Marmara Denizi alarm veriyor!
Ege ve Karadeniz arasında 'Biyolojik koridor' özelliği taşıyan Marmara Denizi'nde, kirlenmenin üst seviyede olduğu açıklandı
Türk Deniz Araştırmaları Vakfında (TÜDAV) görevli Yrd. Doç. Dr. Bülent
Topaloğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir iç deniz olan Marmara
Denizi'nin, Ege ve Karadeniz arasında yer alan bir geçit olduğunu söyledi.
Ege ve Karadeniz arasında bir ''Biyolojik koridor'' özelliği de gösteren
Marmara Denizi'nin, bu iki farklı nitelikteki su kütlesini birbirinden ayırırken,
aralarındaki tür geçişini de düzenlediğini ifade eden Topaloğlu, Marmara'nın her iki denizle de tam bir etkileşim içinde olduğunu kaydetti.
Topaloğlu, Marmara Denizi'nin son yıllarda giderek kirlendiğini, bu kirliğin
de evsel, endüstriyel ve gemi kökenli olduğunu belirterek, ''Marmara Denizi,
adeta açık bir kanalizasyona dönüşmüştür. Çünkü, arıtma yapılmamaktadır. Marmara kıyılarında Türkiye'nin önemli endüstri tesisleri yer almaktadır. Bir diğer önemli kirlilik kaynağı ise Tuna gibi büyük nehirler aracılığıyla Karadeniz'den
gelen kirliliktir'' dedi.
''NESLİ AZALAN TÜR SAYISI 50'NİN ÜZERİNDE''
Marmara Denizi'nin kirlenmeye karşı dayanıklılığını sağlayan etkenin Ege
Denizi yoluyla gelen daha tuzlu ve nispeten daha temiz su kütlesi olduğuna
dikkati çeken Topaloğlu, şunları söyledi:
''Marmara Denizi, Karadeniz tarafından da kirletilmektedir. Ancak son
yıllardaki çalışmalar Karadeniz'in de boğaz alt suyuyla az da olsa kirletildiğini
göstermektedir. Marmara Denizi'nde nesli azalan türler 50'nin üzerindedir.
Örneğin karides, yengeç, pina, sünger gibi birçok deniz canlısının nesli
azalmaktadır. Bu azalmada kirlilikle birlikte aşırı, bilinçsiz ve yasa dışı
avcılık da rol oynamaktadır.
Kirlilik ölçümlerinde bir standart olmadığından karşılaştırma zorluğu
yaşanmaktadır. Ancak, kirlenme parametresi olarak en sıklıkla kullanılan
bulanıklık son 3 yılda yüzde 80 oranında artmıştır. Plankton patlamaları
çoğalmaktadır. Özellikle yazın Yassıada ve Büyükada yakınlarında oksijen
azalmasına bağlı toplu ölümler meydana gelmektedir. Bu ekolojik dengenin gittikçe bozulduğunu göstermektedir.''
''MARMARA, BİR HASTA GİBİ BAKIM GEREKTİRİR''
Topaloğlu, Marmara Denizi'nin hiçbir zaman Ege ve Akdeniz gibi pırıl pırıl
deniz olmadığını, bunun da denizin karakterinden kaynaklandığını dile getirerek,
şöyle devam etti:
''Marmara Denizi, Akdeniz ve Ege'den farklıdır. Karadeniz, çok verimli bir
tarla gibidir. Balıkçılığın çoğu burada yapılır. Ege ve Akdeniz ise biyolojik
çeşitlilik açısından daha zengindir, ama verimli değildir. Marmara ise farklı
denizler arasında adeta astımlı bir hasta gibi sürekli bakım ve ilgi gerektiren
bir denizdir. Ölmüş, bitmiş bir deniz değildir, ancak çok kırılgan, hassas bir
ekosisteme sahiptir. Sürekli dikkat edilmesi gerekir.''
Marmara Denizi'nin korunabilmesi için mutlaka ''Marmara Denizi Makro Yönetim Planı''nın uygulamaya konulması gerektiğini anlatan Topaloğlu, Karadeniz ve Ege göz ardı edilmeden bütünsel ekolojik boyutlarıyla düzenli ve sürekli bir araştırma ve izleme programı oluşturulmasının önemine işaret etti.
Topaloğlu, kaçak ve aşırı avcılığın önlenmesi, av yasaklarına uyulması, boy
ve tür yasaklarının gözden geçirilmesi, ayrıca kum alımı ve kıyı tahribinin önüne
geçilmesinin şart olduğunu da kaydetti.
Deniz kirlenmesinin tek nedeni olarak sıradan halkı gösterenler,sanayicilere gelince neden ses çıkartmazlar hep düşünür dururum...!