İçerik değiştir



- - - - -

Terörle Mücadele Şubesi'nde 4 Gün Misafir Olmak?!


  • Yanıtlamak için giriş yapın
Bu konuya yanıt verilmedi

#1 kardelen

kardelen

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 713 Mesaj

Gönderim zamanı 01.08.2007 - 02:56


HORORİST / PKK’LI MİLLETVEKİLLERİ (!) TBMM’DE KOL GEZERKEN, “TERÖRİST” DİYE GÖZALTINA ALINMAK YA DA TERÖRLE MÜCADELE ŞUBESİ’NDE 4 GÜN MİSAFİR OLMAK?!

Hororist?!


Kısa dönem “terörist”liğime dair birkaç satır…
Ümraniye’de ele geçirilen bombalarla ilgili olarak, Cuma sabahı İzmir’de, babamların evinde, sabah 5’i çeyrek geçe gözaltına alındım.
Ardından uçakla İstanbul’a getirildim.
Nezaket kuralları içinde, sohbet havasında sorgulandım.
Aradan geçen süre içerisinde, yapılan araştırmalar neticesinde, Ümraniye’de yakalanan bombalarla ve de adı geçen örgütlerle bağlantım olmadığı ortaya çıktı.
Bunun üzerine 2005 yılında yazdığım ve cevabını internet ortamında defalarca verdiğim “Ultra Türkler geliyor” başlıklı yazım nedeniyle, Ümraniye soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekariya Öz tarafından “Derin devlet” soruşturmasına tabi tutuldum.
Burada da daha önce anlattıklarımı tekrarladım.
Şöyle ki:
“O yazı Türkiye’de devlet olgusuna dikkat çeken, derin devlet tartışmalarını başlatmak için kaleme alınmış bir yazıdır. Art arda gelen yazılarda da, Türkiye’de derin devlet olmadığı, devlet olduğu açıklanmıştır. Bahse konu olan brifingde de BOP operasyonu bağlamında, Türkiye’ye yapılan kuşatmalar üzerine, devletin güvenlik birimleri tarafından bana bilgi verilmiştir. Siyasi bir görüşme yapılmamıştır. Hülasa aradan geçen süre içinde, BOP operasyonunun boşa çıkartılması için kalemimle internet ortamında mücadele etmeye devam ettim.”
Savcı Öz sordu:
“Sizin örgütte kimler var?”
Cevapladım:
“Devletin tepesinde görev yapan herkes. Özkök, Büyükanıt, Güner, Atasagun, Aydıner vb. Özetle ‘Ultra Türk’ diye bir şey yok. Ultra takısını kullananlar BOP’çular. Neo Con’lar BOP operasyonunda önlerine çıkan tüm engellere, ultra takısını ekliyorlar. Ultra Türk, Ultra İran, Ultra Gürcü gibi. Benim ‘Ultra Türkler geliyor’ başlıklı yazımda anlatmak istediğim de, Türk Devleti’nin bu baskıyı ve engeli aşacak güçte olduğuydu. Nitekim o dönemde BOP’çularla birlikte hareket etmediği için eleştirilen Türkiye Devleti sapasağlam yerinde duruyor. Buna karşılık BOP operasyonu sonrasında hurdaya dönen, güvenlik paranoyası yaşayan ABD, İsrail, İngiltere, Fransa’nın hali de ortada! Özetle Türkiye’de derin devlet diye bir şey yok, NATO bağlantılı Gladio uzantılı derin çeteler var. Zaten devlet de o ulusalcı çeteleri tek tek tasfiye diyor.”
Savcı, “Derin devlet ile mücadele eden biri olarak, derin devletin var olup olmadığını ben bilmiyorken, sen nereden biliyorsun” diye sordu.
Yine cevapladım:
“Bu anlamda bir kitap hazırladım. Alfa yayınevinde basılmak için bekliyor. Sizin derin devlet yapılanması olduğunu zannettiğiniz Ergenekon ise bir şehir efsanesi. Türkiye’de devletin bölünmez bütünlüğünü ile ilgili tüm operasyonları devletin yetkili organları yapar. Derin devlet adı altında yapılan operasyonların perde arkasındaysa, yabancı istihbarat servisleri vardır. Aynen birçok kuvvacı olduğu iddia edilen yapılarda olduğu gibi!”
Ardından da ekledim:
“Sayın savcı, ben BOP’a karşı bir gazeteciyim. BOP operasyonu dünya tarihinin en karanlık ve de en kirli operasyonlarından biridir. AKP’ye de BOP’a destek verdiği için çok sertçe eleştirdim. Çünkü BOP projesi amacına ulaşmış olsaydı Türkiye parçalanacaktı. Erdoğan da, BOP Eş Başkanı olarak yollarına taş koyduğum için benim medyada iş bulmama engel oldu. Medya patronlarını açıkça tehdit etti. Bende bunun üzerine internet ortamı dahil olmak üzere bulduğum her platformda BOP Eş Başkanı Erdoğan ile mücadeleye devam ettim. Kaldı ki, Erdoğan birçok defa beni ‘Ultra Türk’ adı altındaki derin bir yapılanmanın lideri olarak gördüğünden Genelkurmay Başkanı’na şikayet etti. ‘Hayrullah Mahmud beni tehdit ediyor, koruyun’ dedi. Genelkurmay’dan kendisine yapılan açıklama ise her defasında çok netti. Mealen yansıtıyorum: ‘Sayın Başbakan, Hayrullah Mahmud Genelkurmay’ın personeli değildir. Bizim tanıdığımız, yazılarını sizin gibi internet ortamından takip ettiğimiz bir gazetecidir. BOP’a karşıdır. Anladığımız kadarıyla siz onun çalışma hürriyetine engel olduğunuz için, o da size çok sert yükleniyor. Bu sizinle onun arasındaki bir mesele. Daha önce de araştırdık, Hayrullah Mahmud tek kişi, arkasında da örgüt falan yok. Adamın tüm gücü kaleminden, beyninden kaynaklanıyor. Başka yaslandığı bir dayanak noktası da yok! Sizin isteğinizi yerine getirsek ve yapma desek, o da bize ‘size ne oluyor, ne karışıyorsunuz’ dese, kendisine ne cevap vereceğiz. Erdoğan da bu sözler üzerine, ‘yaptık bir hata’ deyip, yanlışını itiraf ediyor. Ama netice ortada! Kaldı ki, bu diyalogları da, daha önce internet ortamında okurlarımla paylaştım. Sayın savcı, Erdoğan eleştiriyi sevmeyen, hep pohpohlanmaktan hoşlanan bir politikacı. Bu bakımdan işe iade davam hala yargıda bekliyor. Eğer o Başbakan ise bende onun star’dan hukuksuzca görevinden aldığı başyazarım. Yanlış yaparsam ben, yanlış yaparsa o da hesap verir. Hiçbirimiz la yüs’el değiliz! Ne var ki, Erdoğan öyle olduğuna inanıyor!
Erdoğan’a büyük sempatisi olan Cumhuriyet Savcısı “Anladım, bağlantınız yok” dedi.
Bende bunun üzerine ekledim:
“Sayın Savcı, kayda geçmesini istiyorum. Ben bir gazeteciyim, derin devlet ya da illegal bir başka oluşumun üyesi falan da değilim. Bunu devletin tüm güvenlik birimlerinden yeniden teyid edebilirsiniz. Erdoğan’la polemiğe girdiğim günden bu yana da oturduğum kalktığım insanlara çok dikkat ederim. Özetle, kim çamur atmaya çalışırsa çalışsın, o çamur kendi eline yapışır. Özetle gazeteci kalemi ile mücadele eder. Erdoğan benim gözümde rüşvetçi, hain ve de PKK’lıları destekleyen bir politikacıdır. Genelkurmay ve MİT bundan bir süre önce yaptığı açıklamada, yolsuzluk Türkiye’de ulusal güvenlik problemi haline gelmiştir, dedi. Yani Yargı’da aklanmamak için direnen politikacılara, dış güçlerin istihbarat servislerinin şantaj yaptığını açıkladı. Erdoğan’a, 22 Temmuz seçimleri öncesinde de TSK tarafından, ‘Sayın Erdoğan sizin kişisel mecburiyetleriniz Türk Devleti’nin mecburiyetleri değildir’ açıklaması yapıldı. Yani size dış güçler şantaj yapsa da, bizden kanunsuz, hukuksuz hiçbir istekte bulunamazsınız, denildi.”
Bu arada Baro’nun bana tahsis ettiği Avukat Cahit Can Yanık’a da teşekkürü bir borç bilirim.
Hukuki bilgisi ve tecrübesi ile siyasi iktidar tarafından hazırlanan bir komplonun boşa çıkartılmasını sağladı.
Terörle Mücadele Şubesi’ne gelince…
Hepsi birbirinden genç, bir filmin setinden fırlamışçasına yakışıklı, dinamik ve de deneyimli bir ekip ile 3 koca gün geçirdim.
Bu süre içinde, mesleki hakimiyetlerini, zarafetlerini alkışladım, kanunlara ve kurallara harfiyen uyduklarını gördüm, gözlemledim.
Avukat Kerinçsiz’in iddia ettiği gibi Yazar Ergun Poyraz gözaltında kalp krizi falan geçirmedi. Poyraz aşırı strese girince, Terörle Mücadele Şubesi yetkilileri onu hastaneye sevk etti. İlaçlarını vermemeleri de sözkonusu değil.
Yiğidin hakkını yiğide teslim ettikten sonra, TMŞ’de görev yapan ve bezi sorgulayan uzmanlara şunu söyledim:
“Siz bana soracaksınız, ben cevap vereceğim. Sonra ben gazeteci olarak dışarı çıkıp, ‘Terörle Mücadele Şubesi, Erdoğan’ın muhaliflerini gözaltına alma şubesi mi oldu’ diyeceğim. Ardından da ekleyeceğim: PKK’lı teröristin hapishaneden çıkıp TBMM’ye girmesine izin veren AKP, neden PKK ile mücadele etmiyor da, geçmişte PKK’nın üzerinden geçen efsane isimleri sudan bahanelerle gözaltına alıp teröristi sevindiriyor. Terörle mücadele eden ekiplerin moralini bozuyor?! İddia ile söylüyorum, PKK terörüne destek veren isimler Başbakanlık’ta saklanıyor. Neden PKK’ya büyük destek veren, devletin kayıtlarında da ihaneti sabit olan İhsan Arslan’ı gözaltına alıp sorgulamıyorsunuz?!”
Hülasa, karşımda hiç beklemediğim bir tablo vardı.
Muhakkak ki, meslektaşlarım da Türk Emniyeti içindeki, bu özel grubu mercek altına alıp, Türk okuruna tanıtırlar. Çünkü İstanbul dışında, Ankara, İzmir’de de farklı bir tablo yok. İzmir Terörle Mücadele’ye de misafirperverlikleri için ayrıca teşekkür ederim.
Gerçekten onları tanıyınca sizler de çok şaşıracak ve seveceksiniz.
Ve…
Son olarak…
Daha önce yazmıştım..
Gazetecilik 22. mesleğim diye…
Anlaşılan o ki, Erdoğan’ın talimatı ile buna 23’ncüsünü de eklemek gerekecek.
Teröristlik!
Oysa ki, ben kendimi BOP’çuların yakıştırması ile ‘hororist’ yani “korku veren, korku saçan biri” olarak biliyordum.
Yani Türkiye’yi BOP operasyonunda bölmek isteyenlerin korkulu rüyası!
22 Temmuz seçimlerinin ardından gelen bu gözaltı ve 3 yıl önce Medyafaresi’ne vermiş olduğum TMSF ile ilgili bir söyleşiye, Ahmet Ertürk’ün bundan iki hafta önce hakaret davası açması rastlantı olmasa gerek.
Sözün özü: Ne Ümraniye bombacılarını tanırım, ne de vatansever kuvvetler derneği üyelerini.
Yargı kararı ile de sabittir ki, derin devlet de değilim, yasadışı bir örgüt üyeliğim de yok.
Sadece Erdoğan’ın ve BOP operasyonunu yapanların canını çok sıktığı anlaşılan, kendi halinde işsiz ama güçsüz yani muhalefet etmekten geri durmayan, susan bir gazeteci de değilim.
Hepsi ve daha ötesi budur.
İlgi ve desteklerini esirgemeyen tüm okurlarıma en içten teşekkürlerimle…

Sevgiler
31 Temmuz 2007
Hayrullah Mahmud Özgür





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli