Seni sev(m)iyorum; çünkü sensin beni benden çalan...
Seni sev(m)iyorum; çünkü sensin beni kendime yabacı kılan, ben ben miyim değil miyim? Arkamı döndüm aynalara, yürüyorum. Aynalar sana zıt. Sen bana aşık. Ben aynalara dost. Sense kendi aynana. Ben sana bağlanmış dua.
Biliyorum anlamayacaksın ne demek istediğimi...
Anlamak istemedi de kimse ne demek istediğimi...
Bir gece daha geçiyor, ve "ben" denen garip gene aynı dertten muzdarip...
Sen umursuz belki, uykularında meçhul...
Ben burada karışık, sonum meçhul...
Keşke "biri" anlasa derdimi, "biri" bilebilse asiliğimin nedenini...
"Biri" bağlansa delice, "biri" kırmasa yüreğimi...
"Biri" buldu beni, yere düşmüş incinmiş yüreğimi...
Saklar sandım sımsıkı; ama yüreğim elinde ödünç, ona ait değil gibi, her an düşecekmiş gibi tutuyor, elleri titrek...
Güveneceğim diyorum ne olursa olsun, güvenemiyorum sonra.
Ben bana güceniyorum, ben çok saf mıyım yoksa?
"Karmakarışık", "bana" denk,
"Ben" "anlamsızlığa"....
Ve ben gene umutsuz, hüzünlü...
Ama, hiç bulunamayan şey, yitirilmez de değil mi?
Eğer sahip değilsen o şeye, yitirdim de diyemezsin değil mi?
Seni sev(m)iyorum işte sev(m)iyorum!
Beni bana emanet ettirmek zorunda bıraktın beni, ben sana emanet olmak isterken.
Biliyorum uyuyorsun, çoktan geçtin kendinden...
Ben uyumam, olsun, ben "bana" yanar dururum. Kendine acımanın verdiği o eşsiz haz ile yanar dururum, gözlerim açık karanlıkta oturur dururum.
Uyu sen, takmıyorum.
İnanki takmıyorum.
Seni sev(m)iyorum ben sev(m)iyorum!