Yer Japonya; teknelerle tuzağa yönlendirilen yunuslar kapana kıstırılıyor ve katliam başlıyor.
Ayşe ÖZEK KARASU kaleminden...
Yunus katliamının videosunu Ayhan Atakol gönderdi. İnanamayacaksın, dedi. Seyrettim, gerçekten inanamadım.
Japon balıkçıların teknelerle önlerine katıp sürdüğü yunusların sığ sularda alçakça kapana kıstırılması mı, zıpkınlarla delik deşik edilirken çırpınıp haykıran hayvanların kabarttığı suların kızıl rengi mi, yoksa kıyım karada devam ederken iri bıçakların yunus etlerine saplanması sırasında faillerin ürkütücü kayıtsızlığı mı daha çok etkiledi beni bilmiyorum. Bıçaklanan, kamyonetlerin arkasında diri diri sürüklenen o yunuslar et tüketimi uğruna hunharca katlediliyor, sağ kalanlar da şov hayvanı olarak su parklarına satılıyor ki, o ayrı bir barbarlık. Cinayetleri baştan sona lanet okuyarak izliyorsunuz. Seyirci kalmak istemiyorsanız, Japon Başbakanı Abe’ye hitaben yazılmış dilekçeye imza koyuyorsunuz. Kampanyaya katılanların sayısı 335 bine ulaşmış durumda.
Benim hayatımda böyle bir kıyım görmemiş olmam önemli değil. İşin uzmanı Richard O’Barry de görmemiş.
Amerikan donanmasından dalgıç emeklisi O’Barry, 1960’ların ünlü TV dizisi Flipper için yunus terbiye ediyor. Bizzat yakalayıp eğittiği 100 yunusun beşi dizide rol aldıktan sonra, ansızın nedamet getiriyor. Çünkü o Flipper’lerin sonuncusu O’Barry’nin kollarında, gözlerinin ta içine bakıp intihar ediyor. Yunus ve balinalar kendiliğinden değil, bilinçleriyle soluk alıp verdiklerinden, dizi aktörü yunus aniden bırakıveriyor soluk alıp vermeyi. Soluma işiyle meşgul oldukları için uykuya bile dalmayan yunuslar, hayat çok çekilmez hale geldiği zaman kendi kendilerini boğuyorlar.
Böylece O’Barry, 1970’lerin başından itibaren yunusların esaretine karşı mücadeleye girişiyor. Bugün artık dünyanın en tanınmış çevre koruma ve hayvan hakları savunucularından biri. Son 10 yıldır da, "Japonların gizli soykırımı" dediği yunus kıyamına karşı savaşıyor.
Olay mahalli, Japonya’nın Taiji sahilleri. Her yıl ekim ayından başlayıp martın ilk günlerine kadar devam eden katliamda 20 bin yunus can veriyor.
Japan Times’a konuşurken, "Ben hayatımda böyle bir şey görmedim" diyor O’Barry. Ona kalırsa, binlerce yunusun Taiji koyunda kıstırılıp zıpkınlarla delik deşik edilmesine kimsenin yüreği dayanmaz, ancak medya konuyu gündemden uzak tuttuğu için Japonya bu trajediden haberdar değil. Katliam yeterince bilinse böyle bir vahşetin gün ışığında devam etmesine imkan yok.
Gerçekten de yunus katliamının videosunu izledikten sonra o barbarlığa lanet okumamak, durdurmak için harekete geçmemek mümkün değil.
Richard O’Barry her yıl dünyanın dört bir yanında Japon temsilcilikleri önünde protesto gösterileri organize ediyor. Böylece Taiji’deki soykırım yavaş yavaş insanların bilincine işleniyor. O’Barry’nin kalabalık toplamayı başaramadığı ter yer Tokyo. Çünkü Japon mutfağı yunusu seviyor. Balıkçılar da bu bizim geleneğimiz diyor ve Batılıların işlerine burunlarını sokmasından nefret ediyorlar.
Mesela O’Barry’nin Taiji’ye götürdüğü BBC ekibinin çektiği belgeselin TV’de yayınlanması balıkçılar arasında büyük tepki uyandırıyor. Kamerayla gelenleri derhal püskürtüyorlar. Japon halkının da bilgilenip uyanması halinde geçim kaynaklarını kaybetmekten korkuyorlar.
Milyar dolarlık Japon yunus endüstrisinin desteklediği avı engelleyip balıkçıları ekmeğinden etmek belki adil değil ama, Japonların dünyadaki doğal yaşamın parçası olan bu hayvanları kendi ulusal parkında avlanır gibi talan etmesi de adil değil.
Sadece soykırıma değil, yunusların esaretine karşı da mücadele veriyor O’Barry. Su parklarında şaklabanlık yaptırılmasına, deniz müzelerinde sergilenmelerine de itiraz ediyor. Çünkü yunus ve balina gösterilerinin eğitici bir yanı olmadığını, esaretten nefret eden bu hayvanların o eğlence ortamlarında büyük zulüm yaşadığını anlatıyor. Çocuklar bu yolla sadece doğayı sömürmeyi öğreniyor.
Taiji’de yakalanan yunusların her biri eğlence parklarına 100’er bin dolara satılıyor. Katledilen her yunusun et olarak bedeli ise 600 dolar.
REKABETİ ÖLDÜRMEK UÐRUNA
O’Barry’ye göre Japonya yeterince zengin bir ülke ve yunus eti için aşırı avlanmaya ihtiyacı yok. Ancak kapalı kapılar ardındaki bir toplantıda kendisine söylendiğine göre Japonların esas derdi, hayvanları öldürüp rekabeti yok etmek. Oysa o yunuslar, Japonların malı değil.
Zaten yunus eti yüksek miktarda cıva içeriyor, özellikle hamile kadınlar ve çocuklar için tehlikeli. Japonlar ise bu zehri Çin’e ve diğer bölge ülkelerine ihraç ettikleri gibi kendileri de yiyorlar. Doğal yaşamı tüketerek...
Şimdi SaveJapanDolphins.org sitesinden yunus katliamıyla ilgili gerçekleri öğrenmek ve petitiononline.com’da Japonya Başbakanı Şinzo Abe’ye hitaben yazılmış dilekçeyi imzalamak mümkün. Ancak bu hareketin ne kadar başarılı olacağı şüpheli. Richard O’Barry’ye göre yunus soykırımını durdurmanın tek yolu, Japon halkının hükümete kafa tutmasından geçiyor.
ABD’de yaşanan olay tipik bir örnek. Ton balığı avı sırasında denize atılan ağların, yunuslar dahil her türlü canlının telef olmasına yol açtığı Amerikan basınında enine boyuna yazılıp çizilince halk arasında büyük infial oluşmuş ve kıyım durdurulmuştu. Şimdi ABD’de ton balığı kutularının üzerinde "bu balık avlanırken yunuslar öldürülmemiştir" ibaresi yer alıyor.
Ancak ABD’nin de yunusları askeri amaçlı kullandığını unutmamak gerekiyor. Daha geçenlerde, Washington eyaletindeki bir deniz üssünün terör saldırılarına karşı yunus ve denizaslanları tarafından korunacağı açıklandı.
Japonya’daki katliamla ilgili son bir soru geliyor aklıma. Hayatlarını sona erdirmek konusunda kendi tercihlerini kullanabilen, soluk almayı bırakıp ölümü seçebilen bu hayvanları vahşice köşeye sıkıştırıp öldürmek etik bir davranış mı?