< Bilsen; geceler sonsuza uzuyor gibi,
saatler dumanlı bir rıhtım gözlerimde,
dayanamıyorum vedalaşma anlarına.. >
neden yalanlar uzak bana
gerçekler kucağımda..
kimse kandırmıyor beni tarihin tuzağında..
kollarımı sarhoşça kapatmak istiyorum sahtekarlıklara..
kumaş pantolonlar giyen, endamı yerinde erkekler tanıdım..
asla hiç bir şeye benzemeyen bacaklarını saklamak isteyen,
suratlarına çizdikleri resmi bir perde
ve ellerinde kocaman çantalar..
kendinden emin ruh halini giyinip üzerlerine,
şirketlerinin son model kiralık otomobillerinden inip, toplantılara koşarlardı..
onlar; sevdanın uzağında üşüyen, yakınında karanlığa bürünen, sevişirken daima iç çeken,
süslü kadınların piyonlarıydılar..
ve sonbahar giyen kadınlar tanıdım..
asi bakışlarının altında savunmasızlık yatan,
ihtirası Kabe edinen,
sarkmış vücutlarına diri maskeler giyinir ve yüzlerine 17 yaş heyecanı asarlardı..
bazıları deli - dolu
bazıları huysuz – nazlı..
asla kendileri olmayı başaramayan, bir çok kadın..
onlar; asla hiçbir erkeğe ait olmak istemezlerdi, kendilerine olmadıkları gibi..
en çokta kadınlar kandırırdı..
en çok kadınlar acı verir
en çok erkekler yanardı,
en çok kadınlar belli ederken..
ve hiç biri sarhoş olmayı beceremeyen..
yalnızlığın dibine kadar saplanırken, usulca kulağıma fısıldardı aşk bana;
- içindekileri tap taze tutmak istiyorsan, zamanı özgür bırak ve hiç düşünme ve hiç hesaba kitaba girmeden, hayata tepki göster sadece..
içimde bir dert var; hiç alışık olmadığım..
ilk defa alıp başımı gitmek istemediğim..
kendimi susuz ve sarhoş hissediyorum..
çıldırmak istiyorum, hayatı tersinden asmak ve öyle yaşamak..
başım dönsün istiyorum, ayaklarımın kaymasını ve tavandan karıncaları izlemek..
sevdiklerimi bir kibritte yakmak..
dinlediğim en güzel senfoni, kulağımda bir asır sürünen; sen..
ihtimaller cennetinde aranırken
ve sen geleceksin, ben hiç beklemezken..
içime dönüp sana şaşkın bakacağım,
gözlerinde yanılıp; kahrolmak ne demek bilir misin sen?
karanlıkta ürperirken, ışığı kimsenin açmaması..
gözlerimden, ayaklarıma kadar ıslanırken; kendini anlatacak tek bir canlı bile yok..
hücrelerime korku işlerken, darmadağın yalvarmak; Allah'a, insanlara, hayvanlara, eşyalara bile..
yalvarmak çaresizce ağlarken..
çukurun en dibinde bir tek sen
ve kurtarılmayı beklerken; üstünün örtülmesi..
kendini bile anlayamaz insan,
kendini bile tanıyamaz,
kendini bile çözemez,
kendini bile kurtaramaz,
kendine bile yararı dokunmazken, ondan hala bir şeyler beklemek..
amansız dertler çekerken ben; unuttum..
beni
neden
hiç
dinlemedin?
beni
neden
terk
ettin?
beni
neden
hiç
sevmedin?
beni
neden
düşlerimden
uyandırmadan,
alıp
başını
gittin?
biliyorum;
beni
hiç
sevmedin!
anlamı yok; aşk körebe oynamayı seviyor..
sen gitmeyi seviyorsun..
ben kendimden nefret ediyorum..
ve şimdi;
başım önde, boynum bükük ve sesim titrek; arkama bakmadan gidiyorum..
ki, bir amacı olsun diye kayıplarımın..
artık hayatın tüm kaprislerinden çekilirken,
beni yalnız bırak..
20 Aralık 2006
Ayfer YILMAZ