışması yarattılar.
Bırakın ülkenin tarihini ve sosyal yapısını, Malezya'nın dünya üzerindeki yerini dahi bilmeyenler, " Üç vakte kadar kesin Malezya gibi oluruz " demeye başladı.
Eylül ortasından 12 Ekim'e dek süren Ramazan, hezeyanları daha da güçlendirmişti.
Derken PKK terörü tekrar başladı. Şehit sayısı aniden artmıştı. 20-21 Ekim'deki Dağlıca saldırısıyla gündem kökten değişti.
" Kürt sorunu, Kandil'e operasyon, Erdoğan-Bush görüşmesi, sıcak istihbarat " derken din eksenli kampanyalar tesirini yitirdi.
Ancak günler geçtikçe Kuzey Irak'a paldır küldür girilmeyeceği...
PKK'nin tasfiye edileceği ortaya çıktı.
Ülke artık normale dönmeye başladığına göre kampanyaya devam edilebilirdi. Ama nasıl?
Ekstra enerji sarf ederek bahaneler yaratmaya gerek yoktu. Fırsat zaten orada duruyordu:
Hükümetin ve AKP'nin, yeni anayasa ile üniversitelerde türbanı serbest bırakmak istediği iyice belirginleşmişti ya... O halde "din üzerinden" vurmaya devam edilebilirdi.
Şerif Mardin ve Richard Holbrooke'tan sonra sıra Tarhan Erdem'e gelmişti.
Bu kez o kullanılacaktı.
Ben kampanyaları başlatan ve sürdüren medya grubunun, patronun ekonomik çıkarları için bunu yaptığını ileri sürecek değilim.
Bunu ciddi biçimde iddia edenler var elbette. Doğrudur, yanlıştır; bilemem. Kimsenin de günahını almak istemem.
Ancak şuna eminim: Bu arkadaşların niyeti, Türkiye'nin sorunlarıyla ilgili bir gerçeği, araştırma yoluyla ortaya çıkarmak değil... Siyasiideolojik ortamı sürekli olarak gergin tutmak!
Bu yolda Tarhan Erdem'in nasıl kullanıldığını yarın anlatacağım. Belki farkında değil ama tek cümle yetti bunun için.
Bu mesaj AntiQa tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 05.12.2007 - 12:08
#46
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 12:06
Evet malesef o kurallar değiştiğinde ona göre yaşamak zorundayız. Bakınız İran örneği ortada. Radikal bir şekilde o kurallar değişip üniversitelere başı açık kimse alınmaz olduğunda ve o günlere geldiğimizde o duruma ayak uydurmak mecburiyetindeyiz. Eğer ülkede bu Radikal değişim var ise o zaman tıpkı İran'lılar gibi ya ayak uyduracağız yada ülkeyi terk edeceğiz iki kere iki dört.
Bu mesaj DaaAnnK tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 05.12.2007 - 12:10
#47
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 12:29
daankk' çıım, ben büyüklerimiz böyle kural koymuş, öyleyse boynumuz kıldan incedir yaklaşımına sıcak bakmıyorum. alınan kararlar, kişiler trafından alınmış olup günün şartlarına göre tekrardan revize edilebilir. yapı itibarıyla yasakçı zihniyete karşı olduğum için de böylesi toplum birlik ve huzurunu kaçıran bir şeyde diretilmesini sağlıklı bulmuyor ve eleştiriyorum. bu ülke %99 müslüman ise bu insanlar yok sayılmamalı kanımca. bu toplumun devletiyle barışık yaşamasının önünde bir engeldir diye düşünüyorum. başörtüsünü allahın emri olarak takan insanların bu emirle, devletin kuralı arasında tercih yapmaya zorlanmaması lazımdır. konu, erkeklerin cübbe ve sarıkta diretmesi olsa haklısınız, pekala takım elbise ve kravatla da tesettür tamamlanmış olabilir. bayanlara kara çarşafı yasaklayabilirsiniz ( kamusal alandan bahsediyorum) çünkü daha modern anlayışa sahip giyim şekilleri de var tesettüre uygun. ama baş örtüsü bunlardan farklı ki bunca polemiğe konu oluyor. yine söylüyorum 1 m2 lik bir bez parçası bu ülkeyi germemeli
#48
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 12:33
2 kürek kum
var mı ötesi?
#49
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 12:38
Yasaklamanın elbette pek çok konuda yanlış olduğu kanaatindeyim ancak mevcut kurallar bir şekilde konmuş ve yıllardır devam ediyor. AKP hükümeti 5 yıllık döneminin ardında tekrar iktidar ve elinde bu güç var iken neden bu yasakları veya geçelim bu yasakları bu kuralları diyelim değiştirmedi . Neden yapmadı çünkü bir sonraki seçimlerde de yine Türban suistimali yaparak oy toplamak idi amaç . Tekrardan aynı konuları temcit pilavı gibi seçim propagandası yapmak için değiştirmedi. Çünkü bu kurallar değişmiş olsa idi seçmenlerine vaad edeceği ne kalaktı elinde. İşte türban'ın siyasi gücü ve işte bahsedilen Türban'ın siyasileşmesi. Türban bugün bir oy kapısı, bugün bir propaganda vaad simgesi olmuş durumda o nedenle kişisel inanç ve tercihten uzaklaştı. İşte karşı olduğumuz türban budur. İşte sorulan neden bu kadar karşısınız sorusunun cevabı da budur.
#50
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 12:40
2 kürek kum
var mı ötesi?
#51
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 12:42
Madem başörtü sorunu çözülmediği sürece birileri bundan rant elde edecek; o zaman bundan rant elde edilmesini istemeyenler bu yasağın kalkması için çallışmalıdırlar.
Yoksa bu tartışmalar hep devam eder...
#52
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 12:54
Türban yasağından sonra gelecek bu talepleri napıcaz bir sonaki tartışma okullarda ders saatlerinin namaz saatlerine göre ayarlanması mı olacak. Müslüman ülkedeyiz dersler ile namazlar çakışmasın denmeyecek mi sanıyorsunuz?
#53
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 13:01
Daha önce Uğur Dündar bir haber yapmıştı. Bir kadın doktor çocuğun testisini ameliyat etmemiş filan. Meğer yalanmış...gibi gibi..Bu gibi korkuları genişletmek için böyle yalanlar zaman zaman atılıyor...
Sen adam gibi eğitip öğretirsen böyle sorunalr olmaz.
#54
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 13:05
Bence varsayımdan ziyade biraz görünen köy durumu.
Bu mesaj DaaAnnK tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 05.12.2007 - 13:05
#55
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 13:06
'Okulda din baskısı' yalanmış
Geçtiğimiz günlerde Amasya'da kız öğrencilere dini baskı yapıldığı iddia edilmişti. Zaman Gazetesi'nin haberine göre, dini baskı gördükleri öne sürülen 4 öğrenciden 3'ü o pansiyonda hiç kalmamış.22 / 11 / 2007 10:49
Amasya'da türban takmaya ve namaz kılmaya zorlanan 4 kız öğrencinin okulu bıraktığı yönündeki haberlerin asılsız olduğu ortaya çıktı. Dün bazı gazetelerin manşetinde yer alan iddia, valilik ve il milli eğitim müdürü tarafından yalanlandı.
Anadolu kız meslek lisesine bağlı pansiyonda baskıya maruz kaldıkları ileri sürülen çocuklardan 3'ünün pansiyonda hiç kalmadığı belirlendi. Diğer öğrenci de, dinî faaliyetle suçlanan müdür yardımcısı göreve başlamadan önce pansiyondan ayrılmış. "Dinci baskıya karşı çıkan öğretmenlere nöbet tutturulmuyor." dediği ileri sürülen Türk Eğitim-Sen şube başkanı, böyle bir ifade kullanmadığını açıkladı.
İl Milli Eğitim Müdürü Necati Akkurt'un dün yaptığı yazılı açıklama da çarpıtma olayının vahametini gözler önüne serdi. Öğrenciler H.D., G.D., Ş.Ç. ve Ş.D.'ye, din kültürü dersi öğretmeni Ahmet A. ile kaldıkları pansiyonun müdür vekili Özlem Y. tarafından baskı yapıldığı iddiası üzerine inceleme başlattıklarını anlatan Akkurt, elde ettikleri sonucu şöyle özetledi: "4 öğrenciden H.D., G.D. ve Ş.Ç., okulun pansiyonunda hiç kalmadı. Bu öğrencilerin aileleri Tokat'ın Turhal ilçesinde iş bulduğu için çocuklarının naklini o bölgeye yakın olan Aydınca Lisesi'ne aldılar. Diğer öğrenci Ş.D., 20-27 Eylül tarihleri arasında okulumuz pansiyonunda bir hafta kaldı. Haberde ismi zikredilen okulumuzun pansiyonundan sorumlu müdür yardımcısı Özlem Y. ise 1 Ekim'de göreve başlamıştır. Bu nedenle kız öğrencilere herhangi bir dinî baskı yapmış olması mümkün değildir. Zorlama veya baskı iddiasıyla ilgili olarak bize herhangi bir şikâyet gelmedi. Öğrenciler, veliler veya sendika temsilcisi dilekçe vermedi."
Amasya Anadolu Kız Meslek Lisesi 9 ve 10. sınıf öğrencileri olan ve yaşları 16 ile 17 arasında değişen H.D., G.D., Ş.Ç. ve Ş.D.'nin, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri Ahmet A. ve kaldıkları pansiyonun müdür vekili Özlem Y. tarafından namaz kılmaları ve kapanmaları yönünde baskı gördükleri iddiası asılsız çıktı.
Konu hakkında yayınlanan haberler üzerine inceleme başlatan İl Milli Eğitim Müdürlüğü, 'dinî baskı' ifadelerinin gerçek dışı olduğunu ortaya çıkardı. Amasya Milli Eğitim Müdürü Necati Akkurt, yaptığı yazılı açıklamada, 4 öğrenciden H.D., G.D. ve Ş.Ç.'nin kız meslek lisesi pansiyonunda hiç kalmadığını belirtti. Dinî baskı iddiasıyla kendilerine şikayet gelmediğinin altını çizen Akkurt, ayrıca pansiyonda erkek öğretmen görevlendirilmediğini hatırlattı. Akkurt, "Okulun kadrosunda bulunan 14 bayan öğretmene belletici olarak görev verilmektedir. Ayrıca yaptığımız denetimlerde pansiyonda başı kapalı çalıştığı öne sürülen müdür yardımcısı Özlem Y.'nin kılık kıyafet yönetmeliğine uygun olarak çalıştığı gözlemlenmektedir." şeklinde konuştu. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Ahmet A., okulda her şeyin şeffaf olduğuna vurgu yaparak, baskı ve zorlamanın söz konusu olmadığını belirtti. Geçen yıl hakkında ortaya atılan iddianın asılsız olduğunun günyüzüne çıkmasına rağmen böyle bir haber yapıldığına dikkat çeken Ahmet A., hakkındaki iddiaların gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Yurt müdür yardımcısı Özlem Y. ise habere konu olan öğrencilerden sadece bir tanesinin yurtta kaldığını ve onun da 27 Eylül'de yurttan ayrıldığını söyledi. Toplu namaz ve dini baskı gibi bir durumun söz konusu olmadığını vurgulayan Özlem Y., veliler ile yurtta kalan öğrencilerin bu konuda hiç şikayetçi olmadığını sözlerine ekledi.
'Muhabir, açıklamalarımı çarpıtmış'
Türk Eğitim-Sen Amasya Şube Başkanı Kamil Terzi, haberde yer alan açıklamanın kesinlikle kendisine ve sendikaya ait olmadığını bildirdi. Kendisine sorulan pansiyonla ilgili bir soru üzerine nöbetler konusunda açıklamada bulunduğunu belirten Terzi, "Açıklamalarım çarpıtılmış." diye konuştu. Öğrenciler ise okullarında kesinlikle bir baskının söz konusu olmadığını söyledi. Daha önce de okulları hakkında benzer haberler yapıldığını ifade eden öğrenciler, bu tür haberlerle okullarının gündeme gelmesinin kendilerini rahatsız ettiğini kaydetti. Lisede öğrenim gören ve pansiyonda kalan 9. sınıf öğrencisi Ö.H., "Okuldan ayrılan arkadaşlarımız okulu beğenmedikleri veya uzak buldukları için bahane uydurmuşlardır. Okulumuzda hiçbir zaman baskı görmedik." dedi.
2 kürek kum
var mı ötesi?
#56
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 13:09
Varsayımları üzerinden yasağı devam ettirmek istemek bence yanlış.
O zaman çocuk yapmak bile çok tehlikeli.
Ya bizim çocuk 18 yaşına geldiğinde katil olursa.. Ya terör örgütüne katılırsa diye çocuk yapmamaya benzedi bu iş...
#57
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 13:12
#58
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 13:17
2 kürek kum
var mı ötesi?
#59
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 13:17
Şimdi bunun engellenmesinden ziyazde olaya şöyle bakmak lazım.
Başörtü nedeniyle okula alınmayanlar bir şekilde okuyorlar.
Babasının parası olan avrupaya gönderiyor özel üniversiteye göndreiyor okuyor. bununla ilgili bir sürü dernek de başarılı olup da üniversiteye başörtü nedeniyle gidemeyenleri yabancı memleketlere gönderiyor.
Bununla birlikte parası olmayanlar da peruk takıyorlar bilmem ne yapıyorlar okuyorlar. (yani olan garibana oluyor be abi)
Yani bu insanları başörtüsü ile okula almayınca onların okumalarını engellemiş olmuyoruz ki. (sadece fakirlerinki engelleniyor)
Benim kaç tane tanıdığım var perukla okula giden. bu zamana kadar ne kadar olmuşsa senin dediğn olaylar bundan sonra da o kadar olacaktır kanaatindeyim.
Hem başörtü sorunu çözülüp de Tayyip'i de def ettikten sonra siyasi otorite de bir şey yapamaz bunlardan yana.
#60
Gönderim zamanı 05.12.2007 - 13:18
Ey kahbe rüzgar,artık ne yönden esersen es!...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek
orumcekadam2
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Mavi Pötikare Blazer Nasıl Kombinlenir? |
Erkek Modası | hüfyaa |
|
|
|
Youtube çöktü! Youtube’a nasıl giriş yapılır? |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Siyanür nedir? Siyanür zehirlenmesi nasıl olur (KISACA – ÖZET) |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Yaşlandırma uygulaması FaceApp nedir, nasıl kullanılır? |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Instagram “yakın arkadaş listesi” nedir, nasıl yapılır? |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
1 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli