İçerik değiştir



Sayı 33: Filistin Sorunu


  • Yanıtlamak için giriş yapın
Bu konuya yanıt verilmedi

#1 LaHesis

LaHesis

    Baş Yazar

  • Üyeler
  • 1.142 Mesaj
  • Cinsiyet:Belirtilmedi

Gönderim zamanı 24.03.2007 - 15:56


İntifada hareketi devam ederken , Madrid’de Ortadoğu Barış Konferansı 30 ekim 1991’de başladı. Barış masasında İsrail, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Filistin temsilcileri yer aldı. bu görüşmelerin ardından İlk kez 1993 yılında İsrail ile Filistin doğrudan gizli görüşmeler yaptılar. ABD’nin başkenti Washington’da İsrail Başbakanı İzhak Rabin ile Arafat el sıkıştılar. Beyaz Saray’da Gazze-Jericho Anlaşması’na (Birinci Oslo) imza attarak birbirlerini karşılıklı olarak tanıdılar.

Barış sürecine önemli darbe İsrailli göçmen Baruch Goldstein Hebron’un 25 şubat 1994’de bir camiye saldırı düzenlemesiydi. Sabah namazı için orada bulunan Filistinliler otomatik silahlarla tarandı

Birinci Oslo Antlaşması’nın üzerinden iki yıl geçtikten sonra Arafat ile Rabin 28 eylül 1995’de Batı Şeria ve Gazze Şeridi üzerine bir ara anlaşmaya imza attılar. Bu, İkinci Oslo Antlaşması olarak tarihe geçti.

İsrail'in 1996'da yine Hizbullah'a karşı güney Lübnan'da giriştiği "Gazap Üzümleri" operasyonu sırasında 18 Nisan tarihinde Kana'da BM gözetimindeki bir mülteci kampının top ateşine tutması nedeniyle buraya sığınan 105 Filistinli mülteci ölmüş ve bu trajedi operasyonun dönüm noktası olmuştu. Saldırıdan sonra artan uluslararası baskı sayesinde, 26 Nisan 1996'da İsrail, Hizbullah ile ateşkese gitmek zorunda kalmıştı. İsrail, Hizbullah militanlarının bu kampın hemen yanından İsrail'e roket attıkları için topçu ateşinin kampın bulunduğu bölgeye yöneldiğini açıklamıştı.1996 yılına girildiğinde anlaşmazlık yine kan dökülmesine yol açıyordu . Hamas örgütü İsrail içinde bir dizi intihar eylemleri düzenledi. İsrail, Lübnan'ı üç hafta süreyle bombaladı.

Oslo anlaşmalarında öngörülen beş yıllık geçiş süresi, 4 Mayıs 1999'da sona erdi. Yaser Arafat tek yanlı Filistin devleti ilanından vazgeçirildi. Amaç İsrail'deki yeni yönetimle pazarlığa yeniden başlanmasıydı. Ehud Barak hükümetinin barışa ulaşacağına dair başlangıçta duyulan iyimserliğin temeli olmadığı zamanla anlaşıldı. 28 Eylül'de muhalefetteki Likud Partisi'nin Netanyahu'dan sonraki lideri, yılların sağcı politikacısı Ariel Şaron, Mescid-i Aksa'nın bulunduğu kompleksi ziyaret etti. Bunun çok tahrik edici bir hareket olduğu söylendi. Filistinliler bu ziyareti protesto için gösterilere başladı. Ve gösteriler El Aksa intifadası diye anılan ayaklanmaya dönüştü.2000 yılının sonuna gelinirken Başbakan Ehud Barak, giderek kanlı ve öfkeli bir hale gelen şiddet döngüsünün içinde buldu kendini. İsrail'in Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki işgaline karşı intifada tırmanıyordu. Çevresindeki koalisyon çökerken, Barak 10 Aralık'ta istifa etti. Halktan krizle mücadele konusunda yeni bir yetki istediğini söylüyordu. Ama 6 Şubat'taki seçimleri Ariel Şaron kazandı. İsrailli seçmen 90'lı yıllar boyunca süren ''barış için toprak'' formüllerine arkasını dönmüştü. Böylece daha katı bir dönem başlıyordu

İsrailli yetkililer 2002 yılı boyunca Gazze Şeridi ve Batı Şeria'da düzenlenen operasyonların amacının Filistinlilerin terör altyapısını yıkmak olduğunu iddaediyordu.

Ancak hızı kesilmiş de olsa intihar saldırıları yıl boyu devam etti.
A.B.D nin sözde arabuluculuk çabalarına rağmen bölgede günümüze kadar dilenen huzur sağlanamamış özellikle yaz aylarında başlayan İsrail – Lübnan bunalımı Filistin ve Ortadoğu sorununu bir kez daha göz önüne sermiştir.






Benzer Konular Daralt

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli