Gönderim zamanı 08.11.2005 - 22:27
bak dostum bu konuda inanıp inanmamak sana kalmış ben olayı polemik haline dönüştürmekten yana değilim iletişim sektöründen pek çok kişiyle arkadaşlığım var çoğuda nitelikli insanlar şu aşşağıdakine benzer pek çok hikaye duydum ve fazlasıyla inandım bu olayları bana anlatan kişiler cem uzandan daha ii insanlardı buna emin ol aşşağıdaki yazının doğruluğunada inanıyorum.buyazıyı ekşi den aldım bilgiler sonda kendin kontrol edebilirsin.ikincisi cem uzanı mahkum etmeye çalışan insanlarında niteliğine inanmadığım için adamın durumu ve yaptıkları beni enterese etmiyor yani beni ilgilendiren mahkeme iddialarından çok adamın çümleleri adama ait medyanın kullandığı jargon bak; star gazetesinin bir sayısının manşeti, "kerkürt" idi anlamını biliyorsundur. bir millete bu şekilde topluca hakaret edip insanların faşizan duygularını harekete geçirmek kabullenilebilir birşey değildir. ayrıca cem uzanın mal varlığını ailesinin üzerine zorunlu olarak geçirmesinin dışında geçmişe dair sorun yaratabilecek tüm belgeleride yok etmiştir şirketlerde pek çok belge bulunamamaktadır. son olarak neden cem uzanı bu kadar sıkı savunduğunu pek anlayamadım sonuç itibarı ile sadece "kişi"
ondan daha çok var bu memlekette o sadece şimdilik kaybedenlerden
*****************************************************************
******************************************************************
bir basın mensubunun meslektaşları ile paylaştığı bir mailde nasıl bir kişiliğe sahip olduğu çok daha iyi anlaşılan mahlukat. buyrunuz ve ibret alınız;
"cem uzan, kizinin da fotografini kullanarak cumhuriyet gazetesi'ne verdigi ilanda şöyle diyor:
["yasemin uzan daha annesinin karnındayken 'banka kaynaklarini kendi amaci için kullanmakla' suçlandi. henüz iki aylikken 'olmayan' malvarligina el konuldu. 4 ayi doldugunda hakkinda 'banka parasini zimmetine geçirdigi' gerekçesiyle' suç duyurusu yapildi.
hemen 15 gün sonra yurt disina çikmasina yasak getirildi... yasemin uzan, sadece hitler almanya'si döneminde uygulanan, bu dönemden sonra insan haklarina aykiri oldugu için tüm avrupa'da ve dünyada yasaklanan, adina 'sippenhaftung' denilen bir zihniyetin türkiye'ye ithal edilmesinin kurbani... bu bir insanlik ayibidir."]
bu ilani görünce yazmak farz oldu. 1994 sonuydu. zülfikar dogan, star tv'ye ankara haber temsilcisi olunca, bana da is teklifi yapti. 2 ocak 1995 günü star tv ankara bürosu'nda muhabir olarak ise basladim. 22 ocak günü dogan, alelacele istanbul'a davet edildi. bir gün sonra da ankara'ya geri döndü. dogan, ani istanbul ziyaretini o tarihte söyle anlatti: "cem uzan benden spk baskani ali ihsan karacan hakkinda santaj dosyasi hazirlamami, bunun için karacan'in pesine 24 saat birer muhabir ve kameraman takmami istedi. bunu kabul edemeyecegimi söyleyince istifami istediler, ben de istifa ettim. senin için güvence aldim, çalismana devam edebilirsin."
uzanlar'in pamukova çiftligindeki baskinlardan sonra yeniden gündeme gelen "kamerali takip" sevdasina o zaman tanik olmustum. ben de dogan'in bu tavrina destek verdim, 24 ocak günü istifa ettim.
böylece star tv maceram 23 gün sonra sona erdi. dogan'dan sonra yerine geçici olarak istanbul'dan gelen mehmet ali yula bakti. yula, beraberinde iki küçük tip kamera getirmisti. karacan'i yakin takip yeni ekibin göreviydi. ne ölçüde yerine getirdiler onu bilemiyorum.
yillar sonra bir isadamiyla sohbet ederken bu olanlari anlatinca, "bu nedir ki, onlarin yaptiklarina akil sir ermez.
onlar sabanci'yi bile nasil dize getirdiler, biliyor musun?" diye sordu.
ardindan çeas'in uzanlar'in kontrolüne nasil geçtigini anlatti. ilgili olanlar hatirlar. çeas'in uzan ailesine geçtigi dönemde sabanci ile uzan ailesi arasinda "hisse savasi" yasanmis, sabanci sonunda pes ederek çeas'taki tüm hisselerini satip bir kenara çekilmisti. o tarihte bazi gazetelerde sabanci'nin tehdit edildigi
için uzan'a boyun egdigi yazilmisti.
sabanci nasil mi tehdit edilmisti? bu sorunun yaniti hep "sir" olarak kaldi. sabanci ailesinden bu sirri ögrenen
isadaminin anlattigina göre, uzan ailesinin bir bireyi, o tarihte sakip sabanci ile görüsüyor. çeas'teki
hisselerini devretmesini, aksi halde ellerindeki kaseti yayinlayacaklarini söylüyor. sabanci irkiliyor, "ne kaseti?" diye soruyor. uzan, kaseti sabanci'ya izlettiriyor. görüntüler karsisinda sabanci donup kaliyor,
saskinligini üzerinden attiktan sonra gözlerinden yaslar bosaliyor ve daha fazla izlemeye yüregi dayanmiyor.
bu kasette, sabanci'nin engelli oglu metin'in tuvalet ihtiyacini karsilarken, yemek yerken, giyinirken çekilmis
"daginik görüntüleri" var. aslinda yayinlandigi zaman sabanci'yi kamuoyu önünde sikintiya sokacak görüntüler degil bunlar. ama baba yüregi, canindan çok sevdigi ogluna ait bu görüntülerin tv ekranina bu sekilde yansimasina el vermiyor. hisse kavgasindan yorgun düsen sabanci için bu olay bardagi tasiran son damla oluyor. söyle diyor: "tamam kardesim, neyse degeri, ucuz pahali fark etmez, tüm hisselerimi devrediyorum, hepsi sizin olsun."
yakindan taniyanlar iyi bilir; 71 yasinda ölen sabanci'nin en büyük üzüntüsü, 34 yasindaki zihinsel engelli oglu
metin'in durumuydu. metin'in adi her geçtiginde yüregini hüzün kaplar, gözyaslarina engel olamazdi: "bu
kadar servetim var, arabalarim hatta araba fabrikam var ama ogluma anahtarini verip kullan diyemiyorum... isterdim ki boynuma atilsin, bir kere olsun "baba" desin.." dostlari, sabanci'nin metin için her seyi göze alacagini söylüyor.
ben de ayni kanaati paylasiyorum.
simdi cem bey kalkmis "insanlik ayibindan" söz ediyor. özürlü bir gencin dogal görüntülerini "tehdit araci" olarak kullanmayi, acaba hangi "insanlik" kavramiyla açiklamak mümkün olabilir?
sanirim cem bey, "sippenhaftung" gibi almanca bir yanit bulacaktir."
(jin of the lamp, 26.12.2004 13:00)