İlk aşamada belirtelim,bir tartışma esnasında,siyasi görüşlerin bilimsel analiz yapmada engel teşkil edeceği,önyargı oluşturacağı söylenmişti,buradan hareketle yazmaktayız;
Siyasetin bilim olarak kabul edilmesi,devlet yapılarının,tüzel kişilerin tarihsel ve güncel ilişkileri,kurumların calışma,işleyiş ve iç dinamiklerinin gözlem ve belge çerçeveside incelenebilir olmasından kaynaklanmaktadır..Şartlanma ve ilgi alanlarının algılamayı etkilediği bir gerçektir,lakin bilimsel bir gerçekliğin yorumlama veya önyargılarla değişmesi imkansizdir..Çünkü biliriz ki,bilimsel bilgi genel geçerdir,kesinlik nitelikleri gösterir ve kisiden kisiye değişmez..Örneğin,Kurtuluş Savaşı'nın gerçekleştiğini tarih bilimi çerçevesinde ele alacak olursak,bir Türk milliyetçisine göre de gerçekleşmiştir,bir İngiliz liberaline göre de,Amerikali bir komüniste göre de...
Yahut;meseleyi linguistik çerçevesinde ele alacak olursak,dilin incelenmesi,çok zor olup,ifadeleri çoğu zaman bizzat konuşulan yörede değerlendirmek,ele almak gerekir..Bir dilin varlık-yokluk meselesi siyasi hedefler,toplumsal yapıları suni bir kültürel uyanışa sevketme motivli ise,siyasi analizler devreye girer..Ek olarak;tamamen entelektüel birikim kaygısıyla herhangi bir dil üzerine araştırma yapıyorsanız,taraflı tarafsız birçok kaynaktan araştırma yaparak,kendi içinizde bir sentez yaparak,bire bir gözünüzle görmeseniz bile,size büyük ölçüde inandırıcılık sağlar..Tabii akademi dahili bir araştırma ise,böylesi bir riske girilmez..
Konu dağılmadan toparlayalım,kişinin yaşanmışlıkla edindiği fikriyatı,yahut olumlu-olumsuz önyargıları,görüsleri algılama ve yorumlamada farklı etkiler yaptığı gerçektir,lakin bilginin göreli olmadigi bilim sahasında her bakış,aynı sonuca götürür,aksi ihtimal bilime aykiridir..