İçerik değiştir



- - - - -

Aşık Paşa


  • Yanıtlamak için giriş yapın
Bu konuya yanıt verilmedi

#1 babuna

babuna

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 341 Mesaj

Gönderim zamanı 05.03.2007 - 02:26


Anadolu'da çok ün kazanmış şair ve mistikler (Gizemci - Türk tasavvufçuları) arasında sayılan bir kişidir. Hicrî 670 (1271 M.) tarihinde doğmuş, 733 (1332 M.) yılındın Safer ayı On Üçünde Hakk'a yürümüştür. O'nun doğum yeri bilinmemektedir. Hakkında beklenenden az bilgi vardır.

Kendisi gibi ailesi de, Asya'dan Anadolu'ya gelmiş, bilim ıssı kişilerdir. Âşık Paşa olarak bilinen, Alâeddin Ali Muhlis paşanın oğlu, Baba İlyas'ın torunudur. Âşık adı şiirlerinde kullandığı mahlas olup, bununla tanınmıştır.

Âşık Paşa'nın Babası Muhlis Paşa, Anayasa'da hâlen İlyasköy denilen (eski adı Çat) yerde yaşamış ve Amasya'da toprağa verilmiştir.

Âşık Paşa, en tanınmış eseri olan Garibnâme'nin Onuncu Bâb Altıncı Destan'ında, Nasip aldığı yücenin Hz. Hızır olduğunu söyler ve âşık mahlasının Hızır hazretleri tarafından verildiğini kayd'eder. İslâm Türk Tasavvufunda enbiyâ ve evliyâ (Yalvaçlar ve ermiş kişiler) dan birinin rûhundan nasib alanlara Üveysî adı verilir.

Âşık Paşa hakkında çeşitli Ansiklopedilerde ve Şemseddin Sâmî beyin Kaamûs-ul-a'lâm'ında bilgiler vardır.

Âşık Paşa, Amasya'daki Hânkaah'ın (Büyük dergâh, Tekke) başında iken, Anadolu'da başkaldıran Emir Timurtaş'ın veziri diye şöhret bulduğundan makamından ayrılmış, kendisinin vefat edişinden sonra da şuna - buna ma'işet aracı hâlinde gelmiştir. Amasya Tarihi yazarı Hüseyin Hüsam-ed-din (Yasar), "Aşık Paşa ile Hz. Pîr Hacı Bektâş Velî'nin Beş yıl ara ile Hakk'a yürümüş olduklarını, Âşık paşanın 63 ve Hz. Pîr Hacı Bektaşın 92 (Doksan iki) yıl yaşadığını" söylemektedir. Fakîyr bu kaydı görmüştür. Burada Bektaş hazretleri 738 Hicrî (1337 M.) de vefatı esas sayılmıştır.

Aşık Paşa'nın oğlu Elvan Çelebi'de ozandır. Torunu Ahmet Aşkii (Aşıkî)'de Aşık Paşazade diye anılır. Aşık Paşazade Tarihi (Aşık Paşaoğlu) isimli bir kitabı vardır.

Hz. Pir Hacı Bektaş Velî kardeşi Menteş ile birlikte Amasya'ya, Baba İlyas'la görüşmeye gelmiştir. Beraberindeki Menteş orada kalmış, kendisi tek başına Konya'ya, Mevlânâ ile görüşmeye gitmiştir.

Aşık Paşa'nın yaşadığı dönem Selçukluların son yıllarıdır. Türkler tarafından kurulan ve yönetilen devletin resmi dili Farsça'dır. Aslen Türk olan Mevlânâ'da Farsça yazmaktadır.

Konya'ya Fars (İran - Acem) dili ve kültürü egemendir. Buna karşılık Kırşehir'e, Süleyman Türkmanî, Ahi Evran, Baba İlyas ve İshak'ın bu şarda oturan aile bireylerinin savunduğu, Türk dili ve kültürü egemendir. Aşık Paşa Fars diline direnenlerin başında gelmektedir.

Bazı kaynaklar Aşık Paşa'nın eğitim ve bilgilendirilmesinin Kırşehir'li Süleyman Efendi tarafından sağlandığını yazmışlardır. O zahir ve batın bilgilerini edinmiş, ermiş kişi mertebesinde olanlarla sohbet etmiştir. Ayrıca dedesi Baba İlyas'ın ardalarından (halifelerinden) Osman Şeyh yanında öğrenimini sürdürmüştür. Osman Şeyh, Aşık Paşa'yı yetiştirmekle kalmamış, kızını ona vererek Onu damat edinmiş ve yerini de yani halifeliği de, O na bırakmıştır. Aşık Paşa, Orhan Gâzî dönemine geldiğinde, çağının ünlü bilginleri arasına girmiştir.

O'nun en önemli yapıtı olan Garibnâme On Bab (Fasıl)dır. Her babda on destan vardır. Kitap tatlı bir Türkçe ile yazılmıştır. Türkçesi 13 - 14 yüzyılın Türkçesidir. Yapıt on iki bin beyt kadardır. Ahlâksal ve tasavvufi manzumeler tarzında olan bu yapıtın diğer bir adı da Mâ'rifnâme'dir.

Garibname Mesnevi Uyak biçeminde (üslup - tarz) yazılmıştır. Kıtalar iki dizedir. Bu dizeler birbirleri ile kâfiyelidir. Şiirlerin kaleme alınmasında aruz vezninin, Fâilâtün - Fâilâtün - Failün ölçüsü kullanılmıştır. Bu yapıt, büyük Türk bilgini ve mutasavvufu Mevlânâ'nın Farsça yazdığı, Mesnevisine koşut (muvâzi) olarak yazılmıştır. Aşık Paşa bu kitabı ile Türkçe Mesnevi yazılabileceğini herkese göstermiş ve Türk kimliğini ön plâna çıkartmıştır. Garibnâme'nin sonunda bu yapıtın 730 Hicrî (1319 Milâdî) de bitirildiği, Çalab'a şükredilerek bildirilmiştir.

Kaynaklar Aşık Paşa'nın çok kibar ve zarif olduğunu, dünya malına eğilimi olmadığını, haramdan dikkatle kaçtığını yazmaktadır. Şunu söyleyeyim ki, dünya malının artık (fazla) olması kötü birşey değildir. Ancak, nefse hakim olmak, dünyanın aldatıcı sevgisini gönle doldurmamak gerekir. Aşık Paşa çok öğrenci de yetiştirmiştir.

Âşık Paşa'nın Türk dilinin ihmal edilişinden sızlandığı şii'rini ve bir nefes'ini buraya alalım:

Türk diline kimseler bakmaz idi
Türklere her giz gönül akmaz idi

Türk dahi bilmez idi bu dilleri
İnce yolu ol ulu menzilleri

Bu Garibname ilen geldi dile
Kim bu dil ehli dahi ma'nâ bile

Türk dilinde ya'ni ma'nâ bulalar
Türk vü Tacik cümle yoldaş olalar.

Yol içinde birbirini yirmeye
Dile bakup na'niyi hoş görmeye

Tâ ki mahrum kalmaya
Türkler dahı Türk dilinde anlayalar ol Hak'ı.





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli