İçerik değiştir



- - - - -

Duanın Şekli


  • Yanıtlamak için giriş yapın
Bu konuya yanıt verilmedi

#1 senay

senay

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 78 Mesaj

Gönderim zamanı 23.12.2004 - 13:01


DUA ederken bazı hareketler oldukça önemlidir..

Dua ederken,kollar,koltuk altı görülecek bir şekilde yana açılıp,eller,yüze paralel bir şekilde öne uzatılmalıdır.Takriben yüzden otuz santimetre mesafede parmak aralıkları hafif açık olan ellerin,parmaklardan çıkan ışınların,alından çıkan ışınlarla ilerde bir birleşim yapacak şekilde yönlendirilmesi son derece faydalıdır.

Bakın bu konuda Hazret-i Rasul Aleyhis-Selam,ne buyuruyor:

"Herhangi bir kul,koltuğunun altı görülecek şeklide ellerini kaldırır ve Allah'tan bir dilekte bulunursa;acele etmediği takdirde kesinlikle duasına icabet edilir...

-Acele nasıl olur Ya Resulullah?..
- "Dua ettim ettim kabul olmadı der" (de vazgeçer)işte bu yanlıştır;olana kadar ısrar etmek gerekir.

Ellerin parmak uçlarından yayılan dalgalar ile,beyinden"yönlendirilen" dalgalar bir noktada birleşerek lazer ışını gibi etki ederek belli hususların oluşmasında son derece önemli rol oynarlar.

Burada fark edileceği gibi,DUA'nın oluşmasını sağlayan ana güç, insana dışarıdan gelmeyip;tamamıyla,insanın varlığında mevcut olan Allah isimlerinin manevi gücünden ortaya çıkmaktadır.

Kısacası DUA,kişinin kendindeki ilahi güçler eşliğinde isteklerini gerçekleştirme faaliyetidir... Ve elbetteki bunun bir tekniği ve bilimsel açıklaması vardır...

DUA esas itibariyle,beynin "yönlendirilmiş dalgalarıdır"..

Evrenin oluşumu,Allah tasavvurunun,ilim boyutunun enerjiye ve kuantsal yapıya dönüşümü ile meydana geldiği gibi;insanın bütün istek ve arzuları dahi,bilincin ilim boyutundan kaynaklanan istek ve arzularının beynin yönlendirilmiş dalgalarıyla yoğunlaştırılması suretiyle meydana gelir.

Bu sebepledir ki,konsantrasyon ne derece güçlü olursa,DUA'ya icabet de o derece süratli olur...Bunun için denmiştir,"mazlumun duası yerde kalmaz;ah alan felah bulmaz!..."

Zira, o "ah" eden kişi,öyle bir sıkıntı ile,öyle bir konsantrasyon ile,menfi beyin dalgalarını o kişiye yöneltir ki,o yayın okundan kurtulmak asla mümkün olmaz...

Dedesinde çıkmasa,torununda çıkar, o "ah" ın neticesi!.. Nasıl mı çok basit!...

Dedenin aldığı "ah" dalgaları,onun öyle bir genetik düzenini etkilerki;neticesi kendisinde ortaya çıkmasa bile,çocuğunda veya torununda genetik intikal dolayısıyla ortaya çıkar ve dedesinin cezasına maruz kalır...İşte bu yüzden denmiştir,"Dedesi erik çalmış,torunun dişi kamaşmış" diye...

Evet, eller ileri kollar açık dua demiştik..Efendimiz böyle yapmış..

Çölde yaralı bir haldeyken kendilerini bulan yaralarını temizleyen,onları iyileştiren kimseleri öldürüp kaçanlar hakkında Hz.Resulullah,ayakta, elleri yukarıda tarif ettiğimiz biçimde açık olarak ashab ile beraber dua etmiş ve kaçan kişiler çok kısa süre içinde bulunarak yaptıklarının karşılığını almışlardır.

Ayakta,eller tarif ettiğimiz biçimde avuç içleri yüze,kollar ileriye dönük olarak parmak uçları aracılığıyla "yönlendirilmiş" dalgalar şeklinde yapılan DUA gibi,SECDE halinde yapılan DUA da son derece tesirlidir.

Özellikle,gece yarısından sonra,yani güneşin bulunduğunuz yerin tam arkasında olduğu ve güneş radyasyonunun en asgariye indiği saatlerde SECDE halinde yapılan DUA son derece tesirlidir.Şayet kılınan hacet namazının veya herhangi bir namazın son secdesinde bu DUA yapılırsa,tesir gücü bir hayli daha fazla olur..

Namazın veya gece kılınan bir namazın son secdesinde,çeşitli kusurlarını itiraf ve onlardan bağışlanma dilendikten sonra DUA edilirse ve istenen şeyin mahiyetine göre,birkaç gün üst üste veya gün aşırı bir şekilde bu çalışmaya devam edilirse;takdiri ilahi,o şeyin oluşmasına mutlaka cevap verir...Çünki,o DUA 'nın ısrarla devamına müsaade olunması, o duaya icabet edileceğinin de göstergesidir.Zira,Allah,kabul etmeyeceği DUA'ya ısrarla devam şansı tanımaz.

Kişi,bir konudaki duasında ısrarlı değilse, o duanın yerine gelme şansı da son derece düşüktür.

SECDE halinde yapılan DUA,hele kusurların istiğfarından sonra olursa,son derece güçlüdür demiştik...Niçin?

SECDE,halinde,bedendeki kan,yoğun bir biçimde başa,beyne akmakta,oksijen ve diğer enerji kaynakları tarafından beyin son derece mükemmel şekilde beslenmektedir.Bu sebeplede çok güçlü dalgalar yayılmasına vesile olmaktadır.

DUA''yı güçlendiren ve gerçekleştiren en önemli faktör ise DUA anında,kişinin şuurunun VEHİM tasarrufundan uzak kalmasıdır...Ve bu hal de,secde yani,benlik kavramının kalktığı bir haldir. Nitekim bu konuda bizi uyaran Hazreti Rasul (a.s) "şeksiz-şüphesiz,kabul olacağından emin olunarak "DUA edilmesini tavsiye etmiştir.

DUA'nın tesirini kesen en önemli güç,gene kişinin kendisinde bulunan VEHİM-VESVESE kuvvesidir...

Kişide, VEHİM-VESVESE ne derece gerilemiş ise,DUA'sı o derece keskin ve süratli bir şekilde gerçekleşir.

Allah'a yakîn elde etmiş kişilerin DUA 'sının kabulündeki en önemli etkenlerden biri de,o kişilerdeki VEHİM-VESVESENİN oldukça düşük olmasıdır.Ayrıca,bu kişilerin,yaptıkları çalışma ve lütfu ilahi sonucu olarak,çeşitli ilahi güçlerin yapılarında ortaya çıkması da ,elbetteki DUA'larının süratle gerçekleşmesinde önemli bir faktördür.

Ayrıca DUA konusunda,ŞEYTAN vasfıyla bilinen CİNLER'in insana çok yanlış fikirler telkini de sözkonusudur;ki,bu da insanı bu çok etkili silahı kullanmaktan mahrum bırakır.Tam içinizden DUA etmek gelmişken,ŞEYTAN ismiyle,şeytaniyet vasıfları dolayısıyla lakablanmış olan CİNLER,hemen bir vesvese verirler...

"Aman canım niye dua edeyim,nasıl olsa kaderde varsa olur..."

"Dua etsem de etmesem de iş olacağına varır,ne diye DUA edeyim..."

Ve,böylece siz,DUA etmekten vazgeçip;en güçlü silah olan DUA'dan mahrum kalırsınız...Dua dan mahrum kalmak,Dua etmemek suretiylede nelerden mahrum kaldığınızı asla hayal bile edemezsiniz.İşte bu yüzdendir ki,Hz.Resulullah Aleyhis-Selam bakın bize ne tavsiye ediyor:

"Nalınınızın tasmasına,koyununuzun otuna kadar her şeyi Allah'tan isteyiniz."

"Allahın fazlı kereminden isteyiniz,çünki istenilmesinden hoşlanır..."

"Şüphesiz ki Allah, ısrarla DUA eden kullarını çok sever"

"Hassas olduğunuz saatlerde DUA etmeyi ganimet biliniz...Çünkü bu hal Rahmet saatinin halidir."

Bu son yazmış olduğum Hadis-i Şerifte işaret edilen mana şudur:

Hassas,olduğunuz demek,tamamıyle bir konuya konsantre olmaktan ileri gelen bir biçimde,son derece duygusal olma anlamı taşır... İşte bu anda ,kişinin,tamamıyla ALLAH'a net bir biçimde yönelmesi,anlamını taşır...Bu yöneliş ise,beynin tümüyle tek bir gayeye yönelik biçimde,kendisindeki ilahi güçlerin ortaya konulması sonucunu doğurur...

Duanın gerçekleşmesinde en önemli faktör,kişinin kendisini aradan çıkartarak;dilinde Duayı okuyan,beyninde o talebi oluşturan olarak HAK'kın kalmasıdır...Bu takdirde;

"O BİR ŞEYİN OLMASINI DİLERSE,OL DER,VE O ŞEY OLUR"...

DUA'da en önemli yardımcı faktörlerden biri de istenilen şey hususunda ısrarlı olmaktır.Herhangi bir konuda bir iki defa dua edip arkasını bırakmak son derece yanlıştır.

DUA edilecek konuda mutlaka ısrarlı olunmalı ve istenilen şeyin olabildiğince ölümötesi hayatımıza dönük ve yararlı olmasına özellikle dikkat edilmelidir.Zira yanlış bir istek ile kendi kendimizi büyük ölçüde yaralamış olabiliriz..Elektriği,çok yararlı şekilde kullanabildiğimiz gibi,kendimizi yaralamak ve hatta öldürmek içinde yanlış bir şekilde kullanmak mümkündür.

DUA, varlığındaki,benliğindeki,NEFS'indeki ALLAH'a AİT GÜÇ ile tahakkuk yoludur,demiştik.

Öyle ise,bu silahı ne derece bilinçli olarak ve yerinde kullanma imkanına sahip olursak,o derece düşmanlarımızdan korunabilir;isteklerimizi gerçekleştirebilir,ve dahi ALLAH'a yakin elde edebiliriz..

"İNSAN VE SIRLARI" isimli kitabımızda; DUA'nın beyin gücüne dayandığından,zira, beynin ilahi güçle techiz edilmiş,donatılmış bir yapı olduğundan bahsetmiş ve bunun sisteminden söz ederek,gerekirse,insanın beyin dalgalarıyla silahları dahi geçersiz kılabileceğini yazmıştık 1984 yılında...

Bakın inançsız Ruslar dahi beyni nasıl değerlendiriyor bugün:

11 Haziran 1991 tarihli Sabah Gazetesinin 8. sayfasında yayımlanan şu haberi dikkatle okuyalım:

"GELECEÐİN SAVAŞLARI TELEPATİK OLACAK"

Rusya'nın ünlü bilim adamı Vlail Kaznatcheev,insan beyninin telepati yoluyla savaşları etkileyebileceğini belirtti.Prof. Kaznatcheev,dahilerin çalıştığı,Novossibirsk Akademisi bünyesinde kurulan özel bir laboratuvarda çalışmalarını sürdürüyor.

MOSKOVA- Rusya Bilimler Akademisinin en saygın üyelerinden biri olan Profesör Vlail Kaznatcheev,insan beyninin,bedenin bulunduğu noktanın çok uzağında yer alan,insanlar,düşünceler ve elektronik donanımlar üzerinde etkili olabileceğini belirtti.

Birçok kimse tarafından deli saçması olarak nitelendirilen bu görüşü ispat etmek için yoğun bir çalışmaya giren Kaznatcheev,ülkesi Rusya da büyük ilgi görüyor.

Kendisine Rusya dahilerinin yetiştirildiği Novossibirsk Akademisi bünyesinde her türlü donanıma sahip bir laboratuvar ve araştırmalarında yardımcı olacak asistanlar tahsis eden hükümet,Kaznatcheev'in araştırmalarından çok şey bekliyor.

KGB koruması

Kaznatcheev'in araştırmalarının en büyük özelliği insan beyninin telepatik gücünü bir silah olarak kullanmaya çalışması.Ona göre,sırf düşünce gücüyle bilgisayar sistemlerini,havaalanlarının radarlarını,hatta modern teknolojinin geliştirebileceği her türlü silahı etkisiz kılmak mümkün.

Bu araştırmaları son derece yakından izleyen ve denetleyen hükümet,Kaznatcheev'in CIA tarafından kaçırılmasını engellemek için KGB'nin en yetenekli ajanlarını seferber etmiş durumda.Ünlü bilimadamı görüşlerini çok basit örneklerle açıklıyor:

"Eğer çalıştığınız bilgisayar aniden arızalanırsa suçu üretici firmada aramayın.Sizin stres içinde olmanız,yada çalışırken birazda olsa sinirlenmeniz aletin teknik donanımını etkileyebilir.Çünkü sıradan bir insan beyni,en üst bilgisayardan daha güçlüdür ve insan bazen farkında olmadan doğanın kendine verdiği güçleri kullanabilir".

Kaznatcheev'e göre,eğer insan çok uzun zamandan beri görmediği birini yoğun olarak düşünürse ve o sıralarda ondan bir telefon,yada mektup alırsa bu şans olarak nitelendirilmemelidir.Bu doğrudan,insanın yoğunlaştırdığı düşünceleri ile düşündüğü kişiyi etkilemesidir.

Kaznatcheev,son olarak Rusya televizyonunda katıldığı bir programda laboratuvarında bulunan bir bitkiyi uzun uzun gösterdi ve programı izleyenlerden 1 saat süreyle,sadece bu bitkinin gelişimini düşünmelerini istedi.Sonuç,gerçekten şaşırtıcıydı,bitki çok kısa zaman zarfında akıl almaz bir gelişme sergiledi.

İşte Kaznarcheev'in araştırmalarının temelinde de,düşünce gücünün sonsuzluğunu yakalamak yatıyor.İnsanın bilinç altına ulaşmayı amaçlayan parapsikolojiyi bilimle birleştirerek araştırmalarını sürdüren Kaznatcheev,bulgularının düşmanın teknik donanımını felç etmek açısından ileride çok önemli sonuçlar vereceğini,ancak bunun bir silah olarak değil,savaşları engelleyecek caydırıcı bir etken olarak kullanılmasından yana olduğunu belirtiyor.İşte bu yüzdendir ki DUA insana bahşedilmiş en mükemmel güç olarak tanımlanabilir.

AHMED HULUSİ

-DUA VE ZİKİR-





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli