Jump to content



- - - - -

masalsı...


  • Please log in to reply
5 replies to this topic

#1 KaKTüS

KaKTüS

    Fethiye'li...

  • Dokunulmazlar
  • 6,837 posts
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:İstanbul
  • İlgi Alanları:okumak&yazmak

Posted 16.04.2007 - 11:25


PAPATYA ve KELEBEK

Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış. Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde, kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış. Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da, rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış.

Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış. Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye. Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını bilememiş. içinden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş. Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu.

"Merhaba" demiş papatyaya, "sizi uzaktan gördüm ve yanınıza

gelmek istedim.". Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve

"Merhaba" demiş, "ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten."

Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikayesini,

nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış.

Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten

hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş.

Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin anslarını seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış. Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan, incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini. Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği

kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana

ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler.

Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek

artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya dönmüş ve; "Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek" demiş. Papatya buna bir anlam verememiş. "Neden" demiş. "Yoksa benim yanımda mutsuz musun?". "Hayır" demiş kelebek. "Bilakis, sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim."

Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten. Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya "Sevi seviyorum" diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece "Bende..." diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş.

İçinden "Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim.

Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim." diye geçirmiş.

Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin acısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş, sonra da dökülmeye başlamış. Her düşen yaprakta papatya, "seviyormuş" diye geçirmiş içinden.

İşte o günden beri, bunu bilen aşıklar, sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş: "Seviyor mu, sevmiyor mu?"...
geldin.buldun...Posted Image...sevdim.güldüm...

#2 KaKTüS

KaKTüS

    Fethiye'li...

  • Dokunulmazlar
  • 6,837 posts
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:İstanbul
  • İlgi Alanları:okumak&yazmak

Posted 16.04.2007 - 11:27

AŞKA DAİR

Zaman; çok çok önce...

Mekan;iyi huylarla kötü huyların,ne yapacaklarını bilmeden dolaştıkları yerler...

Yine bir gün bütün huylar her zamankinden daha da sıkkın halde otururken,Saflık birdenbire ortaya bir fikir atmış:”Heey,neden saklambaç oynamıyoruz ki?...”

“Neden olmasın ki?..”demişler hep birden,bu teklifi beğenerek...

Tam bu sırada Çılgınlık,çığlık çığlığa:

“Ben ebe olup saymak istiyorum!”diye bağırmış.

Hiç kimse Çılgınlık’ı saklanabileceği yerlerde arayacak kadar çıldırmadığı için,bu teklifi de herkes tarafından kabul görmüş.Ve Çılgınlık kollarını bir ağaca yaslayıp,yüzünü de kollarına dayamış,saymaya başlamış:

“Biiir,ikii,üüç,dört...”

O saydıkça iyi huylarla kötü huylar,kendileri için saklanacak yer aramaya başlamışlar.

Şefkat,Ay’ın boynuzuna asılmış...İhanet,çöp yığınının içine dalmış...Sevgi,bulutların arasına kıvrılmış...Yalan,bir taşın altına saklanacağını söyleyip,gölün dibine girmiş...Tutku,dünyanın merkezine inmiş...Para hırsı,bir çuvalın içine girerken onu da yırtmış...

Ve Çılgınlık saymaya devam etmiş:

“sekseeen,sekseeen biir,sekseeen iiikii...”

Aşk dışında bütün iyi huylar o zamana kadar zaten saklanmış.Aşk,kararsız olduğu gibi nereye saklanacağını da bilemiyormuş.Buna kimseler şaşırmamış,çünkü “aşkı gizlemenin”ne kadar zor olduğunu herkes bilmekteymiş!...

Ve Çılgınlık doksan dokuzu da sayıp”Yüüz!”diyeceği anda,Aşk sıçramış,güllerin arasına girip saklanmış.O esnada Çılgınlık:

“Sağım solum sobe,saklanmayan ebe!”deyip arkasını dönmüş ve döner dönmez de Tembellik’i ayakta görmüş.Çünkü onun saklanacak kadar enerjisi yokmuş...

Sonra Şefkat’i Ay’ın boynuzunda görüp sobelemiş.Ardından İhanet’içöplerin,Sevgi’yi bulutların arasında,Yalan’ı gölün dibinde,Tutku’yu dünyanın merkezinde bulmuş birer birer saklandıkları yerlerinden çıkarmış...

Sadece biri kalmış bulunamayan,o da Aşk’mış...

Çılgınlık tam umutsuzluğa kapıldığı sırada,Haset onun yanına yaklaşmış ve kulağına eğilerek:

“Aşk’ı başka yerlerde niye arıyorsun ki!” demiş.”O, güllerin arasında saklanıyor...”

Bunun üzerine Çılgınlık,sinsi sinsi gülerek eline ucu çatal şeklinde bir değnek almış ve güllerin arasına çılgınca saplamaya başlamış.Saplamış,saplamış...Ta ki yürek burkan bir haykırış onu durduruncaya kadar! Ardından da Aşk,elleriyle yüzünü kapatmış olarak ortaya çıkmış.Acı içinde kıvranıyor,gözlerini sımsıkı bastırıyormuş avuçlarıyla.Ama akan kanı durduramıyormuş.Çılgınlık bir anlık heyecanla,isteneden kör ettiği Aşk’ın karşısında dövünüyormuş şimdi:

“Ah ne yaptım ben,neden yaptım?...”diyormuş.”Seni kör ettim!Şimdi gözlerini nasıl iyileştirebilir,bu hatamı nasıl telafi edebilirim?”

“Gözlerimi geri veremezsin ki artık!”demiş acı içindeki Aşk.”Ama benim için bir şey yapmak istersen eğer,şunu yapabilirsin:Benim kılavuzum olabilirsin...”

İşte o günden beri aşkın gözü kördür ve yanı başında da hep çılgınlık vardır.
geldin.buldun...Posted Image...sevdim.güldüm...

#3 KaKTüS

KaKTüS

    Fethiye'li...

  • Dokunulmazlar
  • 6,837 posts
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:İstanbul
  • İlgi Alanları:okumak&yazmak

Posted 16.04.2007 - 11:29

BULUTLA YILDIZ

Bir zamanlar gökyüzünde birbirlerini çok seven bir bulutla bir yıldız varmış.Bulut gökyüzünün en şeker,en pembe bulutu; yıldız ise en parlak,umudu en çok yansıtan yıldızıymış...

Gökyüzündeki her varlık onların sevgisini kıskanırmış...Ama biri varmış ki;bulut ve yıldızın ayrılmalarını yürekten istiyormuş.Hem de yıldızın en yakın arkadaşı olmasına rağmen...

Bulut biraz safmış,kimseyi kıramazmış.Yıldızsa bulut için elinden gelen her şeyi yapabilir,herkese meydan okuyabilirmiş.Zaten onun için bir bulut,bir de çok sevdiği dostu peri varmış.Bir derdi olduğunda gider,periye anlatırmış.Ama nereden bilebilirmiş ki perinin birgün bunların hepsini bulutla yıldızın ayrılmaları için koz olarak kullanacağını?

Bir gün nazar değmiş bulutla yıldıza.Hiç yoktan bir sebepten tartışmışlar.Bulut çekip gitmiş hatalı olmasına rağmen.Yıldızsa ”nasılsa bulutum beni sever.Dönecektir!” diye düşünüp hiçbir şey yapmamış.”Döner geri!”diye düşünmüş...

Fakat hiçbir şey beklendiği gibi gitmemiş.Bulut dönmemiş.Kim bilir,belki de cesaret edememiş dönmeye.”Her şeyin bitmesini göze alamam!”diye düşünmüş.

Ancak ortada tek bir gerçek varmış ki,o da ikisinin de çok üzgün olduklarıymış.Gökyüzündeki melekler bile ağlamışlar onların durumlarına ama ne fayda?

Ertesi gün yıldız,olanları en yakın dostu periye anlatmış.Periyse göstermelik bir hüzne bürünmüş.Çünkü eline büyük bir fırsat geçmiş.Artık hayatı boyunca kıskandığı kişiye karşı kozları varmış elinde.O kişi en yakın dostu yıldız olmasına rağmen kullanacakmış kozlarını.Hem de büyük bir zevkle...

Bulutun yanına gitmiş ve yıldızın artık onu sevmediğini söylemiş.Bulutsa üzülmüş,boynunu bükmüş ama elinden hiçbir şey gelmeyeceğini düşünmüş.Çünkü yıldız inatçıymış.Bir kere olmaz dediyse bir daha “Olur!”demezmiş.Peri de bulutun bu üzgün durumundan yararlanıp ona olan sevgisini itiraf etmiş.Bulut da kimseyi kıramadığı için perinin,yıldızının yerine geçmesine izin vermiş...

Yıldız günlerce beklemiş bulutunun gelmesini,ondan af dilemesini ama...Bulut gelmemiş.

Bir gün yıldız bulutun yanına gidip,konuşmaya karar vermiş.Gece yola çıkmış.Ama yolun sonunda bulutu,en iyi dostu sandığı periyle birlikte ayda el ele görmüş.Melekler dayanamayıp bütün olan biteni anlatmışlar yıldıza.

Çok üzülmüş yıldız ve dönmüş arkasını çaresiz,gitmiş.Bu acıyla yavaş yavaş sönmeye de başlamış.Günler geçmiş ve o kara günden sonra yıldız sönmüş,ışık veremez olmuş...

Bulutsa artık ne eskisi kadar pembe,ne de o kadar kadifeymiş.Yıldız ilk zamanlar her şeyden vazgeçmiş,hayata küsmüş.Ama kolay pes etmezmiş.Kısa bir süre sonra hayatıyla ilgili o önemli kararı vermiş.O güne kadar hiç görmediği güneşin yanına gidecekmiş ve biraz daha ışık isteyecekmiş ondan.

Çok geçmeden daha önce hiç görmediği güneşin yanına gitmiş...Ondan yansıtması için biraz daha ışık istemiş.Güneş ışık yerine sevgisini vermiş yıldıza.

İşte o gün bugündür yıldız dünyaya güneşin sevgisini yansıtır,bulutsa hep gözyaşlarını akıtır dünyaya.Bir de yüreğinde kopan fırtınaları...
geldin.buldun...Posted Image...sevdim.güldüm...

#4 KaKTüS

KaKTüS

    Fethiye'li...

  • Dokunulmazlar
  • 6,837 posts
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:İstanbul
  • İlgi Alanları:okumak&yazmak

Posted 09.05.2007 - 15:51

KOŞUCU PENGUEN

Güney Kutbu’nda koşuya çok meraklı bir penguen yaşardı. Bu penguen devamlı olarak antrenman yapar, yarışmalara hazırlanırdı ve hep ön sırada yarışmayı bitirmeyi hayal ederdi, fakat ya sonuncu ya da sondan bir önceki olarak yarışı tamamlardı. En büyük başarısı ise, beş penguenin katıldığı bir yarışta üçüncü olmaktı. Bu duruma canı sıkılan koşucu penguen bir gün doğup büyüdüğü yerleri terk etti ve yüzerek Arjantin’e gitti. Koşucu penguen burada bir maymunla arkadaş oldu. Bir gün maymuna:

“ Şu yüz metre ilerdeki ağaca kadar yarışsak, beni geçebilir misin? “ diye sordu. Maymun gülümsedi: “ Belli olmaz. Yarışalım da görelim bakalım kim önce ağacın yanına varacak. “ Biraz sonra yarış başladı. Son metrelere kadar koşucu penguen yarışı bir adım önde götürdü, fakat aniden hızını azaltıp, maymunun yarışı kazanmasını sağladı. Bunda koşucu penguenin, yarışı kazandım gibi ama ya maymunun geçildi diye canı sıkılır da bir daha benimle yarışmazsa, diye düşünmesi etkili oldu. Sonraki günlerde koşucu penguen ile maymun arkadaşlıklarını sürdürdüler. Ara sıra yaptıkları yarışlarda bazen koşucu penguen, bazen de maymun birinci oldu. Günlerden bir gün iki kafadar tam yarışa başlarken otların arasında bir hışırtı duydular. Hemen doğrulup sesin geldiği tarafa döndüler ve bir kaplumbağanın kendilerine doğru geldiğini gördüler.

Koşucu penguen: “ Merhaba arkadaş, biz karşıdaki ağaca kadar yarışacağız. Bu yarışa sen de katılmak ister misin? “ diye sordu.

Kaplumbağa: “ Ben ikinizi de geçerim “ dedikten sonra, koşucu penguenin ilk, maymunun ikinci sırada tamamladığı yarışta onlardan çok çok sonra yarışı tamamladı. Üçü daha sonraki günlerde defalarca yarıştı, kaplumbağa her yarıştan önce iddialı konuştu fakat hep sonuncu oldu. Bir gün kaplumbağa kaplumbağalar arası koşu yarışmasına katılacağını ve birinci olacağını söyledikten sonra: “ Kesin birinci benim. Bak görürsünüz, ben yarışı en ön sırada tamamlarım. Onlar benle boy ölçüşemez. Zafer benimdir “ dedi. Kaplumbağa yarışı baştan sona önde götürüp birinci oldu.

Maymun da maymunlar arası koşu yarışmasına katıldı ve dördüncü oldu. Maymun yarışma öncesi hep birinci olamayacağını söyledi. Koşucu penguen çok uğraştı birinci olacağına inandırmak için. Aralarındaki tartışmalar nerdeyse kavgaya dönüşecekti ki, koşucu penguen fazla ileri gitmedi: “ Sen birinci olacağım demedikten sonra, kendini buna inandırmadıktan sonra zaten birinci olamazsın. Kazanmak için, kazanacağım demek gerekir. Bu kibirlilik demek değildir, büyük düşünmek demektir. Büyük düşünmeden büyük işler başarılamaz. Kazanacağım, birinci olacağım de, birinci ol “ diyerek çok ısrar etti fakat dinletemedi.

Burada maymunu fazla suçlamamak gerekir. Maymun yakın çevresinden büyük düşünmenin ve büyük konuşmanın yanlış olduğunu pek çok defa dinlemişti. Bu ortaçağ kalığı zihniyeti onun kafasından söküp atmak zordu. Koşucu penguen bu durumun farkına vardığı için, yarışmadan sonraki günlerde aynı konuyu maymunla tekrar tekrar konuşmak ihtiyacını hissetti. Maymunun şampiyon olacağına inancı sonsuzdu. Aradan zaman geçti ve öyle bir an geldi ki, maymun birinciliklere abone oldu.

geldin.buldun...Posted Image...sevdim.güldüm...

#5 KaKTüS

KaKTüS

    Fethiye'li...

  • Dokunulmazlar
  • 6,837 posts
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:İstanbul
  • İlgi Alanları:okumak&yazmak

Posted 09.05.2007 - 16:05

CENNET

Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi ... Gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başladılar ... adam çok susamıştı.. biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken, birden kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular.. rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı, ve onları karşılayan beyazlar içinde bir kadın.. Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaştı ve sordu:
"Afedersiniz...burası neresi?"
Kadın ona gülümsedi: "Burası Cennet, efendim"
Adam bunun üzerine sevinçle "Harika...!!!" dedi "Peki bana biraz su verebilir misiniz, gerçekten çok susadım"....
Kadın cevap verdi: "Tabi efendim, içeri girin... içerde dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz....."
Böylece adam köpeğine döndü, "Hadi oğlum içeri giriyoruz" diyerek kapıya yürüdü......... ama kadın onu birden durdurdu:
"Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez.. hayvanları içeri almıyoruz..."
Bunun üzerine adam bir an durdu.. düşündü.. ve geri dönüp köpeğiyle birlikte geldikleri yolun tam ters yönünde yürümeye koyuldular.... bir süre geçtikten sonra kendilerini bu kez tozlu çamurlu bir yolda buldular, ve yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapıyla yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı... adam sordu:
"Afedersiniz.... bana biraz su verebilir misiniz??"
Dede "İçeri gel" dedi.. "kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir ceşme var..."
Adam sordu: "Peki arkadaşım da benimle gelip ordan içebilir mi?"
Dede " Tabii..."dedi.. "ceşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kase bulacaksın..."

Bunun üzerine adam kapıdan girdi... biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi buldu.. adam ceşmeden köpek de oracıktaki kaseden doya doya içerek susuzluklarını giderdiler... derken adam geri giderek girişte bekleyen dedeye sordu:
"Su için çok teşekkür ederim... peki burası neresi..?"
Dede "Burası cennet" dedi.. bunu duyan adam şaşırdı:
"Ama nasıl olur..? az önce burası gibi kırık dökük olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da Cennet olduğunu söylediler..."
Dede "şu rengarenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi?" dedi... "ama orası Cehennem..."
Adam iyice şaşırmıştı: "Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz..??"
Dede gülümsedi: "Kızmıyoruz..... çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları Cennet'ten uzak tutuyorlar....




geldin.buldun...Posted Image...sevdim.güldüm...

#6 KaKTüS

KaKTüS

    Fethiye'li...

  • Dokunulmazlar
  • 6,837 posts
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:İstanbul
  • İlgi Alanları:okumak&yazmak

Posted 16.05.2007 - 18:30

ATEŞ & SU


Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında
sevdalanmış onun deli dalgalarına.
Hırçın hırçın kayalara vuruşuna,
yüreğindeki duruluğa
Demiş ki suya:
Gel sevdalım ol,
Hayatıma anlam veren mucizem ol...

Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa
al demiş;
Yüreğim sana armağan...
Sarılmış ateşle su birbirlerine
sıkıca, kopmamacasına...

Zamanla su, buhar olmaya,
ateş, kül olmaya başlamış.
Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...
Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de
yüreğindeki kederi de
alıp gitmiş uzak diyarlara su...

Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları...
Aramış suyu diyarlar boyu,
günler boyu, geceler boyu
Bir gün gelmiş, suya varmış yolu
Bakmış o duru gözlerine suyun,
biraz kırgın, biraz hırçın.

Ve o an anlamış;
aşkın bazen gitmek olduğunu.
Ama gitmenin yitirmek olmadığını....
Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.

İşte o zamandan beridir ki:
Ateş sudan,
su ateşden kaçar olmuş...




geldin.buldun...Posted Image...sevdim.güldüm...




1 user(s) are reading this topic

0 members, 1 guests, 0 anonymous users