İçerik değiştir



- - - - -

Gerçeklerin Işığında


  • Yanıtlamak için giriş yapın
Bu konuya yanıt verilmedi

#1 ArGuS

ArGuS

    ๑۩۞۩๑Kime ne...

  • Üyeler
  • 6.416 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Belirlenemedi...
  • İlgi Alanları:2d, 3d görsel tasarımlar...

Gönderim zamanı 31.01.2007 - 17:09


Prof. Dr. İSA KAYACAN

Ermeni meselesinin diyelim, Ermeni sorununun diyelim, yıllardır Türkiye’nin, Türklerin karşısına çıktığı, çıkarıldığı, özellikle Fransa başta olmak üzere, bazı Ermeni yandaşları tarafından, yalanlarla, dolanlarla, temcit pilavı gibi hep önümüze sürüldüğü gerçeği karşısında, hep dimdik durduk, böyle durmaya devam edeceğiz. Çünkü biz haklıydık, haklıyız, haklılığımızı söylemeye devam edeceğiz. Ermeni sorunu üzerine yayınlanan Batı çıkışlı kitapların hemen hemen tamamı, propaganda amacı taşımaktadır. Bu arada Ermeni tarihçilerin ve rahiplerinin sözde davaları lehinde sahte belgeler düzenlediklerini, dünya kamuoyunu etkileme faaliyetleri içinde olduklarını da unutmamalı, gözden, değerlendirmelerden uzak tutmalıyız. TARİHTE İLK DEFA
Ortaçağ dönemine ait Bizans, Latin, Rus, Arap, Süryani, Fars, Ermeni ve Türk kaynaklarını araştıranlarca; Ermenileri tarihte ilk tehcire (mecburi göçe) tabi tutanların, Ermenileri topraklarından zorla uzaklaştıranların, onları yersiz, yurtsuz hale getirenlerin ve inanç hürriyetlerini ortadan kaldırmak suretiyle Ermenileri Ortodoks veya Mecusi olmaya zorlayanların, Bizanslılar ve İranlılar olduğu yabancı kaynaklara dayanılarak ortaya konulmaktadır.
TAŞNAK PARTİSİ
Rusya’da Çar’ın, ülkesindeki radikalizmi yok etmek için uyguladığı baskılar sonucu dağılan Ermeniler’i birleştirmek amacıyla, Hınçak (Çan) Partisinin memnun edemediği bazı Ermeniler, önce “Troşak” yani “Bayrak” adı altında, daha sonra 1890 yılında Taşnaksutyum adıyla bir parti kurdular. Yayınladıkları “Troşak” gazetesinden dolayı Taşnaklar’a, Troşak Partisi adı verilmiştir.
Marksist ve Sosyal Demokrat grupların bileşimi olan Taşnak Partisi (Ermeni İhtilalci Federasyonu) nin 1892 yılına kadar belli bir programı olmamıştır. Taşnaklar’ın 1892 yılında kabul ettikleri programlarında, Osmanlı Devletiyle yapacakları mücadele metodları ve amaçları şöyle sıralanmıştır:
1- Çeteler kurmak ve bunları örgütlemek,
2- Ermenileri silahlandırmak için her yola başvurmak,
3- Resmi görevlilere karşı terör uygulamak,
4- İnsan ve silah için ulaşım şebekeleri kurmak,
5- Hükümete ait binaları basmak tahrip etmek,
6- Aşiretleri de taraflarına alarak isyan çıkarmak,
7- Böylece, büyük devletlerin müdahalesini sağlamak, Müslümanlar’ın kovulacakları ve öldürülecekleri altı Anadolu vilayetinde sosyalist bir Ermeni Cumhuriyeti gerçekleştirmek.
Taşnaklar’ın daha organize bir parti olarak ortaya çıkmazdan önce, Türkler’e uyguladıkları terörü, kendi ırkdaşlarına karşı da gerçekleştirdikleri görülmektedir.
Taşnaklar’ın Osmanlı Devleti’ni zayıf düşürmek ve yabancı müdahalesini hazırlamak için Doğu Anadolu’daki aşiretlerle Makedonya Komiteleri’ne çengel atıp işbirliğine teşebbüs ettikleri de görülmektedir.
OSMANLI İMPARATORLUÐU’NUN ZAYIFLAMASI
Osmanlı İmparatorluğu’nda huzur ve güven içinde yaşayan Ermeniler, devletin zayıflamasıyla tavır değiştirmişler, kendileri için ifade edilen “Millet-i Sadıka” deyimine aykırı hareket etmeye başlamışlardır.
Anadolu’da barış ve huzurun ortadan kalkması için her türlü girişimde bulunulmuş, tahriklerle isyanlar çıkarılmış ve Anadolu, Ermeni İhtilal örgütlerinin neden olduğu çatışmalara sahne olmuştur. Ermenilerin amacı, Doğu Anadolu’yu içine alan bir Ermeni Devleti kurmaktır.
Türkler’i topraklarından atma düşünce ve hareketlerinin başında iki merkez vardı. Biri eski ismi ile Zeytun, diğeri Haçin’dir.
Haçın kasabası, Orta Torosların sıradağları arasında Obruk çöküntüsünden çıkan, Çatak suyu ile Bostanlık suyunun oluşturduğu, vadide kurulmuştur.
Adana Ermeni olayları üzerine, Haçın Ermenileri de isyan etmişlerdir. 17 Nisan 1909 tarihinde olaylar çıkarılmıştır. Ermeniler 11 Türkü şehit etmişlerdir. (Haçin’in şimdiki adı: Saimbeyli’dir)
Ermeni yerleşim yerlerinden birisi de Zeytun ve civarıdır. Ermenler’ in Maraş bölgesine yerleşmeleri VIII. yüzyıla rastlamaktadır. Zeytun Ermenileri Maraş civarında sürekli kargaşalık çıkarmışlardır. Zeytun Ermenilerinin geniş çaptaki isyanlarından birisi 1895 isyanıdır. 24 Ekim 1895 tarihinde başlayıp, 28 Ocak 1896 tarihinde biten bu isyanda bir Ermeni kaynağının verdiği rakama göre, 13 bin asker olmak üzere Türkler 20 bin kişiyi kayp vermişlerdir. Ermenilerin kaybı ise sadece 125 kişidir.
(Sonradan, Hakmehmet Köyünde toplu kuyumezar ortaya çıkarılmıştır.)
ULUSLARARASINA TAŞINDI
Osmanlı Devletinin son elli yılına damgasını vuran en önemli ve önde gelen sorunlardan biri, kuşkusuz Ermeni sorunudur. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında İngiltere ili Rusya arasındaki rekabetin yarattığı emperyalizm sorunu ortaya çıkarken, Ermeniler bundan sonra Osmanlı Devleti’nin bütün Hıristiyan unsurları gibi bağımsız bir devlet kurma çabasına girmişlerdir.
Osmanlı Devleti, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında yenilgiye uğradıktan sonra 3 Mart 1878 tarihinde imzalanan Ayestefanos Antlaşmasının 16.maddesi ve daha sonra onun yerini alan Berlin Antlaşmasının 61.maddesiyle Ermenilerle ilgili ıslahat yapmayı kabul etmiştir. Böylece Ermeni sorunu uluslararası antlaşmalara girmek suretiyle, Osmanlı Devleti’nin kendi egemenlik hakları çerçevesinde çözebileceği bir iç sorun olmakkan çıkmış, Rusya ve İngiltere’nin müdahele aracı olarak kullanacakları bir sorun haline dönüşmüştür.
Doğrusu odur ki, asırlardır Osmanlı Devleti’nin yönetimi altında yaşayan Ermeniler, İmparatorluğun her tarafına dağılmışlar, korkusuzca, asayiş içinde, mal, can, ırz ve namusları emniyet altında, mezheb açısından da tamamen serbest, huzurlu, ekonomuk açıdan ise Müslüman tebeadan daha rahat yaşamışlardır. Ticaret ve sanatla uğraşmışlar, sarraflık ve kuyumculuk yapmışlar, öteden beri Osmanlı Devletince özıl hizmetlerde ve emniyet gerektirecek işlerde kullanılmışlardır. Devletin Darphane ve Baruthane gibi önemli kuruluşlarının başına geçmişler ve “Millet-i Sadıka” olarak adlandırılmışlardır. Osmanlı Devleti Hıristiyan tebeasına karşı eşit muamele etmiş, bunlardan birini diğerine tercih etmemiş ve birbirlerinin işlerine karıştırmamıştır.
TÜRKLER HEP HOŞGÖRÜLÜ
Türkler, başka dünya milletlerinin ve yöneticilerinin aksine, hakimiyetleri altındaki Ermenilere, tarih boyunca hep müsamaha göstermiş; dillerin, dini, inançlarına örf ve adetlerine dokunmamış, aksine onlara hiçsir kimsenin ne gördüğü, ne tanıdığı imtiyazlar vermiştir. Ermeniler hatırlamalıdırlar ki, Türklere dinlerini ve kültürlerini bugüne kadar sürdürmüş olmayı borçludurlar.
Türkler, Ermenilerin imdadına yetişmemiş olsaydı, hakim milletler onları içlerinde eritip yok edeceklerdi. Şayet onları bugüne getiren “Milli Kilise” leri varsa, yeryüzünde Ermeni mevcutsa, bunu Türklerin müsamahasına, hoşgörüsüne borçlu olduklarını unutmamalıdırlar.
KAZILAR GÖSTERİYOR Kİ:
SOYKIRIMLAR ERMENİLER’İN
Gerçekte Türkler değil, Ermeniler soykırım yapmışlardır. Bir milyondan fazla insan Ermenilerce hunharca katledilmiştir. Van’da, Muş’da, Bingöl’de, Iğdır’da, Erzurum’da ve Anadolu’nun pek çok yerinde Türkler, Ermenilerin katliamlarına uğramışlardır.
Acılarla hatırladığımız, 1918 yılında Taşnak, Hınçak ve Sutyan Ermeni çetelerinin Doğu Anadolu’nun bir çok yerinde gerçekleştirdikleri katliamlar, bunların ardından yaşanılan içler acısı olaylar, bugün bile hatıralarda canlılığını korumaktadır. Bu konudaki araştırma ve değerlendirmelere göre;
1915-1919 olayları sırasında Ermeni çeteleri tarafından gerçekleştirilen ve yaşlı, kadın, çocuk demeden katledilen masum Türkler’ e ait çok sayıda toplu mezarın bulunduğu, ortaya çıkarıldığı bilimsel kazılar sonunda kendini göstermektedir.
Iğdır Oba Köyü Toplu Mezar Kazısı:
1- Iğdır’a bağlı Oba Köyü’nde Ermeniler tarafından katledilmiş Türklere ait toplu mezar olduğu tespit edilmiş, arşiv araştırmaları ve olayın yaşayan görgü tanıkları tarafından desteklenmiştir.
2-Erzurum-Alaca Köyü Toplu Mezar kazıları:
01 Temmuz 1986 tarihinde Erzurum’a bağlı Alaca köyünde gerçekleştirilen kazı çalışmalarında iki mezar açılmış, toplam 120 ye yakın insan iskeleti yanında ele geçirilen Kur’an-ı Kerim sayfaları, örgülü saç parçaları, Arapça yazılı muska, kolye taşları ve boncuklar, toplu mezarların kesinlikle masum Türklere ait olduklarını ve katliamın 1918 Şubat ayında yapıldığını ortaya koymuştur.
3- Erzurum- Dumlu Yeşilyayla köyü toplu mezar kazısı:
Dumlu’ya bağlı Yeşil yayla Köyü’nde 07 Ekim 1988 tarihinde yapılan toplu mezar kazısı, Oba ve Alaca’da tanık olunan Ermeni vahşetini yeni belge ve bulgularla ortaya koymuştur. 1918 yılı Mart’ında meydana geldiği, Kazım Karabekir Paşa’nın hatıralarından öğrenilen Yeşilyayla katliamını aydınlatmayı amaçlayan kazının en önemli yanı, çalışmaları izlemek üzere dış basının da davet edilmesidir.
4- Van-Zeve toplu mezar kazısı:
Çitören Köyü yakınında yeralan Zeve Şehitliği’nde 04 Nisan 1990 tarihinde yapılan kazıda, 30-40 cm. kalınlıktaki yığıntı toprağın kaldırılmasından sonra, topluca öldürülmüş insanlara ait iskeletlerle karşılaşılmıştır. Yerli ve yabancı çok sayıda basın-yayın organı mensuplarınca da izlenen kazıda, çok sayıda insan iskeleti ve bunlara ait eşyalar ortaya çıkarılmıştır.
5- Kars- Subatan toplu mezar kazısı:
20 Haziran 1991 tarihinde yapılan Subatan kazısında çalışmalar 8x10 m’lik bir alanda yoğunlaştırılmış ve kazıda çocuk iskeletleri ile başına balta ile vurularak öldürülmüş insan iskeletlerine rastlanmıştır. Görgü tanıklarının ifadesine göre, buradaki olaylarda toplam 570 masum insan katledilmiştir.
6- Erzurum- Pasinler Tımar Köyü toplu mezar kazısı:
07 Temmuz 1993 tarihinde yapılan Tımar kazısı, Ermenilerin gerçek yüzünü bir kere daha ortaya koymuştur. Espençe, Sürbahan, Ügümü köylerinden kaçarak Tımar’da Osman Ağa’nın konağına sığınan, yaşlı, kadın ve çocuklar burada, Ermeni çetelerince topluca öldürülerek yakılmıştır. Tarihi arşiv belgelerine göre 13 Mart 1918 tarihinde gerçekleştirilen olayda katledilen Türklerin sayısı 300’ ü bulmaktadır.
AZERBAYCAN HANLIKLARINDAN GÜNÜMÜZE
Rusya İmparatorluğunun Güney Kafkasya’yı istilasına kadar, Azerbaycan hanlıklarında oturan Hıristiyan Ermeniler bu yerlerin nüfusunun çok az bir kısmını oluşturuyorlardı. Örneğin, Karabağ Hanlığı’nda oturan 12 bin aileden iki bin 500’ü, Şemahi Hanlığı’nda oturan 24 bin aileden bin 500’ü, Şeki Hanlığı topraklarında oturan 15 bin aileden ise sadece üçte biri Ermenilerden oluşmaktaydı.
1826-1828 yılları arasındaki Rusya-İran savaşı sonucunda bu topraklara 8 binden fazla Ermeni ailesi (40 bin kişi), 1828-1829 yıllarındaki Rusya-Türk savaşı sonucunda ise Osmanlı İmparatorluğu’ndan 14 bin Ermeni ailesi (84 bin 600 kişi) Güney Kafkasya’ya göç ettirilerek, Erivan, Nahçıvan ve Karabağ hanlıklarının topraklarında yerleştirilmişlerdi.
24 Aralık 1829 tarihinde, İ. Paskeviç’e detaylı rapor sunan G. Lazarev üç buçuk ay içinde 8 bin’den fazla Ermeni ailesinin (40 bin kişi), Rusya’nın yeni işgal ettiği Erivan, Nahçıvan ve Karabağ topraklarında yerleştirildiklerini bildiriyordu.
Hatta, Rusya İmparatoru I.Nikolay 21 Mart 1828 tarihinde, Ermenilerin Rusya karşısında “hizmetleri göz önünde bulundurularak, onların isteklerine uygun olarak Erivan ve Nahçıvan hanlıklarını içine alan bir-Ermeni Vilayeti-yaratılması” üzerine ferman bile yayınlamıştı.
1828-1829 yıllarında İran’dan, “Ermeni Vilayeti”ne 6 bin 496 Ermeni ailesi (35 bin 560 kişi), 1830 yılında ise Osmanlı İmparatorluğundan üç bin 682 Ermeni ailesi (21 bin 666 kişi) göç ettiriliyordu. Böylece, İran ve Osmanlı İmparatorluğundan üç yıl içinde toplam 10 bin 628 Ermeni ailesi (57 bin 226 kişi) Rusya’nın yarattığı “Ermeni Vilayeti”ne göç ettirilerek bu vilayette Ermeni ailesinin sayısı 15 bin 059’a (82 bin 377 kişi) ulaşmış oluyordu.
1918-1920 yıllarında, Azerbaycan Türklerine karşı mezalim yapan Ermeniler, tekrar Azerbaycan’da iktidarı ele geçirmişlerdir. Bunu, Azerbaycan’da Türklere karşı baskılarını uygulamak için kullanarak kısa zaman içinde niyetlerine ulaşmışlardır.
1921 yılında imzalanan Kars Antlaşması ve Nahçıvanlıların metin iradesi Ermenileri Nahçıvan’ı ele geçirmeye imkan vermemiştir. Aynı yıl onlar Yukarı Karabağ’ı da Ermenistan’a birleştirmeye çalışmışlarsa da , bu girişimleri sonuçsuz kalmıştır.
Ermeniler sadece Temmuz 1923 ‘de Yukarı Karabağ’a muhtariyet (özerklik) almayı başarmışlardır. Fakat onlar Karabağ’ı Ermenistan’la birleştirme fikrinden vazgeçmeyip, zaman zaman bu konuyu gündeme getirmektedirler.
Azerbaycan Cumhuriyeti Baş Arşivler İdaresi Genel Müdürü Dr. Atahan Paşaşev’in yaptığı (2001) değerlendirmelere göre;
M. Gorbaçov’un iktidarda bulunduğu dönemde, onun gösterdiği yardım ve “yeniden yapılanma” politikasından yararlanan Ermeniler isteklerine ulaşabilmişlerdir. Rusya’nın yardımıyla Ermeniler bugünkü Ermenistan’ı Azerbaycan Türklerinden tamamen temizlemişlerdir. Bugün, Ermenistan’da tek bir Azerbaycan Türkü dahi kalmamıştır. Bununla yetinmeyen Ermeniler her fırsattan yararlanarak Dağlık Karabağı’da işgal etmişlerdir. Bununla da yetinmeyip, onun civarındaki bölgeleri de işgal altına almışlırdır. Bugün Ermeniler Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal ederek bir milyondan fazla insanı göçmen haline getirmişlerdir.
AZERBAYCAN TÜRKLERİNİN YAŞADIÐI
Unutmamak lazımdır ki; Azerbaycan Türkleri’nin bin yıllardır yaşadığı Güney Kafkasya’da Ermeni muhacirlerinin yerleştirilmesi, yerel nüfusun sıkıştırılması gibi çirkin politikalar Rus sömürgeciler tarafından başlanılmış, XX. yüzyılın öncelerinde Ermeni faşizmi ve Daşnaksütyun Partisi tarafından sürdürülmüştür.
Bunun sonucunda, yıllar önce Azerbaycan’lı Türkler’e ait olan çok büyük araziden onlar defalarca, acımasızca göçürülmüşler, tahliye edilmişler, arazilerinde uydurma Ermenistan devleti kurulmuştur.
1905-1906, 1918-1920, 1947-1948 ve nihayet 1988-1992 yıllarında yüzbinlerce Azerbaycanlı kendi öz tarihsel topraklarından- Batı Azerbaycan’dan çıkarılarak, göçmenliğe ve yoksulluğa mahkum edilmiştir. Tahliye edilmiş, boşaltılmış bu çok geniş arazilere Avrupa’dan ve Yakın Doğu bölgelerinden yüzbinlerce Ermeni getirilip, yerleştirilmiştir.
FRANSA VE AMERİKA
Dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan Ermeniler, Türkiye’nin ve Türklerin aleyhinde kampanya yürütmeyi hep marifet saymışlar, öncelik vermişlerdir. Özellikle Fransa’daki bazı militan grupların tarihi gerçekleri yazan Prof. Dr. Bernard Lewis aleyhinde dava açmaları ve buna Fransız mahkemelerinin izin vermesi, ilim dünyasında adeta şok yaratmıştır.
Bundan sonra Ermenilerin, Amerika ve Fransa’daki lobileri daha da ileri gidip, bu ülkelerin demokratik yapılarından yararlanmak suretiyle, Türkiye aleyhtarı bazı yasa teklifleri için siyasi çevrelere de hakim olma arzuları, netleşmeye, görülmeye başlamıştır.
Burada ortaya çıkan gerçek: Türk Dışişlerinin, dış temsilciliklerinin ve genişletilmeye ihtiyaç duyan lobilerinin daha ciddi, daha anlaşılır, daha yoğun bir çalışma ve gayret içine girmeleridir.
ATATÜRK’ÜN DAVETİ
1828-1829 yıllarında Kafkaslarda oluşturduğu tampon Ermenistan’ı üs kullanmak suretiyle Rusya; Avrupalıların ve Amerikalıların açtıkları Misyoner okullarında yetişen Ermenileri, Osmanlı Devleti’nin doğu cephesinde büyük rahatsızlıklara sebep olacak şekilde hareket etmiş ve planlayıp uygulamıştır.
Sonraki yıllarda, Avrupalıların da desteğiyle Ermenileri, ülkenin çeşitli bölgelerinde isyanlar çıkarttırılmış, bununla da yetinmeyen Ruslar I. Dünya Savaşı sırasında Kafkaslardaki Türk ordusunu arkadan vurmaları için silah ve para yardımında bulunmuşlardır.
Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Ermeniler emniyetli bir şekilde tehcire tabi tutmak mecburiyetinde kalmıştır. Bu tehcir esnasında kürt çetelerinin yaptığı baskınlar ve yol koşulları dolayısıyla, binlerce Ermeni hayatını kaybetmiştir. Suriye ve Lübnan taraflarına iskan edilen Ermenilerin İngilizce bilenleri Amerika’ya götürülmüş ve Kaliforniya eyaletine yerleştirilmişlerdir. Geri kalan Ermenilere ise Fransızlar el atmış, Fransız üniforması giydirerek onları güney vilayetlerimizi işgale zorlamışlardır.
Bu hareketlerinde başarılı olamayan Ermeniler, işbirlikçileri olan Fransızların yardımı ile Fransa’ya götürülüp yerleştirilmişlerdir. Milli mücadeleden sonra Atatürk’ün Türkiye’ye gelip yerleşmeleri için yaptığı davete icabet etme yüzünü kendilerinde bulamayan Ermeniler, Amerika ve Fransa’nın demokratik yapısından istifade ederek Türkiye aleyhindeki tavırlarını günümüze kadar sürdüregelmişlerdir.
ERMENİ YAZARLARININ
Ermeni yazarların kitaplarından aktarılan Türk-Ermeni ilişkileriyle ilgili bilgiler; Ermenilerin, kendi din adamlarının, parti başkanlarının propaganda, teşvik ve zorlamalarıyla Rusların desteğinde, Osmanlı Devletine karşı bağımsız yaptığı Ermenistan vaadedilerek ayaklandıklarını, Rus ordusu saflarında savaştıklarını açıkça ortaya koymakta ve ispatlamaktadır.
GÜNÜN HATIRLATMALARI:
a- Tarih boyunca Ermeniler, Türklerin dışında, hangi milletin hakimiyeti altına girmişlerse, hep zulüm ve işkence görmüşlerdir.
b- Rusya’da yaşayan Ermeniler, Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ermenilerin sahip olduğu siyasi hakların onda birine bile sahip değildiler.
c- Haklı olduğumuz için, sabırla bekliyoruz ki; Ermeniler tarihteki gerçeklerden hareket etmesini öğrenerek, barış ve işbirliği çağrılarımızı “zafiyet” olarak görmekten vazgeçerler.
d- 2001 yılında, sözde Ermeni soykırımını bir yasayla tanıyan Fransız Parlemantosu bu kez, sözde soykırımı inkar edenler hakkında hapis ve para cezaları getiren yasalarla meşgul olmaya devam ediyor.
Ancak o Fransa ki, geçmişin tarih aynalarında nasıl göründüğünü bakmaya vakit ayırmıyor, ayırmak istemiyor. Ama, tarihin leke dolu aynaları temizlenemez ki!..
KAYNAKLAR:
1- Türk-Ermeni ilişkileri, 21. Yüzyıla Girerken Tarihe Dostça Bakış ( Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Yay. Haz: Berna Türkdoğan, 316 sayfa, 2000 Ankara).
2- Ermeni Meselesinin Siyasi Tarihçesi (1877-1914) Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın Nu:53, 1080 sayfa, 2001, Ankara).
3- Azerbaycan Belgelerinde Ermeni Sorunu (1918-1920), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın Nu: 28, 682 sayfa, 2001-Ankara).



http://www.turkcebil...unsal-1955.html
Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan insan, yanlışı yapan kadar suçludur.


<!--aimg-->Gönderilen Resim<!--Resize_Images_Hint_Text--><!--/aimg-->





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli